- Kategori
- Sivil Toplum
CEO haberinin düşündürdükleri
Aşağıdaki yazı 22 Mart 2004 tarihinde Açık Radyo' nun internet gazetesi Açık Site' de yayınlandı. Hala da orada. Aynen aşağıya aldım. Bakalım ne düşüneceksiniz.
AŞK VE GURUR
Bu yazıda yazacaklarımın gurur ile ilgisi var ama aşk ile bağlantısını aslında ben de kuramadım. Ancak başlığın da böyle –hani televizyonun üstüne ucu aşağı gelecek şekilde dantel örtü ile lir çalan melek heykeli koyma hoşluğu gibi- hoş duracağını düşündüm.
Zaman zaman gazetelerde yurt dışındaki vatandaşlarımızın spor, –son zamanlarda özellikle NBA’ da Sn. Hidayet Türkoğlu’ nun- sanat, yönetim başarılarının anlatılışını izliyoruz ve bununla gurur duyduğumuz belirtiliyor. Kimin hangi firmada ne kadar tepe noktada karar verici durumda çalıştığı, yanında –genelde altında denmesi tercih edilir- kaç kişinin kendisine bağlı olduğu listeler halinde yayınlanır. Bizim bundan gurur duymamız beklenir.
Sn. Okurlar düşünelim bu toplumsal olarak gurur duyulacak bir başarımıdır. NBA’ da başarılı olmanın Sn. Hidayet Türkoğlu ve ailesi için gurur verici olması son derece doğal. Ya da Sn. Murat Günak’ ın peşinde dünya otomotiv devlerinin koşuyor olmasının yine kendisi ve ailesi için gurur verici olması son derece doğal. Maddi manevi takdir edilmek, aranmak, istenmek çok doğal ve güzel, sizin, benim veya bir dirhem aklı olan herkes için. Şimdi bir noktayı belirteyim toplum için gurur verici olması gereken az sayıdaki değerini ihraç etmekmidir, yoksa bu değerleri koruyabildiği gibi diğer ülkelerin değerlerini de kendine çeken bir cazibe merkezi olmak mıdır?
Örneğin ben hiçbir Amerikalı’ nın Antonio Granger’ in maçlarını seyretmek için ekran başına geçtiğini sanmıyorum. Doğduğu sokaktaki arkadaşlarının bile bunu yaptığına inanmıyorum. Haberleri bile yoktur. Amerika’ nın bırakın önde gelen medyasını, okuduğu lisenin duvar gazetesinde bile yer aldığını sanmıyorum Antonio Granger’ in Türkiye’ nin en güçlü basketbol takımında (Efes Pilsen) oynaması ve bu takımın şu anda Avrupa liginde grubunda en iddialı takımlardan biri olması. Örneğin ben hiçbir Amerikalı’ nın Hacettepe tıp fakültesinin başında bir Amerikalı doktor olması ile (böyle biri bildiğim kadarı ile yok zaten) gurur duyacağını sanmıyorum. Oysa biz Amerika’ daki doktorlarımızın başarısı ile gurur duyuyoruz.
Sayın okurlar farkındamısınız sanatta, sporda, yönetimde değerlerimizi tutamıyoruz. Değerlerimizi tutamadığımız gibi (aslında aşırı derecede doğal olarak) yurt dışındaki değerleri de çekemiyoruz. Hiçbir yabancı (bu düzeyde yurt dışında iş bulma sorunu olmayan hiç bir yabancı) ben Türkiye’ nin en büyük bankasının tepesinde olayım diye sanmıyorumki çaba göstersin. Kaç yabancı araştırmacının hangi projelerle Türkiye üniversitelerinde kariyerlerine devam etmek isteyeceğini çok merak ediyorum. Biz genel anlamda bir cazibe merkezi değiliz. Türkiye’ de olmak hangi branşta olursa olsun istisnalar hariç hiç kimse için tercih değil.
İşte yapmamız gereken bu noktada başlıyor. Önce az sayıdaki değerimizi yurt dışına kaptırdığımız için gurur duyacağımıza üzülmeye başlayalım. Sonra bu insanları bu ülkede mutlu olacak hale getirmenin yollarını arayalım. Ve bu noktada şunu unutmayalım her şey para değildir. Bir başka deyişle Sn. Hidayet Türkoğlu sadece para için NBA’ de oynamıyor. Orada olmak için de oynuyor. Hatta Türkiye’ da daha fazla kazanacak olsa dahi geleceğini sanmıyorum. Sn. Murat Günak’ a Türkiye’ de hangi otomotiv sanayicisi ne teklif edecek. Başkalarının yapıp, büyük olasılıkla sadece fiziksel üretimi için Türkiye’ yi kullandığı ve yine büyük olasılık dönemi geçmekte olan otomobillerin tamponlarına yeni şekil ver mi diyeceğiz. Üstelik bunun için kendisine şimdikinden daha fazla para önerilse yine de gelmeyecektir. Sayın okurlar bir şeyleri gerçekten üreten (Ne olduğu önemli değil.Yazılım, donanım, otomobil, spor, farketmez) bir organizasyonumuz olmadığı sürece biz insanlarımızı kaybedeceğiz.
Sonra da ağlanacak halimizle gurur duyacağız.