Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Haziran '09

 
Kategori
Babalar Günü
 

Canım Babam

Canım Babam
 

Seni Çok Özledim


Kültürümüze çok değerli kitaplar kazandıran yazar ALİ POLAT’a ait Üç Bin Yıllık Birikim adlı eserden Baba ile ilgili olarak birkaç söz aktarırken kendisine de eserinden dolayı tebrik ve takdirlerimi iletiyorum.

Ø İnsan, babasına borçlu olduğu saygıyı, ancak baba olduğu zaman duyar -Johann Goethe

Ø Babalarınıza iyi davranın ki, çocuklarınız da size iyi davransın. -İbn Sina

Ø Baba olmak zor değildir. Ama babalık etmek zordur. -William Maxwell

Ø Çocuklarının sana nasıl davranmasını istiyorsan, sen de kendi ana ve babana öyle davran. –Platon(Eflatun)

Ø Çocuğundan beklediğin davranışın aynısını, sende anana ve babana göster. –Socrates

Ø Çocuğunuzu kucağınıza aldığınızda, babalığın kıymetini anlarsınız. –İngiliz sözü

Ø Baba balıkçı ise çocuğu da en azından suyu sever –Rus sözü

Ø Atasını tanımayan Allah’ını tanımaz –Türk sözü

Ø Bir baba dokuz oğlu besler, dokuz oğul bir babayı beslemez. –Türk sözü

Ø Ey, kaybettiğim sevgili ana ve babam, ben her şeyimi sizlere borçluyum. -Luis Pasteur

Bütün bu özlü sözleri teyit eden bir anlatımda yazar arkadaşım Turgay YALANIZ’ın Enfes Öyküler isimli kitabından hatırladığım kadarıyla alıntı yapayım.

Bir baba ve oğul odadalar. Yaşlı baba camın önüne konan bir kuşu oğluna göstererek

-Oğlum bu kuşun adı nedir diye sorar

-Karga baba der oğlu

-Oğlum şu kuşun adı neydi der 5-10 dakika sonra baba

-Karga dedim ya der oğlu

Soru sayısı 3-5 i bulmadan oğul zıvanadan çıkar ve yüksek bir ses tonuyla

-aynı şeyi ne sorup duruyorsun karga dedik… diyerek azarlar babasını.

Baba odadan çıkar bir müddet sonra elinde bir hatıra defteriyle geri gelir ve oğluna uzatarak yerine oturur. Defterde şunlar yazılıdır.

Bugün oğlum merak ettiği bir konuda 28 defa aynı soruyu sordu ve ben ona her defasında gocunmadan, sıkılmadan, tebessümle cevap verdim. O benim canım, onu çok seviyorum…

Oğlu hatasını anlamıştır. Özür diler ve sarılır öper…

Oktay Kaynarcanın seslendirdiği şarkının sözleri gibi sizin hiç babanız öldü mü bilmiyorum ama benim babam gerçekten öldü.

Yıllarımız onun işi nedeniyle yılda sadece bir ayımız birlikte geçiyordu. O da hoşgeldinle yarısı, güle güle gitlede diğer yarısı koşuşturmaca havasında ne olduğunu anlayamadan geçiyordu. Doymak mı asla doyamadım. O bir ay içinde beraber bulunduğumuz zamanlarda bile özlediysem geri kalanını siz düşünün.

Aramızda baba-oğul ilişkisinin dışında bir sevginin olduğunun ikimizde farkındaydık. Çok seviyordum. Yolcu ederken erkekliğime helal gelse de ağlardım için için. Çok zorlardım ama dayanamazdım işte. Siz hiç ayrılık yaşadınız mı babanızdan. Yaşamadınızsa bilemezsiniz. Hissedemezsiniz hissettiklerimi.

O köy ortamında zor şartlarda, mektep medrese görmemiş, askerde ali okulunu bitirmiş, analık elinde büyümüş, küçük yaşta gurbete kendini atmış hayat adamı. Döneminin olumsuz kültürünü, aile ve çevresindeki birikimleri bize aktarmamaya çalışan, hep fedakâr hep cefakâr baba. Köylülerin oturduğu köy odasında erkekliğin ispatı için eşlere çocuklar gönderilerek harman yerinde sebepsiz eşlerini döven erkeklerin olduğu kültürün içinde farklı olabilmeyi başarmış biri.

Yakalandığı amansız kanser hastalığı nedeniyle bende kalırken o kadar ısrarlarıma rağmen bütün ihtiyaçlarını zahmet vermemek için kendisi halletmeye çalışan, doktorunun eğer almazsa yatak, döşek yırtacak kadar acı çekeceğini ifade ettiği kullanmak zorunda olduğu uyuşturucu özellikli yüksek doz hapları almayı bıraktığı son zamanlarında bile kimseleri rahatsız etmeyecek kadar kendini zorlayan birisi…

Ben onu o kadar çok seviyordum ki ve hala da seviyorum ki anlatamam. Onun gidişiyle oluşan boşluk dolmadı dolmayacak. O ali okulundan okuma yazma öğrenmiş ben ise bir yüksekokul, bir fakülte bitirmiş biriyim. Hayata bakışımızda hayat tarzımızda, olayları yorumlamamızda farklı. Çok şeyde farklıyız sima olarak çok benzesem de.

