Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çeşme Türk Sanat Müziği Yirminci Yıl Özel Konseri… Ve, nasıl anlatsam ki?!

Çeşme Türk Sanat Müziği Yirminci Yıl Özel Konseri… Ve, nasıl anlatsam ki?!
 

Öykü sözcüğünün kökeni depo kelimesidir. Bu nedenle öykülerin birer depo oldukları söylenebilir. Şeyler öykünün içinde saklanırlar ve bu şeyler anlamdır. Mıchael Meade


“Çeşme Türk Sanat Müziği konseri, 22 Şubat Pazar günü her zamanki yerinde yapılacak.”

haberini Çeşme’den bana bir hafta önce telefonla söyledikleri o günlerde, İzmir’de kış bayağı sert geçiyordu.

Hava soğuk olsa da konsere giderim diye karar verince, eşim, “Bak; gitmesine git ama bacanağının Ilıca’daki evinde her ne kadar iklimleme aygıtı (klima) ve elektrik sobaları var ise de, biliyorum ki sen tek başına kaldığında kullanmazsın. Onun için lütfen o gece otelde yat.” diye sıkı sıkı tembihledi.

İzmir’den pazar sabahı sekizde yola çıktığımda çiseleyen yağmur, Urla yöresinde şiddetlenince, silecekleri durdurmaksızın yola devam ettim. Çeşme’ye vardığımda ilk olarak, tanıdığım Rıdvan Oteli müdürü Erdal Beye, bu gece otelde kalacağımı söyledim ve sabah kahvaltısını otelde yaptım.

Akabinde Alaçatı balık mezadından yeteri kadar balık alıp Ilıca’ya eve geldim. Öğlen olmak üzereydi. Çiçeksiz yapamadığım gibi, kahvesiz de yapmam arkadaş deyip, Tansaş’tan gazetemle birlikte aldığım bir saksı kırmızı laleyi masaya koyup, kendime duble bir sade kahve yaptım.

Bir süre sonra yemek için hazırlık yaparken telefonum çaldı. Arayan, yılların rastgele dostu arkadaşım Can, “Şahin Ağabey, dün işlerimin çokluğundan pazar günü Ilıca’ya gelemem demiştim, tüm işlerimi bitirdim. Bak, akşam birlikteyiz, başka yere söz verme!” dedi.

Bir an düşünüp, “Kardeşim, biliyorsun ben akşam Türk Sanat Müziği konserine gideceğim.” deyince de, “Biliyorum, ben de zaten konserden sonra buluşalım diyorum.” dedi.

Bilirim arkadaşımı!..

Onunla gece söyleşiye bir başlarsak, şafak söker alimallah… Bu arada hemen Rıdvan Oteli arayıp, yerimi iptal ettirdim. Gerekirse gece gidip otelde yine kalabilirdim.

Gelelim İzmir’de eşime verdiğim söze… “Bak hava soğuk, seni bilirim, otelde kal, ilaçlarını iç!..” demişti ya, aklıma otelde kalmışım izlenimi verecek bir uygulama geldi…

Ancaaak!..

Konser saati yaklaştığından, yağmur çamur dinlemeden konsere gittim. Hıncahınç salonda güzelim Türk Musiki şarkılarının arasında, özellikle bestesi Ziya Taşkent’e ait, “Hiçbir şey kar etmez deli gönlüme.” şarkısı ile bestesi Özgen Gürbüz’e ait “Beni gönlüne alsan, orda uyuyup kalsam.” şarkılarıyla, mutluluk ve coşkulu alkışlar arasında gece on bire kadar eğlendik.

Konser biter bitmez doğru otele gidip, gece görevlisi personelin birine fotoğraf makinemi verdim. Üst katlardaki odalardan birinin balkonuna çıkıp, Çeşme Kalesi ve Marinayı gösterecek şekilde kendi resmimi çektirdim. Aşağıda Lobiye inip bilgisayarımın facebook sayfasına resimleri koydum. Böylece, aile efradı otelde kaldığımı sanıp, endişe etmeyeceklerdi...

Gece saat on iki sıraları olmuştu. Tekrar, doğru Ilıca’ya, arkadaşla sözleştiğimiz deniz kıyısındaki Kumrucu Şevki’nin kapalı yerinde buluştuk. Gelsin yengen kumrular (Yanlış anlamadınız değil mi? Çeşme’nin meşhur yiyeceği.) Yanında da anlayın gari…

Oradan buradan söyleşi, dönüp dolaşıp her zamanki gibi rastgele konularına takılınca arkadaşım Can birden, “Abicim anımsa bakalım? Neydi o senin Akya balığını, zar zor Karabina Oteli önünden çekmiştin de, buzdolabınızın buzluğuna, uzunlamasına zor sığdı demiştin.”

Hızımızı almışız bir kere…

Ben bir yandan yengen kumru yerken, (Lütfen yine yanlış fikre kapılmayın!?)  Can’a “Sen de bir gün oltaları denize atıp, bırakıp gazinoya gitmiştin. Oltana takılan kiloluk çipurayı, atkuyruklu Mehmet bağıra çağıra çekerken, koşup gelmiştin de bu arada bütün millet balığın başına toplanmıştık.”

Biz iki arkadaş, o balık neydi, bu balık şöyle güzeldi derken, söyleşiyi sabahın dördünü kadar uzatmışız.  Ben,“Can, kardeşim iyice geç oldu kalkalım deyince, o da, “Olur ağabeycim, benim de uykum geldi.” diyerek, bizim evin biraz ötesindeki evlerine gitti, ben de eve döndüm.

“Bu saatten sonra bir kahve mi içsem, yoksa bulmaca mı çözsem?” derken, bir battaniye alıp oturma odasındaki divanda hafifçe kaykılırken içim geçivermiş.

İşte bir kış günü Çeşme’de konser sonrası sen kalk eşine, “Ben otelde kalacağım.” diye söz ver, git kumrucuda sabaha kadar çene çal…

“Kime niyet, kime kısmet.”

“Ve, nasıl anlatsam ki?!” diye düşünmedim artık.

 

 

 

 
Toplam blog
: 1160
: 227
Kayıt tarihi
: 11.02.09
 
 

Teknik ressamlıkla geçen çalışma hayatımdan sonra emekliliğini yaşayan bir kız ve bir erkek çocuk..