Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '12

 
Kategori
Güncel
 

Can Bonomo ve İlluminati

Can Bonomo ve İlluminati
 

Can Bonomo


Bilindiği üzere, Eurovision yani “Birbirinin Tavuğuna ‘Kış’ Demeyen Avrupa Ülkeleri” Şarkı Yarışması’nda Türkiye’nin yarışacağı şarkı geçtiğimiz günlerde yayımlandı.

Önceki günlerde şarkının solisti ve ülkemiz temsilcisi olan Can Bonomo hakkında bir video izledim. Videoda Can Bonomo’nun Yahudi kökenli olduğunu ilginç ve biraz da zorlama yorumlarla ispatlama kaygısı güdülerek bu kişinin temsilcimiz olarak seçilmesinin altında İlluminati Tarikatı’nın etki ve parmağının bulunduğu vurgulanıyordu. Her şeyin altından onların çıktığını “TRT” sembolünü üzerinde oynama yaparak İlluminati sembolüne dönüştürmek suretiyle iddia ediyordu. Elbette ki Can Bonomo da böyle bir videoda kullanılmak için biçilmiş kaftan. Yani çok da ünlü değilken, Avrupa temsilcisi olarak seçilmek başlı başına bir dedikodu sebebi değil mi?


Ben, Can Bonomo’yu seçilmeden önce hiç duymamış olduğumu öncelikle itiraf edeyim. Bu yüzden, hiç duymadığım birinin gönderilmesi çok hoşuma gitmişti. Bunun sebebi de şu ki; Eurovision’da daha önceki yarışmalara baktığımızda görüyoruz ki profesyonel ve kendisine daha çok ün katmasından başka yarışmanın ona bir şey katmayacağı kişiler yarışmaya temsilci olarak katılmıyor diğer “gelişmiş” ülkelerde. Genç, deneyime ve başarıya aç, dinamik ve daha kat edecek mesafesi olan kişiler katılıyor, destekleniyor. Böylelikle daha büyük işler başarabilmesi için ona bir şans tanınmış oluyor ve yarışma diğer ülkelerde amacına ulaşıyor.


Peki ya ülkemizde? Bizde ise aynen şöyle oluyor: Ünlü, belirli yolları kat etmiş ve ülkede en çok tanınan kişi ve gruplar seçilip “mutlak başarı” hedefi ile yollanıyor Avrupa’ya. Evet, yollanıyor dedim çünkü epey bir süredir ev sahipliği yapmıyoruz yarışmaya. Bizde neredeyse bir “ulusal mesele” haline dönüştürülüyor yarışma, şarkı yayımlandığı anda herkes özellikle de “Televole Camiası” şarkıyı ve şarkıdan yola çıkarak şarkıcı seçimini eleştirmeye başlıyor. Yok efendim bu şarkı Eurovision’da tutulmazmış da, yok ilk beşe giremezmiş de, yok formata uygun bir şarkıcı/grup değilmiş de… Bir kişi, ama bir kişi bile şarkının müzikalitesini değerlendirip yarışmaya ve yarışmacıya işin ucunu dokundurmadan bir yorum yapmaya kalkışmıyor. Destek verenler ise mutlaka camia içerisinde zıt gittiği başka biri eleştirdiği için destek veriyor genelde. Tabi istisnaen her şeye Themis gibi gözlerini kapayıp şarkıyı değerlendiren, şarkıcıya da bu zorlu yolunda başarılar dileyenlerimiz de yok değil.


Bu sene, uzun zaman devam edegelen “ünlüler” furyasından sonra bir “genç” şarkıcı seçimi yapılmış olması bence yarışmanın ülkemizde de amacına ulaşmasını sağladı. Böylelikle hem Can Bonomo’yu ülkemiz tanımış oldu, hem adayımız bu süreçte hem şarkı ve koreografi üzerine çalışıp hem de basın karşısına çıkarak ter dökme antrenmanları yaptı ve deyim yerindeyse “pişti”, hem de diğer ülkelere destek vermesi için hareketli, iyi bir şarkı ve Balkan, Türk ezgilerinden örülmüş bir şarkı üretebildik. Kendi akim ve kısır döngümüzden kendimizi çıkarmış olduk. Bu yüzden şarkısı başarıya ulaşmasa dahi benim gözümde bu yıl birinci Türkiye’dir! Yetkililere teşekkürler…

Sevgili okurlar, bir de bu yarışmayı başka açıdan, hepimizin konuştuğu açıdan ele alayım. Eurovision yarı final ve final gecelerini hatırlayınız, zaten her yıl en az bir kere şöyle dediğiniz olmuyor mu? “Off bu sene de aynı puanları verdiler birbirlerine… Sonucu, kimin kime kaç puan verdiği önceden belli zaten canım! İskandinavlar İskandinavlara, Slavlar Slavlara, Grekler Greklere... Destek oluyor.” Yani bu yarışma bir “amatörler” yarışması olması gerektiği gibi, aynı zamanda bir “Bozacılar ve Şıracılar” yarışması da. Yukarıda da söylediğim gibi, Eurovision bir “Birbirinin Tavuğuna Kış Demeyen Ülkeler” Şarkı Yarışmasıdır. Eminim ki; çok çok başarılı bir kişi bile desteklenmeyen bir ülkenin temsilcisi olarak katılsa yarışmaya, birinci olamaz, olabilemez. Yarışmaya katılan ülkeler şarkıları ile yarışmayla dalga geçiyor bile olsalar, oy toplayabiliyorlar. Her yıl çok ilginç olaylara sahne oluyor bu Eurovision. Benim içinse, kültürel konjonktürü takip edebilmenin çok güzel bir yolundan başka bir şey değil.

Bu anlamda, şarkımız "Love Me Back" başarılı olabilir mi? Kimi “eleştirmenler” “evet, olabilir hatta ilk beşe girer” diyor. Kimileriyse şarkıyı umutsuz vaka ilan etmiş durumda. Ben bir müzik otoritesi değilim ve bunca “otorite”nin yanında bana yorum yapıp şarkıyı eleştirmek düşmez. …(Yine de söyleyeyim: Eksikleri olmakla beraber hoş ve albenili bir ezgi dinledim. Başarısını derecesini bilemem ama daha son dinleyişim olmayacak olan bir parça diyebilirim.)Bana eleştirmek düşmez dedim çünkü herkes “üstad” bizim ülkemizde, bilirsiniz. Burnundan kıl aldırmaz hiçbiri, popüler ve fantezi kültürün “Mozart”ıdırlar. Onlar bilir doğrusunu, acımasızca eleştirirler, çünkü daha iyisini yapmışlardır, başarmışlardır mazide. Bu yüzden, sadece yıpratmayı bilirler ya.. Neyse.

Bütün bu dâhili ve harici bedhahlara rağmen umudunu yitirme genç adam! Tadını çıkar sürecin. Bir kez yaşayacaksın çünkü; seni eleştiren birçoklarının hiç tadamayacağı bir duyguyu…


24.02.2012

Arda İNAL

 
Toplam blog
: 19
: 3431
Kayıt tarihi
: 30.08.09
 
 

"Baba, koca, yazar, hukukçu, piposever, felsefî bir şövalye ama en çok... alelade bir adam." "Fat..