Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '14

 
Kategori
Güncel
 

Cemaat- iktidar savaşı

Cemaat- iktidar savaşı
 

Son günlerde cemaat-hükümet tartışmaları büyük bir hız kazanmış durumda. Tartışmalarda bir taraf demokrasi, insan hakları, yolsuzlukla mücadele vurguları yaparken diğer taraf paralel devlet, devlet kurumları içinde yasal olmayan kadrolaşmalara vurgu yapıyor. Bu tartışmalara herkes kendince bir bakış açısı ile yaklaşıyor. Bir taraf cemaati desteklerken diğer taraf hükümeti destekliyor. Gerçekten yaşananların ne olduğu konusunda büyük çoğunluğu net bir fikri, düşüncesi, bilgisi yok. Tamamen geçmişten bu güne yaşanan çevrede şahit olunan olay ve olgulara göre görüşler şekilleniyor. Aslında bu doğal bir durum. Sonuçta her birey yaşadığı çevrede gördüklerinden, şahit olduklarından, duyduklarından hareketle kendine göre bir bakış açısı geliştirip hayatını sürdürüyor. İnsanın bakış açısını, düşünce şeklini, hayata, olaylara ve olgulara bakışını şekillendiren birçok unsur söz konusudur. Bu unsurlar aynı çevrede, aynı toplumda bir arada yaşayan kişiler arasında bile çok büyük farklılıklar gösterir. Tek yumurta ikizi olarak dünyaya gelen kişiler arasında büyük fiziksel benzerliklerin varlığına karşın kişilik, yaklaşım, karakter ve düşünce şekillerinin farklı olması bu farklılığın en önemli göstergelerinden birisidir.

Son günlerde yaşananlara bakarken de benzer bir yaklaşım sergilenmektedir. Gerçeğin ne olduğu konusunda tek başımıza çaba harcayarak doğru sonuca varabilmek imkansızdır. Olayların kapsamı, ilgililerin çokluğu, ilişkilerin karmaşıklığı, olaya dahil olanların bakış açılarının çeşitliliği karşısında tek kişinin çabası hiç kimseyi hiçbir zaman doğru sonuca ulaştıramayacaktır. Bu durumda nasıl bir tavır almak gerekir sorusu üzerinde düşünmek ihtiyacını duyanlara en önemli tavsiye kesin yargılara varmaktan kaçınmak olmalıdır. Cemaat taraftarı veya iktidar taraftarı kim veya kimden yana olursanız olun böylesi bir ortamda ve benzer durumlarda karşıt diye nitelenen, algılanan kişilere karşı kesin yargıya dayanan değerlendirmeler yapmaktan kaçınılması en iyisidir. Hatta yaşananlara ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmayıp genel ilkeler çerçevesinde hareket etmek çok daha doğru bir yaklaşım olabilir. Genel ilkeler denilince toplumda hemen herkesin her yerde açık yüreklilikle kabul edeceği, destekleyeceği olgular anlaşılması gerekir.

Genel ilkelerden hareketle yaşananlara bakıldığında ne görünüyor sorusunun cevabına ulaşabilmek için geçmişten bu güne yaşananlara bakmak gerekecektir. Cemaat denilen yapılanmanın varlığı ve uzun bir zamandır ülkemizin ve hatta dünyanın bir gerçeği olduğunu hemen herkes kabul edecektir. Cemaat denilen yapılanmaya herkes kendince bir isim vermektedir. Cemaatin içindekiler kendilerine hizmet hareketi, gönüllüler hareketi derken başkaları bu harekete cemaat, Hoca efendi grubu, Fethullahçılar gibi isimlendirmeler kullanıyor. İsmi ne olursa olsun bu hareket özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren devlet-toplum etkileşimi içinde devletin topluma dayatmaya çalıştığı bir takım anlayış, değer ve bakış açılarına bir başkaldırı ifadesi olarak ortaya çıkan dini muhalif hareketlerinden güç alarak, zamanla kendine özgü yol, yöntem, uygulama ve çalışma usulleri geliştirerek var olmuştur. Nurculuk diye nitelenen hareketin içinde ortaya çıkan farklı gruplardan birisi olarak toplumsal varlık ortamına çıkan bu hareket zamanla önemli bir toplumsal alt yapı elde etmiştir. Önceleri Fethullah Hoca Efendi’nin camilerde veya değişik ortamlarda yaptığı küçük grup toplantıları şeklinde başlayan hareket zamanla üniversite öğrencilerinin barındığı evler, yurtlar, dershaneler, okullar şeklinde gelişmiştir. Cumhuriyet döneminde devletin dindar kesimlere yönelik uyguladığı yok etme politikalarının yürütülmesinde kullanılan araçların dindar kesime verdiği zararlar dindar kesimi benzer araçları elde etmeye sevk etmiş ve sonuçta dindar kişilerce gazete, dergi, radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlarının sayısı her geçen gün artmıştır. Bu durum tüm dindar gruplar için geçerli olduğu gibi hizmet hareketi diyen nitelenen grup için de söz konusu olmuştur. Eğitim hayatındaki sistemli çalışmalar basın yayın boyutuna da taşınmıştır. Cemaat şeklindeki gruplaşmalar doğal olarak siyasetin de dikkatini çektiğinden siyaset-cemaat ilişkileri de bir başka kanaldan gelişmiştir. Eğitim, basın-yayın, medya, siyaset alanlarındaki oluşumlar yavaş yavaş diğer alanlara da yayılırken ekonomik oluşumlar bir başka boyutu oluşturmuştur. Bu kadar farklı alanlarda ortaya çıkan gruplaşmalar zamanla devlet mekanizmalarında da kadrolaşmayı getirmiştir. Hizmet hareketi bu süreçte tüm diğer oluşumlara göre çok daha etkin, güçlü ve aktif bir düzeye çıkmıştır.

