Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '12

 
Kategori
Felsefe
 

Cennet algısı 10

10-]Toplum ve toplumun otoritesi olurla toplumu tek elden yöneten toplum beyini; birden oluşmamıştır. Girişen, değişken olan, stabil (kararlı) olmayan; oturmuş olmayan, sorumlulukları denetlemeyi dahi bilmeyen girişmeler içinde çıkmıştı.  İttifakı dönemler sonrası otorite; tam anlamıyla bunlara muktedir olmanın meşrulaşmasını;  o şeyin neden öyle olması gerektiği olum lamasını, ilk başlarda tek elden yapamıyordu.

 

Otorite, toplumsa alan içinde önce, her bir eylemse oldukları alanlar da, ilahların işi ve düzenlemesi olacakla belirdiler. Bu nedenle, tuğla ilahı, dericilik ilahı, ticaret ilahı, adalet ilahi, çiftçi (tarımcı) ilahi, maden ilahi, su ilahı gibi bu alanların nedense söz hâkimiyeti olurlarıyla, belirdiler.

 

Böylece adeta bildikleri, müdahil oldukları, parça başı işler için o işin parça başı yönetilmelerine dek; parça başı yönetilme niceleyim tutumlarını edindiler. Bu alanlar denetimi, totemi yapı ve inançların müdahalesi ile dolduruyordular. Sürecin olgunlaşmasıyla, seçicilersen belirmeler, inançların da girişen tecrübeleri ile iyice pekişmeye başlamıştı.

 

Not: Totem put demek değildir. Totem öyle bir kelime ile açıklanır bir tarihsel süredurum da değildir. Put kavramını kendi tarihselliği içinde hiç bilmemektir. Sosyal birliklerin hemen yanı başında oluşmuş bir kültür müktesebattı, aitti kimlik unsurudur. Yaratan değil düzenleyendir. Tapınmaktan ortaya konmamıştır. Tapınaktan önce ortaya çıkmıştır. Sonradan tapıncak olmuştur. Bk. tabu ve totem; tabu, totem ve put yazı dizim ve diğerler yazılarımdaki içerik atıf göndermeler.

 

İnsanlık, bu kabil nesnel ve tinsel pekişmelerden stabil olanlarını, bir yanda toplumun uhdesine aktarmağa başlamıştı. Bir yandan da, kendi çelişmeleri üzerinde uğraşılan işlerle birlikte, yeni tabu ve totemlerini oluşturuyorlardı. Diğer yandan da, yeni tip iş alanlarına dek girişmeleri de, oluşuyordu. Bu yeni tip iş alanların düzenlenmesini toplumlar, hemen üzerlerine alamıyordular. Bu yeni girişmelerin düzenlenmesini toplumlar, hemen üzerlerine alamıyordular. Yaşam içindeki bu tip ilişkiler, zamanla; kararlı yapılar ve kararlı ilişkiler haline geldikçe ancak, kırpılma ve seçme ayıklamalarıyladır ki, olup bitenleri, toplumlar kendi denetlemeleri üzerine alacaktılar.

 

Biz verili davranıyoruz. Vücut kimyamızla veriliyiz, duygularımızla veriliyiz. Zorunlu gereksinmelerle veriliyiz. Hasta olmakla veriliyiz. Önce tüm bunlar bizi, kendisine yükümlereler. Biz bu yüklemlerle davranırız. Bunlar giderilmeden, kendi başımıza, özne oluşla pek pek davranamıyoruz. Toplumsal yapı ve sosyal yapılar, bu yükümse kaygıların giderilmesini, kolektifçe üzerlerine aldıklarında ancak bizler sosyo toplumsa özne olarak yetkinleşmiş birey özne olacakla kendi başımıza, özel davranabilmekteyiz.

