Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '07

 
Kategori
Siyaset
 

CHP'de neler oluyor?

Türkiye'nin en köklü partisinde olan bitenler her zaman ilgi konusu olmuştur. Ülkücü kesimden tutun da Milli Görüş tabanına kadar toplumun herkesimi CHP kurultaylarını ilgiyle takip ederler. CHP, bugüne kadar siyasetin okulu olmuş ve siyasi konularda topluma öncülük etmiş bir partidir.

Peki son yıllarda CHP'de neler yaşandı da her türlü yenilik hareketine öncülük eden köklü yapı, içine kapanıverdi? Bana göre bu olaylar CHP'nin baraj altı kalmasıyla başladı. Siyaset nankör bir iştir, başarısız olmaya görün, ayağınız töközlediği anda ilk önce arkanızda ve yanınızda olanlar üsütünüze basmaya başlarlar. Baykal barajaltı kaldığı zamanda aynı şeyler olmuştu. Kurultayda posterleri yuhalanmış, aleyhinde sloganlar atılmıştı. Olayların ardından Baykal'ın el altından delegasyonunu yönlendirerek, destek verdiğ Altan Öymen Genel Başkan seçilmişti. Seçilmişti seçilmesine ama Öymen'nin 1 yılı aşkın oturduğu koltuğun vidaları her gün Baykalcılar tarafından biraz biraz gevşetilmekteydi. Parti MYKsı Öymenle geçen toplantıların hemen ardından, Baykal ile başka mekanlarda toplanarak, Öymen aleyhine 2. MYK'yı gerçekleştiriyorlardı. Sonuçta Öymen kumpasa getirilerek devre dışı bırakıldı. Öymen'in kimilerine göre en büyük hatası, Genel Sekreterlik makamına Önder Sav yerine Tarhan Erdem'i getirmiş olmasıydı.

Öymenli geçiş döneminin hemen ardından Baykal, yeniden dizginleri ele geçirdi. Dizginleri ele geçirmesinde en büyük pay sahibi olan Sav ve Eşref Erdem'i ise en tepelere zirveye oturttu. Sav Genel Sekreter, Erdem ise Genel Başkan Yardımcısı yapıldı. Aşırı disiplinciliği ve kuşkuculuğu ile bilinen Sav ve Erdem arasında ise adı konulmamış bir iktidar savaşı yaşanmaktaydı. Sav kendinden habersiz Erdem ya da ona yakın bir isimle görüşenleri, aldığı jurnaller sonrasında anında fişliyor ve üzerlerini çiziyordu. Deyim yerindeyse, barajaltı olan parti, hatalarından ders çıkarmak bir yana yanlışlarını arttırarak yönetiliyordu. Biri Genel Sekreter diğeri Genel Başkan Yardımcısı olan iki siyasetçinin kapışmalarına, denge siyaseti izleyen ve işine gelen Baykal ise seyirci kalmayı yeğliyordu.

Erdem ile Sav arasındaki savaş ilk kez Çankaya Belediyesi Başkan adayının belirlenmesi sırasında kamuoyunun önünde patladı. Daha önce ''kol kırılır yen içinde kalır'' diyerek dışarıya sızdırılmayan sert kavgalar, bu kez gün ışığına çıkmış oldu. Sav'ın adayı bugün milletvekili seçilen Tekin Bingöl iken, Erdem'in adayı Levent Gök idi. Son dakikaya kadar Çankaya adayını belirleyemeyen CHP'de, ne Sav'ın dediği oldu ne de Erdem'in, Baykal duruma el koydu ve Çankaya'nın başına hiçbir örgüt tecrübesi olmayan Muzaffer Eryılmaz'ı geçirdi. Sonunda olan oldu ve kabak bir kez daha CHP seçmenin başına patladı.

