Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '09

 
Kategori
Anılar
 

Cep telefonu yokken

Cep telefonu yokken
 

Aydın TİRYAKİ "İnebolu Albümü"


Erol, "Kerem nerede kaldı diye sorduğunda" "Bilmem, cebinden arasana" Diye cevap verdim. Verdiğim cevapla birlikte sanki bir düğmeye basıldı ve beni yıllar öncesine göderdi. Beynimden sahneler sinema şeridi gibi geçiyor Yedi yaşlarında olduğum dönemden bir sahneyi seyrediyordum.

Annem anneannemlerin komsuşu olan Vicdan Teyzelere oturmaya gitmek istiyor; müsait olup oladığını öğrenmek için de beni anneannemlere gönderiyordu. Eee ben ne yapcaktım yani... Vicdan Teyze müsaitse buyursunlar diyorsa, eve gelip anneme haberi verip, tekrar annemle Vicdan Teyzelere mi gidecektim? Yok Öyle olmadı.

Yüzüm asılmıştı. Aneannemin evi bize, benim çocuk adımlarımla yarım saatlik yoldaydı. Ama camdan bakıldığında sanki seslensen gidecekmiş gibi görünürdü. Çözümü annem buldu. Bu kendilerinin eskiden beri kullandıkları birşeydi. "Vicdan Teyzen müsaitse, anneannen cama KIRMIZI, yok eğer bu tarafta bir yere gelecekse SARI assın. Ben ona göre hazırlanırım...

Sekizbin nüfusu olan İnebolumuz'da o zamanlar (yani 1968) kaç tane telefon vardı bilemiyorum ama, okulumuzda yoktu. Onu çok iyi biliyorum. Bize herşeyi imkanları dahilinde, deneylerle ve gözlemlerle anlatan değerli öğretmenimiz "Salih Nuri Gökgöz" biz İkinci sınıftayken, sanırım konumuz telefondu. Bize telefon kullanmayı göstermek için, okulumuzun yakınında oturan Etibank Müdürünün evindeki telefonu kullanmıştı. Şimdi düşününce garip geliyor. Sınıfımız Otuz kişi kadardı. Öğretmenimiz önce okulumuzun emektarı olan Ruşen Kalfayı gönderip, böyle bir dersleri olduğunu, uygulamalı göstermek için onların telefonunu kullanmak istediğini, izinlerinin olup olmadığını sordu. Daha sonra izin vermiş olmalılar ki beşerli guruplar halinde eve girip, hepimiz telefonu kullanmıştık. Ahize kapalıyken telefonun yanındaki kolu çeviyor, sonra ahizeyi kaldırıp karşına çıkan PTT memuruna istediğin numarayı söylüyordun. (o zamanın öğretmenleri ne kadar fedakardılar; rahmetle anıyorum.)

Yıl 1996, yine birşeyler yolunda gitmiyor ve tüm Türkiye farkındalık yaratmak ve birilerine ne kadar çok olduklarını göstermek için, her gece belli bir saatte ışıkları yakıp-söndürme eylemi yapıyor... Annem yaşlanmış böyle bir eylemden haberi yok... Gece komşular bize geldiler oturuyoruz eylem saatiydi heralde ki, komşunun oğlu bizim balkonunu ışığını yakıp-söndürmeye başladığında; annem heyecanla "Ne yapıyosun oğlum sen? Karşıdan birileri bizi işaret veriyo sanırlar!"

Haklıydı, Çünkü onların hayatına telefon girmediğinden öyle anlaşırlardı. Gündüzleri camlara asılan renklerle, geceleri de yakıp söndürülen ışıklarla... Hamile olan Ferhan ablanın doğum sancıları başlamış. Annem camlarındaki kırmızı işareti görünce ebeyi alarak onlara gitmişti. Bütün gün cama bakıp durduk. kız olursa pembe, erkek olursa mavi asacaklardı. Gece olduğunda hala bir renk asılmamıştı. Ben çok küçüktüm ve meralar içindeydim. Derken ışıklar yanıp sönmeye başladı. yanıp-sönmenin sayısı çok olunca , "babam oğlan oldu dedi." kız olsaymış, İki kere yanıp-sönermiş.

Ya! işte böyle...

Meğer Kerem, öğretmeniyle yemek yiyormuş. Cebini aradık öğrendik.


2009-İzmir

 
Toplam blog
: 16
: 2634
Kayıt tarihi
: 14.07.07
 
 

27 Mayıs 1960' da İnebolu'da dünyaya geldim. İnebolu Yeniyol İlkokulu, İnebolu Ortaokulu (nakil), Ga..