Canım annem

Geçenlerde aklıma boş kaldığım zamanlar gelen o bildik soru geldi yine. Kadın demek ne demek? Onlar bir melek mi yoksa şeytan mı? Yüzyıllardır kadınlar için bir çok tanım ve birçok benzetme yapılmış. Birçoğu birbirine zıt tanım ve yorumlar. Acaba hala kimse bilmiyor mu yoksa onları demekten kendimi alamadım.

Şöyle bir düşünüp tanıdığım, gördüğüm, okuduğum ve duyduğum kadınları bir bir aklımdan geçirmeye baladım. Küçük bir kız bebeği ne kadar masum ne kadar temiz ve ne kadar tatlı. Okuldaki bayan öğretmenim ne kadar şevkat dolu. Ama hemen önümde oturan kız, sınıf arkadaşım ne kadar kendini beğenmiş. İlk çıkmış olduğum kız ne kadar güzeldi, onu görünce nasıl da ayaklarım yerden kesilirdi. Sonra Kurtuluş Savaşımızdaki ninilerimiz ne kadar fedakarlardı.

Kimi zaman çok ünlü bir yazar, kimi zaman hayat kurtaran bir doktor, kimi zaman adalet dağıtan hakim. Neden bir zamanlar 3 kadının şahitliği 1 erkeğinkiyle eşitti.

Lisedeki arkadaşım onlar için şöyle bir yorum yapmıştı: 'Kadınlar tıpkı ciklet gibidirler, farklı farklı renk renk paketler içindedirler. Ama o paketi açtığında hepsi aynıdır' derdi. Bir diğeri de 'Kadınlar sigara gibidirler, zararlı ama hoş bir bağımlılıktırlar' diye düşünürdü. Acaba haklı olabilirler mi diye düşünürken aklıma annem geldi. Evet o da bir kadın. Hem de çok fedakar bir kadın. Annelik gibi yüce bir sıfatı alan kadınlar asla bu benzetmeleri hakketmezler. Benim annem ne ciklet olabilir ne de bir sigara.

Evet ben kendim için kadının tanımın nihayet yapabildim. Onlar biz erkeklerin asla yapamayacağı o güzel görevleri yapmak için dünyaya gönderilen melekler. Görevleri bittikten sonra da ait oldukları yere yani cennete gidecek olan varlıklar. İyi ki var onlar......