Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '18

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Çatalhöyük

Çatalhöyük
 

Çatalhöyük


Geçenlerde üç günlük bir Konya gezisi yaptım. Konya’da tabii ki Mevlana’yı ziyaret ettik, Alaattin tepesinde çay içtik, kuyu kebabı, tirit, etli ekmek yedik. Şems Tebrizi’nin türbesine gittik ama etrafı tahta duvarla kaplı, içeri girilemiyor. Mevlana’nın sandukası da onarımda, etrafı kapatılmış. Bu arada Çatalhöyük ve Sille’ye de gittik.

Çatalhöyük’e gitmek için garajdan Çumra otobüsüne biniyorsunuz, her yarım saatte bir var. Konya Çumra arası yaklaşık 45 dakika, kişi başı 7 lira. Çumra’dan Çatalhöyük 14 km, taksiyle gidip geliyorsunuz. Çumra’da iki taksi var, telefonları hemen herkeste var. Taksi sizi Çatalhöyük’e götürüyor, orada 45 dakika, bir saat veya bir saat 15 dakika kadar bekliyor ve Çumra’ya geri getiriyor, hepsi 80 lira.

Göbeklitepe’nin keşfine kadar, Çatalhöyük dünyanın en eski toplu yerleşim yeri olarak biliniyormuş. Göbeklitepe daha eski ama kazılar yeni. Çatahöyük’te ise kazılar 1958 den beri devam ediyor ve toprağın üstünde görülen kısım sanıyorum Göbeklitepe’den daha fazla.

Çatalhöyük’ün tarihi bugünden geriye 9000 yıl kadar, yani M.Ö.7000 lere kadar gidiyor. Birbirine yaklaşık 500-600 metre uzaklıkta iki yerleşim merkezi görüyorsunuz; tabiatın yıpratma şartlarına karşı üstleri ve yanları örtülerek koruma altına alınmış. Ayrıca bir müze yapılmış, isterseniz Çatalhöyük’ün tarihini resimli afişlerden okuyabiliyorsunuz. Bir de temsili olarak Çatalhöyük’teki evlerin o günkü (eski) tam ve yeni hallerini gösteren üç beş tane ev yapılmış, onları da içlerine girip gezebiliyorsunuz.

Çatalhöyük tarihinde beni etkileyen birkaç şeyi yazayım. Yerleşim ve yerinde (şehirde diyelim) sokaklar yok, evlere damlarından merdivenle giriliyor. Evden eve ve daha uzak yerlere de evlerin damlarından yürüyerek (atlayarak) gidiliyor. Evin ölen kişileri yaşadıkları odalara, genellikle eşiğe yakın yerlere gömülüyor. Ölüm hadisesine “uzun uyuma” diyorlar. Evlerin içinde zahire ambarları var, tabii ısınma ve yemek pişirme için ateş ocakları da var.

Çatalhöyük’te yaşayanlar tarım ve avcılıkla geçiniyorlar. Buğday, arpa, mercimek vb ekmeyi, yetiştirmeyi, hasat yapmayı, buğdayı başaktan ve sapından ayırmayı biliyorlar. Samanı hem kışın hayvanları beslemekte, hem de kerpiç (çamurdan tuğla) yapmakta kullanıyorlar. Hayvan avlamak için bıçak, mızrak gibi aletler yapmayı biliyorlar. Hayvanları evcilleştirmeyi (M.Ö. 6750) biliyorlar, örneğin küçük keçi yavrularını yakalayıp, sütü için besleyip, büyütüyorlar. Duvarlara resimler (şekiller), av resimleri yapıyorlar.

Çatalhöyük’te beni çok etkileyen bir şeyi daha yazıp, yazıyı bitireyim. Kazı alanının karşısında, girişte, küçük bir bahçesi olan, küçük bir büfe var. Bu büfenin sahibi tam bir Çatalhöyük aşığı. Kendisi ilkokul mezunu, daha evvel taksi şoförlüğü, kamyon şoförlüğü, çiftçilik, itfaiye erliği vb işler yapmış. Sonunda Çatalhöyük’e gelip uzun yıllar kazı alanında bekçilik yapmış, kazı yapan ekiple, orada çalışan yabancı arkeologlarla ahbaplık, arkadaşlıklar kurmuş. Peki bunun neresi enteresan diyeceksiniz. Efendim enteresan olan şu ki bu zat-ı muhteremin Çatahöyük hakkında yazdığı iki kitap var. Birincisi İngilizce olarak ABD de basılmış. İkincisi Türkçe olarak Türkiye’de basılmış. Ben her iki kitabı da gördüm, Türkçe olanını aldım ve okuyorum. İngilizce olanı ise sadece bir nüsha olduğundan maalesef alamadım. Yaaa, gördünüz mü? Her şey okumakla, tahsille olmuyor. Biraz da merakla, azimle, sebatla oluyor. Birazcık elinden tutulsa, demek ki memleketimizde ne cevherler var.

Kalın sağlıcakla.

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..