 

Kaygılarımız giderilip, sırtımız ısınıp, karnımız doyduktan sonra; sosyal olmayı öğreniyoruz. Biraz sonra toplumsal yapı eli ile giderilecek olduğunu bildiğimiz kaygılarımız; düzenli giderildikleri sürece, artık bizde sürecek olan bencil bir güdü etkileri olmayacaktı. Böylece, sosyal davranmamamız için hemen hemen hiç bir neden kalmayacaktı.

 

Ama sürekli sağlasan olan ihtiyaçlarınızın, düzenli ve güvenceli bir şekilde olmayacak denli rast gele olur karşılanmaları vardı. Bu düzensiz ve güvencesiz olan sağlanmaların, organizma içindeki kaynak salınımlarının; endişe ve kaygı verir durumları da, gereksinimlerin eşiklerini yükseltirler. Böylelikle de eşikleri yükselmiş içti durumların kontrolü, insanın sosyal öğrenmeleri ve insanların sosyaldi aşamaları itibarıyla oldukça gerilerler.

 

Bu verili oluşlar, cennetin; ortaklayımdır sağlasan düzenliliği ile mutlu ve rahattı. Cennetten çıkmanın, şimdiki mal edinme ve köle olma durumlarıyla; eski komünse rahat sağlananlar şimdiki sınıflı yapının zahmetine, değişilmişti. İnsan bir kere köle emeğini tatmıştı. İstenilse de bu yapı içinde çıkılamıyordu.

 

Üstelik yeni durumun güvencedeki sağlananlarının çekiciliği vardı. Ve süreç içinde köleci durumların düzeltileceğini vaat etmesi gibi olası mücadele ilişkileriyle bir iyice cazip durum oluyordu. Şimdi sınıflı yapı içinde hırs, tamah ve efendiler yönünden yeniden tek benci bencilleşen kişiler; cennet dışı yaşamın zorlu ve çetin koşullarına değin etki tepki girişmelerini yaşayacaktılar.

 

Yeni sistem, efendi bağlamında bizi tek benci tutum almağa, tek benci öznel oluşmağa zorluyordular. Bu kabil öznel oluşların rastlantısal tepki tutumları, tüm zamanlara ilişkin kullanımdı tepki tutumları birikiyordu. Örneğin; kendiliğinden bir mülklü-mülksüz olma, ya da efendi köle olma yoğunlaşmasının kendi içlerindeki dayanışmaları ortaya çıkıyordu.

 

Acıkınca yiyorsunuz. Uykunuz gelince uyuyordunuz vs. İnsanlar, bu gibi anlamalı olmayı bir zorunluluk olacaktan bilip, sezip, anlayıp; ortak davranışın çekim merkezi yapışlarla; meşrulaşıyorlardı. Bu kabil meşrulaşma bir totem buyurmasıydı. Acıkınca neden yemesi gerektiğini meşrulaştırıp olum anmıştı. Ama neden bir başkası için çalışıyordu? Herkesin olan meyve, şimdi neden bir başkasınındı? Meyve neden buna yasak olmuştu? Neden belli yerler efendilerin olmuş, kendisi de karın tokluğuna çalışır olmuştu? Vs.

 

İnsanlık girişmeleri içinde, nedenli davranamıyorsa; hiç değilse şimdilik totemi kutsal oluşların imajdı meşruiyet ligi ile davranamaz mıydı? Böyle davranılması gerektiğini, totem kutsallık söyleyemez miydi sanki?  Neden sel olmanın yerini bilip anlayamadığı; ama nedense eğimine göre de akmak zorunda olduğu sürecin, nesnel zorunluluğu yaşamında yer almıştı. Hem öznel oluşun egemen sel belirlemesi zorunluluğu da bu sürecin yanında yer almıştı.

 Sürecek

 
Toplam blog
: 418
: 104
Kayıt tarihi
: 26.11.10
 
 

26 yıllık sınıf öğretmenliğinden sonra emekli oldu. Şiir çalışmaları ve deneme türü olan, toplum ..