Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '10

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Çevre Eğitimi Okulöncesinden Başlar

Çevre Eğitimi Okulöncesinden Başlar
 

Halıcı Orhan İÖO 2009/Türkler-Alanya


Eğitim, boşluk içinde gerçekleşmez.

İnsanların nasıl, neden ve ne öğrendiklerine ve belirli bir tür toplumu – ister teokratik, ister demokratik, ister endüstriyel veya şimdiki gibi sürdürülebilir denen toplum olsun – destekleyip devretmek için gerekli yeteneklere ilişkin farklı ve genellikle dile getirilmemiş preanalitik (analiz öncesi işlem) kültürel varsayımlarla başlar.

17. ve 18. yy’ da Locke ve Rousseau, eğitimle ilgili etkili fikirlerini dile geliştirdiklerinde, Dünya nüfusu 800 milyondu. Şimdi nüfus: 7 milyar. John Dewey 1916’da “demokrasi ve eğitim” üzerine düşüncelerini yayınlattığında, ilk hava taşıtı saatte 200km hız yapabilen çift kanatlı uçaklardı. Şimdi: 800-900 km/saat.

Hızlı teknolojik değişim, artık her yerdeki sosyal, kültürel ve ekolojik durumları değiştiriyor.

Sürdürülebilirlik hakkında diyaloglar, neredeyse sadece çevrenin kötüye gitmesine odaklanmış durumda; sanki teknolojinin bu konuyla ilgisi yokmuş ve sorun yaratmıyormuş gibi… Bu koşullar altında şu sorular akla geliyor: Eğitim ne içindir? Yetişen yeni neslin giderek karmaşıklaşan ve kötüleşen küresel meselelerle başa çıkabilmesi için ne tarz bir eğitim gereklidir? Bilmeleri gerekn nedir ve bunu nasıl öğrenmelidirler? Ayrıca profesyonel eğitmenlerin ve yüksek öğretim kurumlarının; gençlerin çağlarının geniş topografyasıyla ilgili, dolu ve üretken hayatlar yaşatmak için gerekli donanımı edinmelerinin rolü nedir?

Eğitimin, “çevresel sürdürülebilirlik ve adalet hedeflerinde ilerleme” kaydedilmesini sağlayacak yönde verilmesi fikri 1977’de UNESCO ve BM Çevre kalkınma Programı tarafından organize edilen Tiflis Bildirgesi’nde 66 ülkeden temsilciler, “çevre eğitiminin ulusal eğitim programlarına” dahil edilmesi çağrısında bulundular.

İlkeler netti, makuldü ve iyi niyetliydi.

Ancak hatırı sayılır değişimlere yol açmadılar. Hedefler, on yıllardır kurulmuş kurumsal ve mesleki yapılara uymadı. Nedeni basitti: “Çevre” insan eylemlerinden etkilenmeyecek kadar geniş, ekonomik büyüme için sömürülecek kaynaktı.

Yine de, (1977’deki Tiflis Konferansından beri ) büyük direnişlere karşın son otuz yılda önemli ilerlemeler kaydedildi. Ekolojik bilinci ve bilgiyi arttırma çabaları, enerji verimliliğini arttırmak, karbon salınımlarını düşürmek, atıkları azaltmak, geri dönüşümü uygulamak, yeşil kampüs tasarımları, okul yemekleri hizmetleri, çocuklara yönelik reklamlarda kısıtlamalar vb çabalar okulöncesinden yüksek öğretim kurumlarına kadar her yerde rastlanan uygulamalar oldu.

Bilimsel kanıtlara göre, önümüzdeki yıllarda gelecek nesiller alışılmadık sınavlardan geçecekler. Eğitmenler ekolojik konularda gerçeği söylerken, duyulan kaygıyı, yapıcı değişimler sağlayacak pozitif enerjiye dönüştürebillidirler.

Sürdürülebilir Çevre Eğitimi, gençleri kahramanca hayal kurmak, eylemde bulunmak ve önderlik etmek için gerekli becerilere, yetilere, analitik imkanlarla, yaratıcılıkla ve azimle donatan bir uygulama olmalıdır. Araştırmalara göre, hayatın ilk yılları, çocukların doğa sevgisini ve sürdürülebilirliğe yönelik alışkanlıklarını, pratiklerini ve yaşam tarzlarını beslemek için iyi bir fırsattır. Erken yaşlarda sürdürülebilirlik eğitimini verebilmek için yepyeni pedagojiler keşfetmek şart değildir,

geleneksel pedagojileri ile de geliştirmek mümkündür. Bu anlamda; ailede başlayan çevre eğitimini; “Azalt, Tekrar Kullan, Geri Dönüşümlü Kullan, Saygı Duy, Üzerinde Düşün, Onar, Sorumluk Sahibi Ol ” yedi ilkesini, okulöncesi kurumlarımızda sürdürmeliyiz.

Kaynak: DD2010

 
Toplam blog
: 272
: 734
Kayıt tarihi
: 13.10.07
 
 

1959 Sinop Bektaşağa Köyü doğumluyum. Yaşamda, anlaşılacak bir şeyi olanlara ve bunu öğreti yapan..