- Kategori
- Gezi - Tatil
Çaylar Hazırsa Otostop Hikayemi Anlatıyorum
Otostop candır diye başlamak istiyorum yazıya
Bugün size okkalı bir otostop hikayemi anlatacağım
Çaylar hazırsa başlıyorum
Geçen sene Eylül ayıydı
Üç kız Bodrum’a tatile gittik
4 gün boyunca yedik içtik tatil yaptık
Dönüş günü geldi
Hadi gelin bir anı olsun diyerek uçakla gittiğimiz Bartın-Bodrum yolunu (abartmıyorum tamı tamına 1017 km) otostopla dönmeye karar verdik
Yanımızda biber gazı, bir de otelin restoranından benim aldığım yemek bıçağı var
Erkenden kalktık, kahvaltımızı yapıp yola koyulduk
Otelden çıktık bir taksi çevirdik, “bizi Bodrum merkeze at abi sen önce” dedik
Neyse geldik merkeze
Otobanı arıyoruz tabi biz önce otostopa başlamak için
Bu arada otostopçular bilir, otostop yapmanın da bir raconu, bir adabımuaşereti vardır
Mesela, otogara yakın yerlerde, otobüs güzergahlarında otostop yapılmaz
Ama tam da öyle oldu bizim, düztabanlık bu ya otogarın önünde bulduk kendimizi
İlk hedefimiz Bartın için Ankara’ya ulaşmak tabi
Elimizde Ankara yazısı, ya nasip diyerek başladık otostopa
Bir araba iki araba derken kimse durmaz
Birde Egeliler sıcakkanlı olur derlerdi
Heee bu arada otostopun ikinci kuralı yanınızda ağır yada çok yer kaplayacak eşya bulunmamalı
Lakin gel gelelim biz üç kişiyiz hem de üç kız haliyle de üç tane büyük boy çekçek valiz var
Gülmeyin tamam ama ne yapalım çıktık bir yola en kötü kaldığımız yerden otobüse atlar gideriz dedik
Şansımıza aradan yarım saat geçti neyseki bir araba durdu
Belli tiplerinden ikisi de öğrenci
Nereye dedi camı açıp; “Ankara’ya gideceğiz ama Bodrum’dan çıkmamız lazım önce siz ne tarafa gidiyorsunuz” dedik
“Bodrumlular durmaz size, otostopa alışkın değil onlar biz de öğrenciyiz, anlarız halinizden” Önce oturma planı lazım tabi malum üç valiz
Çekçek valizleri üst üste koyduk arka koltuğa
Yan yana da sıkıştık üç kız arkaya
Güvercinliğe kadar getirdiler bizi sağ olsunlar
En azından 20 km ilerledik ve otogarın önünden daha işlek bir yola vardık
Derken şansımız açıldı, araçtan iner inmez başka bir araç duruverdi yanımızda
Muğla’ya gidiyormuş
Bir öğretim görevlisi
Üç valizle olan yolculuğumuz başladı yine arka koltukta
Şoför öğretim görevlisi olunca haliyle geçen muhabbet nerde okuyorsunuz hangi bölümdesiniz
Anlattık birimiz makine mühendisliği, birimiz işletme, birimiz de maliye
Derken 90 km’lik yol kat ettik ve Muğla merkeze geldik
“Çok şanslıyız abi iki atışta 110 km geldik” deyip birbirimize bakıp salak salak gülüyoruz
İndirdi bizi Muğla girişinde neyse bu öğretim görevlisi bey
Biz başladık yine otostop çekmeye
10 dakika geçti geçmedi bir emekli çift durdu yanımızda
“Sen aynı benim çocuğa benziyorsun” demesiyle başladı yolculuğumuz
Çok tatlı baya da yaşlı minnoş bir çift ama
Çocukları da üniversite öğrencisiymiş o da otostopla geziyormuş “o yüzden aldık” sizi dediler
Marmaris’e tatile gidiyorlarmış
Derken muhabbeti koyulttuk yaşlı çiftle
Tabi bizim valizler onların valizleriyle bütünleşti aradan zor nefes alıyoruz falan
Otostopun üçüncü kuralı; size otostop sırasında uzatılan yiyecek içecekleri kabul etmeyin
Yine biz buna uyduk mu hayır
