Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '09

 
Kategori
Öykü
 

Canım bir tane babam

Canım bir tane babam
 

ALINTIDIR.


Camın önüne geldi, perdeyi şöyle bir kenara itti, gözlerini bulutlanmış gökyüzüne dikti. onun da bugün içi kararık, diye düşündü. Elinde yakmakla yakmamak arasında bocaladığı sigaraya bir kere daha bakıp, yakmaya karar verdi. İçine çektiği ilk nefesten sonra duman gözlerinin önünden kayıp giderken, birden 5 yaşındaki çocukluğunu hatırladı. Gözleri nemlendi. Ayakları biraz ağrıdığı için camın yanındaki koltuğa oturup, çocukluğunu yaşadığı o anı gözlerinin önünde sigara dumanın arasından beliriverdi.

Annesi doğuma gideceği için, babası bakamaz diye anneannesine onu götürmüşlerdi. Anne eve gelinceye kadar onunla kalacaktı. O çocuk yüreğinin belki bu ilk kırılışıydı. Bir gün, iki gün, ama o artık babasının yokluğuna fazla dayanamayacaktı. Çünkü babasını herşeyden çok seviyordu, annesinden bile. Onu çok özlemişti.

Ağlayarak anneannesinin yanına gidip, ne olur beni babama götürürmüsün dedi. Baba ya haber salındı, ufaklık seni özlemiş diye. Baba, küçük kızı oturdukları yokuşun sonunda bekleyecek, onu alacaktı. Alel acele giydirildi. Ama ayakkabılarının bağını bağlamamışlardı. Annneanne elinde tutup yokuş aşağı indirirken ayakkabıların kayışları küçüçük ayaklarında yaralar açtı. Ayakları kanamaya başladı, acıdan ağlamak, sevinçten gülmek istiyordu, ama hangisini nasıl yapacağını bilemiyordu.

Sevinçliydi, çünkü baba ile birlikte olacaktı, ağlamak istiyordu, çünkü canı çok yanıyordu. Saçlarını bile taramamışlardı. Yüzü yıkanmamış, elleri pisti.

Baba, yokuşun altında beklerken birden bu durumu görünce, oda ona doğru koşmaya başladı. Anneannenin elinden alıp, size bir daha bu çocuğu vermeyeceğim, diye yemin etti. Küçük kız babaya öyle sıkı sarılmıştı ki nerdeyse babayı boğacaktı.

Baba ilk iş, yakında bulunan bir çocuk mağzasına daldı. Ona iç çamaşırından, mendiline, elbisesine ve ayakkabısına varıncaya kadar hepsini yeniden aldı. SAÇLARI UZUN OLDUĞU İÇİN AYAKKABILARININ RENGİNE UYSUN DİYE ONA KIRMIZI KURDELEDE ALDI.

Birlikte eve geldiler, baba kız evladı olduğu için karşıdaki komşudan rica etti. Lütfen onu güzel bir yıkarmısın diye. Birde sizden ricam onun saçlarını güzel bir şekilde örüp, bu kıyafetleri giydirmeniz. Komşu söylenenleri en güzel şekli ile yaptı. Küçük kız adeta bir prenses olmuştu. Babasına sarılmak için dışarı çıktığında, onu merdivenin başında ağlar buldu. Gitti yanaklarını öptü, öptü. ONA BABACIĞIM SENİ ÇOK SEVİYORUM, BAK BEN NASILIM SORUSU ile baba irkildi. Gerçektende küçük bir prenses ile karşı karşıyaydı.

Baba onu hemen alıp, yörenin en lüks bir restoranına götürdü. Onu masanın başına adeta bir prenses gibi oturttu. Küçük kız etrafa şaşkın bakışlar ile bakarken, baba ne varsa kızım ne isterse getir dedi, garsona masada kuş sütü sadece noksan biçimde donatıldı. Baba bir dakika ben şimdi geliyorum dedi, beni bekle tamammı, gelince birlikte yemeğe başlayacağız.

Aradan bir beş dakika geçmişti ki, baba kapıdan içeri girdi, elinde bir buket kırmızı gül ve elinin arkasında sakladığı bir şey vardı. Küçük kız belkide hayatında, ilk defa bu yaşta bir erkekten çiçek almıştı. O erkek te babası idi. Bu arada baba arkada tuttuğu kocaman bir bebeği ona uzattı ve CANIM BENİM , KIZIM BENİM, sen bu bebekten daha güzelsin, buda senin diyince küçük kız sevinçten çığlık çığlıya bağırdı.

CANIM BİR TANE BABAM BENİM, SENİ BENDE ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUM. BENİ HİÇ BIRAKMA...........

Bu arada sigara bitmiş, elini küllüğe uzattığında elinin birden, yıllardır rengi solmuş, ama ilk günkü güzelliğini hala muhafaza eden bebeğine değdi.

Gözlerindeki yaşlar silerken, bakışları gökyüzündeki devasa gri bulutlara takılı kaldı.

 
Toplam blog
: 106
: 461
Kayıt tarihi
: 18.06.09
 
 

 Hayata daima pozitiv bir bakış açısı ile bakan, insanları incitmekten, üzmekten korkan ama hay..