CHP ikinci ağır kriz ise gençlik kolları başkanının atanması sırasında patlak verdi. Sav, ''örgütten ben sorumluyum, ben belirlerim'' derken Erdem kanadı ''senin getirdiğin adaylar muhalif kafadalar'' diyerek itiraz ettiler. Peki ne geçti ellerine koca bir hiç. İnatlaşma nedeniyle 22 Temmuz seçimlerine gençlik koları olmadan girildi. Neyseki aradan geçen bir yıl sonra Sav'ın yaşının ''29'' olmasını bahane ederek karşı çıktığı Fatih Pala bu koltuğa yerleşti. Sav'a yakınlığı ile bilinen eski gençlik kolları başkanı ve parti meclisi üyesi Ayhan Yalçınkaya ise Pala'yı 22 Temmuz seçimleri aday belirleme sürecinde kendi milletvekilliği aday adaylığına köstek olmakla suçluyor ve sevmiyordu. Pala'nın atanacağını duyan Yalçınkaya da bu nedenlerle Baykal'a karşı muhalif saflara geçiverdi. Yıllarca Öymen, Sarıgül Baykal'a rakip kim çıkarsa parti düşmanlığı ile suçlayan genç Yalçınkaya, kendini bir anda muhaliflerin kucağında buluverdi.

CHP'de seçim sonuçlarının hemen ertesi sabahı başlayan 12 parti meclisi üyesinin başlattığı ''çoban ateşi'' hareketi ise günden güne büyüyor olumlu tepkiler alıyordu. Sarıgül'e halkın olumsuz bakmasından faydalanan muhalif hareket bir anda öne çıkmıştı ki, CHP'de deprem olarak nitelendirebileceğimiz Haluk Koç'un sahneye çıkması dengeleri sarstı. Grup Başkanvekilliği sırasında kamuoyunda ön plana çıkmasından rahtsız olan Baykal ara sıra Koç'un kafasına indirdiği siyasi ikaz şamarları ile onu frenlemeye çalışıyordu. Son olarak Grup Başkanvekilliğine Koç yerine Kemal Kılıçdaroğlu'nu ve Ali Topuz yerine Kemal Anadolu yeleştiren Baykal, ''kemal'' operasyonu ile de rahat nefes alamadı. Arkasında ciddi bir örgüt sempatisi olan Koç, Altan Öymen, Ali Topuz, Gülsin Bilgehan, Örsan Öymen, Adnan Keskin, Erol Tucer gibi siyasilerin desteğini alarak, bir anda sivriliverdi.

Şimdi gözler Genel Sekreter Önder Sav'da, Sav'ın delege gücünü bilmeyen yok. Yıllarca Baykal'ın sağ kolu görevinde bulunan Sav ise suskunluğunu koruyor. Ögütten kimse ile görüşmüyor, kabuğuna çekilmiş durumda. Baykal'a karşı çıksa yılların dostluğunu bozmuş olacak ve hain durumuna düşecek. Ayrıca Sarıgül'lü kurultayı bastıran Şinasi Öktem gibi şimdi muhalif olan bir çok isimle ciddi kavgaları var. Sav ile Sarıgül birbirlerini bir kaşık suda boğacak insanlar. Birçok muhalif ise partinin bu hale gelmesinde Sav'ın payının ağır olduğu inancını taşıyorlar. Ama Sav şunu da yapabilir. Koç'un avukatlığı görevini yürüten milletvekili Hakkı Suha Okay gibi kendi baro başkanlığı sırasında Ankara Baro Başkanlığını yürüten bir ismi yavaş yavaş kendi yerine hazırlayabilir ve kendisi istifa edebilir.

Ama kanımca Önder Sav Baykal'a sadakatını açıklayarak bir süre daha beklemeyi yeğleyecektir. Koç'u ve yaratacağı etkiyi tartacak, acele etmeyecektir. Çünkü ne Sav ne Baykal, birileri bileklerini bükmeden köşeye çekilecek kişiliktedir. Sonuçta ikisi de milletvekilidir. Düşünsenize Baykal ve Sav gibi iki şahin, kolay kolay Koç'un genelbaşkanlığında meclisin arka sıralarında iki ihtiyar olarak oturmayı kabul ederler mi?

 
Toplam blog
: 24
: 502
Kayıt tarihi
: 07.05.07
 
 

Ankara Üniversitesi siyasal bilgiler yüksek lisans öğrencisiyim. Ankaralıyım. Siyasete ilgiliyim. Ga..