Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '14

 
Kategori
Öykü
 

Çıkmaz Öykü

Çıkmaz Öykü
 

ÇIKMAZÖYKÜ


Hasan büyük bir iştahla kağıt kalemi eline aldı. Yeni bir öykü yazacaktı. Güzel bir hikaye olmalıydı.

Öykünün konusu kafasında tam belirli değildi. Kahramanlar, yer, olay net bir şekilde ortaya çıkmamıştı hayal dünyasında. Yine de, yazmaya başlayınca gerisinin geleceğini düşünüyordu.

Ancak dakikalar geçiyor, yazdığı cümleleri beğenmiyor, bazen de gerekli sözcükler aklına gelmiyordu. Oda da kalabalıktı. Çocuklar hep bir ağızdan konuşuyor, eşi dizi film izliyor, kafesteki “Çılgın” ise habire cikcikliyordu. “Minnoş” da inadına huysuzlanmış sağa sola koşturuyordu.

Hasan’ın canı sıkılmaya başladı. Ne oldu yahu bu akşam bana diye mırıldandı. Nazar değdi herhalde. Öykünün konusu kafamda karmakarışık duruma geldi. Bir türlü toparlayamıyorum. Allah Allah.

Öyküye odaklanacağına aklına kredi kartı ödemeleri, maliye borçları, sigorta primleri, elektrik, su , telefon faturaları geliyordu. Tam öykünün gelişme bölümüne geçmişti ki gözünün önüne bütün sıkıntı verici durumların geldiğini anladı. Biraz ara vermeye gereksinim duydu.

Yerinden fırlayıp mutfağa gitti. Çaydanlıkta su ısıttı. Kendine bergamot aromalı bir çay salladı. Belki konsantrasyon sağlar diye ümitlendi.

Fakat nafile ! Bir türlü yeni öyküsüne kendisini veremiyordu. Sanki gizli bir güç bu akşam hikaye yazmasını istemiyordu. Konu, kahramanlar, isimler, başlangıç, sonuç her şey alt üst olmuştu. Televizyonun sesinin kısılmasını istedi. Çocuklara sessiz olmaları için bağırıp çağırdı. Muhabbet kuşuna bile bir küfür patlattı. Duvar saatinin tiktakları dahi sinirlerini bozuyordu. Başka zamanlarda da hiç dikkat etmediği halde caddeden geçen araba ve motor sesleri bile dikkatini dağıtıyordu. Yazdığı yazıların üzerini çiziyor, yeniden yazıyor, fakat huzurlu olamıyor, cümleleri tekrar tekrar iptal ediyor,  ettikçe de kafası daha çok karışıyordu. Bu akşam sözcük, cümle, konu, isim, hayal tutulması yaşıyordu. Gözleri de iyice yorulmaya başlamıştı. Başına ağrı girdiğini fark etti. Her şey allak bullaktı. Ne olduğunu tam anlayamadan o anda birden ani bir refleksle elindeki kalemi yere çarptı. Masadaki kağıtları avuçları içinde kıvırdı, sıktı sıktı, top haline getirdi duvara fırlattı. Çok sinirlenmişti. Çocuklar korkuyla babalarına baktılar. Eşi şaşırmış, filmin sesini iyiyce kısmıştı. “Çılgın”bile ötmeyi kesti. “Minnoş” bir köşeye sindi.

 Hasan robot gibi ayağa kalktı. “Yeter be, olmuyor, yazamayacağım! Lanet olsun, bu akşam hiçbir şey yazamayacağım! diye söylendi. Odanın içinde volta atar gibi iki üç kez turladı. Sonra alelacele yatak odasına geçip pantalonunu, kazağını giydi. Evin kapısına yöneldi. Askılıktan paltosunu üzerine atıp, botlarını ayağına geçirdi, kendisini can havliyle sokağa attı.

Dışarısı soğuktu. Ama onun aldırdığı yoktu. “Oh be !Dünya varmış ! Yazmaktan kurtuldum ! Kurtuldum ! Kurtuldum !” diye haykırdı. Öykünün içinden çıkmaz sokaktan çıkar gibi çıktığını bütün vücudunda hissetti.

Islıkla gecenin karanlığında şarkı söylemeye başlaması neşesinin yerine geldiğinin işaretiydi. 

 
Toplam blog
: 137
: 158
Kayıt tarihi
: 09.03.14
 
 

1958 yılında Söke'de doğdum. Esnaf çocuğu olarak ilk, orta ve lise eğitimimi Aydın ili Söke ilçes..