Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '14

 
Kategori
Güncel
 

CHP, toplumsal muhalefet perspektifinde umut ya da hobi partisi olmak...

CHP, toplumsal muhalefet perspektifinde umut ya da hobi partisi olmak...
 

Kemal Kılıçdaroğlu


Cumhurbaşkanlığı seçiminde istenilen sonuç alınamayınca kılıçlar çekildi. Çoğunluğu Baykal’cı olarak kamuoyunda isim yapan vekiller kümesi gerekli imzayı toplar mı bilinmez ama, Kılıçdaroğlu kellesini isteyen muhalifler ‘Yeterli imza bulamasalar da kurultaya gidileceğini’ açıkladı.

Üyesi/Vekili olduğu partinin mutlak başarısı için çaba göster(e)meyen, ülkenin içinde yaşadığı açmazlara dair politika üret(e)meyen; toplumsal muhalafetin odağında yer al(a)mayan birçok vekil için seçimdeki başarısızlığı fırsata dönüştürmenin hesapları yapılıyor CHP’de!

Yirmi vekil ile Türkiye’nin demokrasi mücadelesinin her alanında yer alan, bedel ödeyen HDP’nin gösterdiği başarının yanına bile yaklaşamayan yüz küsür vekile sahip CHP’nin kaç vekilinin adını sayabiliyor Türkiye toplumu; ellerin arasına alıp başları düşünmek lazım gelir “Eyyyy CHP!”…

AKP iktidarının karizmasına ilk çiziği atan TEKEL DİRENİŞİ sürecinde Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık’ın emekçilere verdiği destek unutulabilir mi? Anımsayın o günleri, iktidar Çankaya Belediyesi’ne elindeki gücü kullanarak her türlü baskıyı uyguluyordu.

Türkiye’nin dört bir yanından gelen tekel emekçileri Sakarya Caddesi’ni mesken tuttuğunda ön saflarda “sosyal demokrat”  CHP yoktu ama CHP’li Çankaya Belediye’si her türlü desteği vermişti.

Tekel işçilerini taşeronlaşmaya mahkum eden süreci başlatan ‘Tütün Yasası’nı IMF buyruğu ve Kemal Derviş eliyle çıkartan 57.hükümete karşı verilen mücadelede de yoktu CHP!

Ama ne varki IMF buyruğunu uygulayan Kemal Derviş’i vekil yaparak ne kadar sosyal demokrat olduğunu siyasi tarihin hafızasına kazıdı başında Baykal’ın olduğu CHP!

Ve Çetin Soysal’ın da olduğu birkaç vekil ile TEKEL DİRENİŞ’ine destek ziyareti yapan CHP adeta günah çıkarıyordu o günlerde.

Baykal’ın “Kemalist, Sosyal Demokrat” CHP’si sermaye ile emekçileri uzlaştırma görevini suya tirit açıklamalar ile emekçilerin aleyhine gelişmelere çanak tutarak gerçekleştiriyordu tarihi boyunca.

Dün SOMA’da katledilen emekçilerin, asgari ücrete kölelik koşullarında taşeronlaşmaya mahkum edilişinin, adeta miladı sayılacak TEKEL özelleştirmesi sırasında, sokaklara çıkan muhalif sendikaların mücadelesine omuz vermeyen Baykal’ın CHP’si, bugünde birkaç milletvekili dışında sesini pek duy(a)madığımız Kılıçdaroğlu’nun CHP’si.

Sahibi kim olursa olsun kaç kurultay yaparsa yapsın; her iki CHP’den de bir cacık olmaz böyle gider de değişmezse.

Yazı uzun olacak ancak siyasi gelişmelerin dününe bakmadan da doğru analiz yapmak olası değil. Anımsayın, TBMM’de kavga dövüş gerçekleşen 4+4+4 sürecinde de yoktu CHP. Hatta bugünün başarılı(!) HDP’sinin özellikle Kürt siyasetinin önemli bir desteği de yoktu 4+4+4’e karşı verilen mücadelede. Çözüm süreçleri işliyordu bir taraftan!

KESK’e bağlı Eğitim Sen  iki günlük grev kararı almış ama altını da dolduramamıştı aldığı kararın. 28-29 Mart’ta Ankara merkezli olarak düzenlenen eylemlerde toplamda 4-5 bin emekçiyi zor taşımıştı Kızılay’a.  İki günlük eylemde CHP’den birkaç vekilin dışında pek kimse de yoktu. Hatta o günlerde “Neden CHP kitlesel olarak destek vermiyor?” diye sorduğum CHP’nin sendika kökenli milletvekili seçmenleri için “korkuyorlar” diye kısa bir yanıt vermişti.

Köprülerin altından çok sular aktı.

Gezi Direnişi, Tekel Direnişi’nde işaret fişeği verilen toplumsal muhalefetin devamıydı. Halk artık “yeter” dedi Gezi’de. Üç ağaç ile  simgeleşen insan haysiyetine/onuruna sahip çıkmanın sokaklara taştığı süreçte Sırrı Süreyya adı ile var olup kendisi olmayan BDP/HDP, yine çözüm süreci zarar görmesin diye kitlesel olarak katılmadı ama devrimci öze sahip siyasi taraftarları bireysel olarak güç verdi.

