Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çiçek ile pisicik

Çiçek ile pisicik
 

Bir zamanlar minik bir kedi varmış. İri gözleriyle hayata bakan ve ışık saçan bir kedicik. O kadar güzelmiş ki, tüm o söylenenlere inat simsiyah görüntüsünden kimse korkmazmış. O belki de tüm batılları tersine çeviren tek kediymiş. Uğursuzluğun aksine, gittiği her yere uğur getirirmiş.

Günlerden bir gün, ormanda dolaşırken bir bahçe dikkatini çekmiş. Tamamen terkedilmiş, yıkılmış dökülmüş bir bahçeymiş burası. Bir zamanlar rengarenk olduğu besbelli olan birçok çiçek varmış içeride, talan edilmiş çoğu. Solmuş gitmiş…

Merakını yenememiş, içeri girmiş usulca. Savaş alanı gibiymiş içerisi. Tamamen parçalanmış, tamamen ölü… Birden, can çekişen bir çiçek görmüş. Hemen koşmuş yanına. Bir günebakan çiçeğiymiş bu; tohumları dökülmüş, yaprakları kurumuş, boynu bükülmüş. Neredeyse o da diğerleri gibi ölecekmiş.

Merhaba, demiş yavaşça, rahatsız etmekten korkar gibi. Cevap vermemiş çiçek, vermek istememiş. Çünkü ne cesareti ne de hali varmış konuşmaya. Göz ucuyla bakmış güzel kediciğe… Şaşırmış, hiç daha önce böylesine güzel bir kedi görmemiş olduğunu fark etmiş. İri iri gözleriyle ona bakıyormuş pisicik, içinden susmak gelmemiş bu defa, merhaba, diyecek gücü bulmuş kendinde.

Uzun uzun sohbet etmişler. Her kelimede bir şeyler oluyormuş solgun yapraklarına. Açılmak için birbirleriyle yarışır olmuşlar hatta. Hiç yalnız bırakmamış onu pisicik, her an her dakika elleriyle beslemiş çiçeği. Suyu olmuş, toprağına karışmış; onun da gün geçtikçe çoğalmış yaprakları, tohumları filizlenir olmuş yeniden. Öyle güzel bir yarenmiş ki pisicik, çok şey öğretiyor, çok şey veriyormuş sevgi adına ona. O da karşılıksız bırakmıyormuş bu sevgiyi. Güneş en tepede kavurucu sıcağıyla dikilirken üzerlerinde, yapraklarıyla onu korumaya çalışıyormuş. Gölgesi oluyormuş, serinlik veriyormuş. İkisi de çok mutlu, çok memnunmuş bu arkadaşlıktan…

Bazı akşamlar ortadan kaybolurmuş pisicik. Korkarmış çiçek o zaman, çok korkarmış. Ya başına bir şey geldiyse, ya sıkıntıdaysa diye. Keşke, dermiş. Keşke kanatlarım olsa da yükselsem semaya, onu bulana kadar uçsam. Ama bırakın kanatları, yerinden bile kıpırdayamazmış ki. Bir çiçekmiş en nihayetinde.

Acaba bu dostluğu fazla mı abartıyorum diye düşünürmüş bazen. Ürkütüyor muymuş acaba bu güzel sevgi kediciği? Ya dozunu kaçırırsa, ya fazla verirse o sevgiyi, pisicik bunun altında ezilir miymiş ki? Peki ya ezilmemek için kaçıp giderse uzaklara? Korkutuyormuş çiçeği bu düşünceler. Ama korkusuna yenilmeyecekmiş bu defa. Çünkü, o solmaya yüz tutmuş bir günebakanı ayağa kaldıran bir güneşmiş. Sonradan da öğrenecekmiş ki, pisicik de aynı şeyleri düşünüyor ve hiç onu bırakıp gitmeyeceğine söz veriyor. Onun için, gitse bile hep minnettar olacakmış ona ve kendisi kadar güzel bir yüreği olan bu pisiciği tanıdığı için, böyle biri bahçesinden geçtiği için sonsuza kadar şükredecekmiş Tanrı’ya …

 
Toplam blog
: 132
: 2482
Kayıt tarihi
: 24.09.06
 
 

Dünyayı, yaşamayı ama adam gibi yaşamayı, arkadaşlığı, dostluğu ve en önemlisi çocuğumu, müziğimi..