Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '13

 
Kategori
Güncel
 

Camilerimizi dilencilikten kurtarın artık

Camilerimizi dilencilikten kurtarın artık
 

Her Cuma olmasa da şeytan ile yoğun randevum olmadığı haftalarda Cuma namazlarına gitmeye gayret ederim. Bir haftanın gönül yorgunluğunu bu eşsiz mekânlarda atabilmenin sevincini yaşarım. Gelecek haftaya kadar kalbi şarjımı doldurabilmek için kutsanmış, övülmüş bu vaktimi bildiğim ve de anladığım kadarıyla huşu içerisinde değerlendirmeye özen gösteririm. Tam metafiziksel frekansımı kurup kendimi kısa bir süre için de olsa dünyadan bağımsız bir mecrada geziniyor bulmuşken, dünyalık bir sözcük ile aniden irkiliyor ve tekrar dünya sahnesine çakılıyorum.

“Ey cemaat, Diyanet İşleri Başkanlığımızın göndermiş olduğu talimat doğrultusunda, camimizde ısıtma sorunu çekiyoruz… Falanca camimizin, kuran kurslarımızın yapımı için Allah rızası için maddi yardımlarınızı esirgemeyeniz…”

Şu yaşıma kadar duymaktan en çok nefret ettiğim bir kelimedir, para. Ne güzel dinden, imandan, itikat ölçülerinden, beni benden koparıp alan hoş sözlerden bahisle vaaz ediyordu, imam kardeşimiz, büyüğümüz. Be mübarek insan, nereden icap etti şimdi? Ben bu mendebur sözcüğü sokakta, meyhanede, bilmem nerelerde işitmekten dahi bıkkınlık ve de tiksinti duyuyorum. Senin, benim bağlantımı tersyüz etmeye ne hakkın var Allah aşkına?

Ben razı olmuyorum, Allah (c.c.) neden razı olsun? Bir olur, beş olur, ama şu yaşıma geldim, istisnasız her Cuma da olmaz ki canım. Yaptığın yardım kaç kuruş? Diyeceksiniz. Sorun kuruş, lira, dolar mı sizce? O an içimden geliyorsa zaten cami yardım kutusu bulunuyor, çaktırmadan hayrımı hasenatımı yaparım. Ancak, utanma sıkılma belâsına yapılan yardımdan ne beklenir? İnanıyorum ki, gönülsüz yapılan hayırdan hayır da gelmez. Yapılacak olan o güzel mekânların henüz inşaat esnasında tuğlası düşer, çimentosu çalınır, kar olur, dolu yağar velhasıl olur mutlaka bir aksilik. Hiç bir şey olmazsa cemaati az olur.

Endişelenmeyin, amacım karalamak değil, aksine göz ardı edilen ayrıntıları gündem edip çözüme kavuşturmaktır. Fakat öncelikle, aynaya bakıp hâl ve de gidişatımızdaki yanlışlarımızı görmeliyiz. Hatayı bize usul ve de adabınca doğruları gösteren aynada bulmamalıyız. Nefsimizin kemalat ile şereflenebilmesinde ilk ve de süreklilik arz eden metot, öncelikle kendimizi hesaba çekmemiz değil midir? İşte size bir kolaylık.

Evet, gelelim şimdi bu kadar tenkitin ardından yapılması gerekenlere. Amerika’yı tekrar keşfetmeye gerek yok. Bizim örfümüzde ‘Ahilik’ diye bildiğimiz bir esnaf yapılanması bulunmaktadır. Bu organizasyonun yaşam bulması için inşa edilmiş olan binalarımız, dini ve de ticari mimarilerimiz mevcuttur. Bin yıla yakın zaman zarfında ve de günümüzde hâlen hizmet vermektedirler. Gerçek şu ki, yerel ve de genel yönetimlerimiz bu değerlerimizin, yeterince farkında olamamışlardır.

Ne hazindir ki, yönetim kademelerini işgal etmekte olan sözüm ona Müslüman zevatın nitelendirmeleri ile ‘Gâvur İzmir’imizde, küçük esnafımızın yoğun olduğu sadece Kemeraltı bölgesinde; Hisar Camii, Salepcioğlu Camii, Başdurak Camii, Kestane Pazarı Camii, Şadırvan Camii, Yalı Camii, Hacı Mahmud Camii veKemeraltı Camii olmak üzere birçok camilerimiz bulunmaktadır. Ankara’da Saman pazarı, Ulucanlar, Hamamönü. İstanbul’da Yenicami ve Mısır Çarşısı, Süleymaniye Cami, Beyazıt Cami ve Kapalıçarşı, Mahmutpaşa Cami ve Mahmutpaşa Çarşısı gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ülkemizin tamamında bu modeller yaşamın birer parçasıdırlar.

Bu oluşumlarda öne çıkan anlayışı ben şöyle görmekteyim; Ticaretle uğraşan esnaf, dünyalık kazancını temin ettiği mahalde aynı zamanda inancının gereklerini yaşayabileceği bir yapı inşa ediyor. Bir diğeri noksan kalmıyor. Tamamına yakını vakıf hizmeti olduğundan dolayı da burada bulunan dini kurumların giderleri yine buralardan karşılanıyor. İşte sizlere hazırda olan bir çözüm yolu.

Şayet, yeni kent yapılanmalarımızı bu örneklerle uyumlu ve de geliştirerek organize edip konuşlandırabilirsek, bu çerçevede var olan sorunlarımızın ortadan kalkması olasılık dışı değildir.

Özetle; camilerimizin bir an önce dilencilikten kurtarılıp, varoluş amacına uygun bir yapılanmaya kavuşturulmasını temenni ediyorum.

Son olarak şu gerçeğe değinmeden geçemeyeceğim. Ne acıdır ki, 2013 yılında, henüz 1200’lü yıllarda planlanmış bir kent yapılanmasının bırakın gerisinde olmayı, onların kurmuş oldukları işletmelerden ekmek yiyor, şadırvanlarından su içiyor ve de ibadet hanelerinde huzur buluyoruz. İleri demokrasi ile kalkınmışlığın farkı apaçık ortada. Teşekkürler Türkiye, teşekkürler sevgili yöneticilerimiz.

Esenlikler dilerim

 
Toplam blog
: 635
: 614
Kayıt tarihi
: 07.09.13
 
 

Şiiri, yazmayı seviyorum..hepsi bu kadar.. ..