Ama o el açması börekler, yaprak sarmalar, havuçlu kekler kim olsa dayanamaz
Bir de acıktık tabi sıcak da hava ezdi iyice
Hepsini yedik hatta yüzsüzlük yapıp kadının “yanınıza da alın evladım” demesiyle yanımıza yolluk bile aldık
Amacımız Fethiye’ye gitmek değil tabi binerken sadece otoban girişine yaklaşmak
Gırgır şamata derken otobana yakın bir benzinlikte indik
Onlarda yakıt aldılar bizi indirmişken araçlarına
Helallik alıp indik araçtan
Tabi yolun zor kısmını hallettik diye bir keyif molası verdik biz de orda
Çay çorba ihtiyaç derken hevesin kursakta kalması diye bir tabir var ya laps diye geldi önüme orda
Benim telefon yok
Şimdi yandık, ne halt edicez şimdi
Elimiz ayağımız tutuştu
Arabada ınstagrama tatil fotoğrafları atıyordum, onun için çıkarmıştım çantadan
Ne yapıcaz ne edicez derken birimiz bir yandan beni arıyor sürekli birimiz benziklikten kredi ekstrasından adını soyadını öğrenmeye çalışıyor
Telefon sessizde tabi birde açan olmuyor
Neyse adlarını falan öğrendik hem facebooktan yazıyoruz telefon kaldı arabada diye hem de emniyetteki abilerimizden numaralarına ulaşmaya çalışıyoruz
Derken açıldı telefon, dedik “teyze neredesiniz benim telefon kaldı arabada”
Marmaris’e yaklaşmışlar neredeyse
“Atlayın gelin yolda yine haberleşiriz duruma göre” dedi bizim teyze
Nasıl gidicez edicez derken başladık gene otostopa
Şansımıza bir amca bey durdu dakikasında ama ben ağlıyorum, “Amca ne olur bizi Marmaris’e yakın bir yerlere bırak telefonum kayboldu”
“Ah bu gençler, otostop çekiyorsunuz madem bari telefonunuza mukayyet olun” nasihatları eşliğinde ilerliyoruz
Halimize acıdı bıraktı bizi Marmaris’e
Güler misin ağlar mısın, Marmaris’i de görmüş olduk diyoruz bir yandan bir yandan hala ağlıyorum
Arkadaşın telefon çaldı bizim teyze arıyor “biz tesisteyiz buraya gelin”
Amca bey bıraktı bizi tesise kadar
Telefonla bekliyor bizi yaşlı çift tesiste, derin bir ohhh çekip ulaştım neyse telefona
Gelin bir çay için öyle gidin diyor bir de minnoş çift ya
“Siz bana bu telefonu ulaştırdınız ya dedim Allah sizden razı olsun”
Helal paraymış be telefon…
Bu devirde otostop çekmek, sağ salim gideceğin yere ulaşmak, otostopta telefon kaybedip tekrar telefonu bulmak şans mıdır, rızık mıdır artık ne derseniz deyin
Hikayenin devamını da anlatmak isterim ama malum yol uzun hikaye uzun
Ama şunu diyebilirim ki; normalde otobüsle 18 saat süren araç yolculuğu otostopla badireler atlattığımız halde (ekstra yol uzatıp Marmaris’e gittik, civardaki turizm yerlerini gezdik) 10 saat sürdü
Tabi bu iş biraz da şans işi
İyi şeyler olduğu kadar, kötü şeylerde oluyor yada iyi insanlar kadar kötüler de var bu hayatta
“Otostop da ne Allah aşkına?”, “Ya tecavüz etseler?”, “Ya yol kenarına çekip öldürseler?” diyenler olduğu gibi
Eee hiçbir şeyin garantisi yok bu hayatta elbette
Ama ben bilahare otostopu hayat felsefesi haline getirenlere sesleniyorum
Yol açık, yola çık!
Anılar biriktirin efendim, monoton hayatınıza renk gelsin
Pablo Neruda’nın da dediği gibi:
“Yavaş yavaş ölürler seyahat edemeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar, her gün aynı yolları yürüyenler.
Bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar.”