Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '09

 
Kategori
Haber
 

Cami ile kilise…

Cami ile kilise…
 

Obama, Sultanahmet Camisinde...


Haber şöyle…

<ı>“Amerika’da, Kenyalı Müslüman bir babanın oğlu olması nedeniyle “gizli Müslüman” olduğu iddia edilen ABD Başkanı Barack Obama, 79 gündür Beyaz Saray’da ama bir kez bile kiliseye gitmeyince, muhafazakâr kesimin eleştirilerine uğradı.

<ı>

<ı>Hatta Amerika nüfusunun yüzde on’u, Obama’nın “gizli Müslüman” olduğuna inanıyor.”

Dünyanın neresinde olursa olsun, her kim olursa olsun, insanların <ı>“inanışlarına” karışmayı ve kişileri <ı>“inanışları” ile değerlendirmeyi doğru bulmam.

İnsanları, insanlara verdikleri değer ile değerlendirmeyi daha doğru bulurum.

Yazımın başında belirttiğim haberi okuyunca, kendime bir soru sordum…

İbadet etmek için <ı>“Camiye” gider miyim?

Evet, giderim.

Peki, yine ibadet etmek için <ı>“Kiliseye” gider miyim?

Evet, kiliyse de giderim, hatta gittim de…

Ama ben, kilise de de kendi inancıma uygun ibadetimi yaparım, yaptım da…

İnsanların <ı>“İnançları doğrultusunda” ibadet etmeleri için elbette <ı>“İbadetlerine daha uygun” mekânları aramalarını anlarım, ancak “İbadet yeri” olarak tanımlanmış yer yerde, her türlü ibadetin yapılmasının da bir sakıncası olmadığını düşünüyorum.

Yine bana göre, <ı>“Temiz” olmak kaydıyla tüm yeryüzü ibadethane niteliğindedir, yeter ki ibadete niyetin olsun…

Önemli olan ibadet etmek ise, mekânının ne önemi var ki?

Burada asıl yapılması gereken ve bir <ı>“Müslüman” olarak hep vurguladığımız şey, insanların inançlarına karşı saygılı olunmasıdır. İnançlarla alay edilmemesidir, küçük görülmemesi, horlanmamasıdır.

Asıl sorgulanması gereken bu olmalıdır…

Yurt dışına çıktığımızda ilgimizi çeken yapıların başında gelmiştir ibadethaneler, hatta ibadet şekilleri bile…

Ancak sadece <ı>“İlgimiz çekme” noktasında kalmış, merakımızı gidermişizdir. Ne ibadethaneleri, ne de ibadet edenleri yargılama hakkını kendimde görmemişimdir.

ABD Başkanı Obama’da İstanbul’u gezerken, dünyaca ünlü yapılarımızdan olan <ı>Sultanahmet Camisini de bu ilgi ile gezmiştir, <ı>Ayasofya’yı da…

Fransa’ya gidince <ı>Notre Dame Katedralini veya İspanya’da Mimar Antoni Gaudi’nin <ı>La Sagrada Familia yani <ı>Kutsal Aile adı verdiği Kiliseyi kim görmek istemez? Şöyle bir özelliği de vardır bu kilisenin, 1882 yılında inşaatına başlanmış ama bilebildiğim kadarıyla halen bitirilememiştir…

Bu haberle aslında sorgulamak ve ortaya koymak istediğim şeye gelince…

Bize <ı>“Hoşgörü”den söz edenlerin ne denli hoşgörüden uzak olduğunu göstermesidir.

Kendi inanç ve ibadetinize saygı beklerken, karşınızdaki insanın da inanç ve ibadetine saygı göstermek zorundasınız.

Ama…

Düşünüyorum da, bizim herhangi bir zamanda ve o zamanda görevde olan Cumhurbaşkanımız veya başbakanımız, yurt dışına çıktığında, gittikleri ülkelerin dini mekânlarını gezseler, ilgi gösterseler bizler aynı tepkiyi verir miyiz?

Aynı tepkiyi vereceğimizi sanmıyorum.

Kiliseye gider, orada da haç çıkarırsa ona ne deriz, ne düşünürüz, orasını çok kestiremiyorum. O noktada büyük bir tantananın kopacağını ve sandıkta <ı>“Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz” denileceğini düşünürüm.

<ı>“Sandık” tepkisi tamam da <ı>“Tantana” çıkarmayı yine anlamam doğrusu…

Amerikalılar gibi…

<ı>11 NİSAN 2009 <ı>

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..