Hep anlatılır ya. Çocuk küçük yaşlarda babası için benim babam her şeyi biliyor der, biraz büyür bazı şeyleri bilmiyor der, biraz daha büyür bilmediği çok der, biraz daha büyür bildiği bir şey yok der, biraz daha büyür bazı şeyleri biliyor der, biraz daha büyüdüğünde son olarak babam biliyormuş der… bir çevrim yaşar yaşa bağlı olarak.

Bizler onları, kültürlerini, eğitimlerini, başarılarını, başarısızlıklarını, hareketlerini her şeylerini edindiğimiz birikimlerimize göre kıyas yaparak beğenmeyiz, küçümseriz, eleştiririz, basite indirgeriz yaptıklarını, yeterli gelmez bir türlü bizim için yaptıkları…

Yetişme şartlarını, bulunduğu ortamları, kültürü, baskıları, yoklukları, zorlukları düşünmeden acımasızca eleştiririz…

İş ve arkadaş çevremizdekilere, üstlerimize vs. gösterdiğimiz olgunluk ve iyi yaklaşım, sevecenlik, olduğu gibi kabullenme, hataları görmeme, saygı ve sevgide kusur etmeme gibi hiçbir güzel yaklaşımdan yararlanamazlar. Nedense hep asiyizdir onlara karşı. Herkese alttan alırızda bir yakınlarımıza alttan almayız özelliklede anne babamıza karşı. Onlara karşı çıkarsak kendimizden ödün vermemiş oluruz sanki. Kişiliğimizi korumuş oluruz öylemi?

Bana ait bir hata var sizinle paylaşmak istediğim. Ben babamı şartlarını da değerlendirerek başarılı, dönemine göre kültüre okumaya önem veren biri olarak görüyor ve çok seviyordum ve seviyorum. Onunda beni çok sevdiğini biliyordum. Ama ikimizde birbirimize sevgimizi hiç ifade etmedik. Sarılıp öpmedik doyasıya. Sevgi saygımız resmi boyut taşıyordu sanki. Önceki ayrılık ve kavuşmalarımızda da, hastalığı nedeniyle beraberliğimizde de bu resmiyet sürdü gitti karşılıklı. Rahatsızlığı nedeniyle acı çekmemesi için, acılarından biran önce kurtulması için, genel anlamda da ele ayağa düşmeden vefatının sevindirici yönleri olabilir. Hastaya da zor hasta sahibine de zor yaşanılanlar. Ve vefat etti. Kurban bayramı dolaysıyla çoruma gelecektim. İzin almıştım. Yanında bir müddet kalmayı planlıyordum. Devletin işi kalmasın, bitireyim diye yola çıkacağım gün gecikince ertesi sabah yola çıkmaya karar verdik. Gece gelen telefonla yıkıldım. O gün bugün bana zaman zaman, 2-3 haftada bir mutad olmak üzere yada bir şeyden çağrışım yaparak onunla ilgili gözyaşına boğulurum evimde. Açarım birde Muharrem ÖZTAŞ’tan mükemmel yorumlanmış Ah Babam Sağ Olsaydı şarkısını. Ailemden, çevremden dahi kimseler bilmez benim bu durumu. Ama ağlarım tutamam. Kendime kızarım neden canım babam deyip sarılmadım boynuna hiç diye. Ben ona hiç asi olmadım, iyi bir evlat olmaya çalıştım. Çok ta sevdim ama söyleyemedim Alişan’ın Söyleyemedim isimli parçasında dile getirdiği gibi. Şimdi çok hayıflanıyorum ama giden gitti. Gittiği yerden dönüşte yok.

Neden veriyorum özelime ait bu bilgileri… Yanlış düşünce, bilgi, yorum, çözümlerle zarar verebilir ama tüm üçüncü sayfa haberlerine rağmen hiçbir anne ve baba evladına bilerek ve isteyerek zarar vermez her ne pahasına olursa olsun.

Eleştirilerimizi, tavır ve davranışlarımızı yeniden gözden geçirelim, eğer hayattalarsa onlara sevginizi ve saygınızı hissettirin benim gibi geç kalmadan…bir telefon açın hemen şimdi, ziyaretine gidin bir hediye ile ama lütfen sevdiğinizi söyleyin ve sıkıca bir sarılın diğer sevdiklerine yaptığınız gibi…haydi hemen şimdi çünkü ilerleyen dakika ve saatlerde bize yada ona ne olacağını bilemeyiz değil mi?

Erdoğan KURT – 20.11.2008-ANKARA

 
Toplam blog
: 12
: 1260
Kayıt tarihi
: 09.05.07
 
 

Endüstri Meslek lisesi Elektronik bölümü, Adalet Yüksekokulu, İktisat fakültesi mezunuyum. Bilgisaya..