İmralı’dan gelen  “Başbakan seçimlerde beni idam etmekten bahsediyordu ancak ben Gezi olaylarında kendisini kurtardım. Sağduyulu davranmasaydık Başbakan'ı götüreceklerdi. 17 Aralık darbesine de karşı duracağız. Tüm darbelere karşı durduk” açıklamaları tartışmaya yer bırakmayacak biçimde özetliyordu yaşanan gelişmeleri. Gezi  Direnişi yaygınlaşınca Öcalan’ın “Meydan Ergenekonculara bırakılmamalıdır” ifadeleri de kamuoyuna yansıdı.

Soma’da yaşanan katliam sonrası Kürt siyaseti Gezi’de düştüğü ikilemin aksine alanlarda kitlesel olarak yer aldı.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde CHP ülkenin temel değerleri ile çelişkisi olmadığına inandığı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu çatı adayı olarak gösterdi. CHP ve MHP’nin pekte gönülsüzce yürüttüğü sürecin sonunda Erdoğan demokratik olmayan yarışta ipi göğüsledi.

Türkiyelileşmek iddiasında olan HDP Demirtaş ile azımsanmayacak bir oy alarak seçimlere tek başına girebileceğine dair özgüven inşa etti. Demirtaş sosyal demokrat, sol söylemlerle kitleleri kendine inandırarak; %6’larda seyreden oyunu %9.8’e çıkararak ‘farklı, barış içinde yaşamaktan, emekten yana bir siyaset ile farklı bir ülke mümkün’ fotoğrafı ortaya koydu, başarılı oldu.

Çankaya 2014’ün başarısızı kuşkusuz CHP ve MHP’dir. Gösterdiği çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçilememesinin yarattığı deprem CHP’de olası bir kurultay doğurdu. Geçelim.

Kılıçdaroğlu genel seçimlere 8 ay kala iç tartışmaları bitirmek için partisini kurultay’a götürmek zorunda kaldı. Yukarıda tekel direnişi sürecine değindim. Özelleştirmenin, IMF dayatması Tütün yasası’nın çıkarılmasının mimarı Kemal Derviş’i vekil yapan Baykal CHP’si iyot gibi ortada. Şimdi bu “Kemalist aslan sosyal demokrat, ulusalcı” küme avuçlarını kaşıyorlar! Toplumsal muhalefetin hiçbir aşamasında yer almayan, emekçilerle omuz omuza alanlara çıkma cesareti göster(e)meyen siyaset figürleri sahne almak istiyorlar.

Anımsatma yapıp toparlayayım en iyisi. “Kemalist aslan sosyal demokrat, ulusalcı” siyaset esnafı pek bilmez. Tütün ve sigara ticareti, Osmanlı Döneminde, devlet içinde devlet olan bir yabancı şirketin, Reji İdaresi'nin tekelindeydi. 1925'te Reji İdaresi 4 milyon TL'ye satın alındı. 26.11.1925 tarih ve 558 sayılı Tütün İdare-i Murakatesi ve Sigara Kağıdı İnhisarı Hakkında Kanun yürürlüğe girdi.

1930'da, 1701 sayılı Tütün İnhisarı Kanunu çıkarıldı. Bu kanuna göre, ticari amaçla tütün ve tömbeki satın almak, işlemek; puro, ağız ve puro tütünü yaparak ambalajlamak; kıyılmış ve işlenmiş tütün, puro, sigara, tömbeki ve sigara kağıdı ithal etmek ve bütün bunları yurt içine satmak devlet inhisarına (kontrolüne) geçiyordu. Özel kişilere yalnızca ihracat amacıyla yaprak tütün ticareti yapma hakkı veriliyordu. Bu amaçla yapılacak ticaret de devlet kontrolünde tutulacaktı.

Daha sonra Akhisar'da Atatürk’ün Tütün Kurultayı  düzenlediğinden bi haber “Kemalist aslan sosyal demokrat, ulusalcı” figürler sonuç olarak neye hizmet ettiklerinin de farkında değiller.

Kılıçdaroğlu’nun samimiyetini her zaman dile getirdim. CHP’yi kitleselleştirmek için elinden gelen gayreti gösteriyor. Eksikleri yok mu? Tabii ki var; CHP’yi toplumsal muhalefetin öznesi haline getirmek,  sosyal demokrat, sol politikalar geliştirmek, emek örgütleriyle mücadeleyi ortaklaştırmak; ezilenlerin, ötekileştirilenlerin haklarını savunmak öncelenmeli. Emekten yana, barıştan yana, demokrasiden yana amasız tutum almak; topluma umut olmak gerekiyor.

Halkın duyarlılıklarını, değerlerini yok saymadan; herkesin barış içinde yaşayacağı bir ülke tasavvuru ve umuduna kitleleri inandırıp mücadele etmekten başka bir yol da görünmüyor CHP için. Ya yenilenip yoluna devam edecek ya da gittikçe marjinalleşerek barajı dahi geçemeyen “Kemalist aslan sosyal demokrat, ulusalcı” figürlerin hobisi olacak…

İyi seyirler…

 Not: Bu yazı 16.08.2014'te Radikal Blogda yayımlanmıştır.

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..