Geçmişten bu güne varlığını sürdüren bu hareketin bu güne kadar iktidarla herhangi bir çatışmasının olmamasına rağmen bu günlerde böylesi bir çatışmaya girmesinin nedeni üzerinde de durulması gerekmektedir. Siyasi iktidar on yılı aşan bir süredir güçlü bir şekilde devleti yönetirken cemaatle-hizmet hareketi ile çatışmadan çok karşılıkla güç birliği içinde hareket etmiş, yapılan birçok çalışmada desteğini görmüştür. Durum böyle iken bu günkü çatışmanın nedenini bir tek olaya dayandırmak mümkün görünmemektedir. Çatışmanın varlığını ortaya koyan birçok olaydan söz edilebilir. En bariz olay dershanelerle ilgili olarak hükümetin yapmayı düşündüğü değişiklik olmuştur. Bu herkes tarafından kabul edilen bir görüştür. Dershanelerin kapatılması olayını çatışmanın sebebi saymak yerine bardağı taşıran son damla olarak görmek daha uygun olabilir.

Yaşanan olaylara bakıldığında herkesin kendine göre bir tez geliştirdiği görülmektedir. Geliştirilen her tezin kendine göre bir mantığı, açıklaması, dayandığı gerçeklik olabilir. Muhtemel tezlerden birisi de yine geçmişten bu güne yaşananlardan hareketle ortaya konulabilir. İktidar gücü eline geçirdiği andan itibaren kendince devlet kademeleri içinde bir takım değişiklikler, düzenlemeler yaptı. Bu süreçte tüm gruplar iktidarı bir şekilde desteklediler. Her grup kendi gücü nispetinde devletten destek de gördü. İktidarın yapısına bakıldığında dindar toplum kesimlerinin yıllardır yaşadığı sorunlara çözüm üretme gayretinin oldukça önemli bir düzeyde olduğu görülecektir. Dindar kesimlerin sorunlarına yönelik çözümler üretilirken hemen hiçbir grupla çatışma yaşamayan iktidar kendi anlayışını devletin hemen her mekanizmasına yerleştirmeye çalıştı. Bu durum her iktidarın yaptığı, yapacağı bir uygulama olarak görülebilir. Devletin farklı mekanizmaları içinde yer edinen kişiler iktidarı temsil eden anlayışla çok da farklı bir bakış açısına sahip olmayabilir. Bu yerleşme/yerleştirme sürecinde paylaşılan makamlar zamanla azaldı. Her grup, cemaat kendi gücü nispetinde bu makamları elde etmeye çalışırken birçok defa iktidarla işbirliği içinde hareket etmiş olabilir. Bu işbirliği sürecinde her cemaat ve grup gücü nispetinde hareket ederken mutlaka iktidarla çatışmaksızın kendine özgü yol ve yöntemler kullanmış olabilir. Hizmet hareketinin diğer gruplardan, cemaat ve oluşumlardan farkı sahip olduğu gücün fazlalığından kaynaklanmış olabilir. Daha küçük grup, cemaat ve oluşumlar da aslında kendine özgü yol, yöntem ve uygulamalara sahip iken iktidarla fazla çelişkiye düşmezken hizmet hareketi çok daha büyük çatışmalar yaşamış olabilir. İktidar veya iktidarla birlikte hareket edenler her aşamada karşılarına hizmet hareketinden birilerinin çıktığını gördükleri andan itibaren bu hareketi kendileri için rakip olarak görmeye başlamış olmalı. Bu aşamadan itibaren iki farklı güç sahibinin çatışması ile karşı karşıya gelinmiş olunuyor. Bu çatışmada daha güçlü olanın diğerini saf dışı bırakması gibi bir durumun ortaya çıkması doğal gibi görünmekte. İktidar düzeyinde ortaya çıkan çatışmalar yönetim mekanizmasının dengesini de mutlaka bozacaktır.

 Soru, görüş ve değerlendirmeleriniz için…

Ahmet Hikmet

eagensea@gmail.com

 

 
Toplam blog
: 26
: 934
Kayıt tarihi
: 03.05.10
 
 

Eğitim insandaki cehaleti alır. Ancak eğitimin gideremeyeceği bir çok özellikler vardır. Bu neden..