Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '10

 
Kategori
Bilim
 

Çocuğum, yemek yemiyor

Çocuğum, yemek yemiyor
 

İştahsız çocuk, bol kepçe anne lokantasının az kazandıran seçici baş müşterisidir. Doktora getiriliş nedenlerinin başında gelir. Çocuğun gelişmesini karşılayacak ölçüde yemek yememesi, her zaman ailede kaygıya neden olur. Başta annelerin. Hastalıklarda, iştahın kaybolduğunu bilen anne, her iştah kaybında, çocuğu doktora götürerek, öncelikle hasta olup olmadığının belirlenmesini ister. Çocuk Doktoru, sorunun büyük olasılıkla hastalıktan kaynaklanmadığını farketse de, yine incelemelerini, hastalık olasılıklarında yoğunlaştırır. Organik (vucuda ait) neden yoksa, diğer iştah kaybına yol açan psikolojik ve beslenme hataları üzerinde durur. Yol gösterir.

Beslenme içgüdüseldir.Tüm canlı davranışlarının başında gelir. Her canlı gibi, insan da beslenme iç güdüsüyle doğar. Bebek anne karnında emme alıştırmaları yaparak, doğumdan sonraki beslenmeye, emmeye kendini hazırlar. Açlık telafi edilemez. Yaşamsal ilk itki, bu nedenle beslenmektir. Bebek de "arama refleksi" denilen refleks, anne memesini arayıp bulmaya yarar. Dudak ve ağız etrafına hafif dokunuşlar da, bebeğin ağzının o tarafa yönelmesi, besin alma içgüdüsünün tipik örneğidir. Daha sonra bebek, hayatta kalma aracı olarak, acıktığını yüksek perdeden ağlayarak belli eder. Doyurulması için tek silahı ağlamadır.Bebeklikte iştah sorunu yoktur. Emzirmeyle gelen sütü doyuncaya kadar emer.Bebek yeterince gelişemiyorsa emzirme tekniğinde hata aramalıdır. Süt çocukluğu döneminin sonlarına doğru, iştah sorunları ortaya çıkmaya başlar. Çünkü başta bebek, ne kadarla doyacağını kendi belirlerken, artık miktarı, çocuğa aldırmadan anne belirlemektedir. İştahsızlıkla ilgili uyumsuzluklar böyle başlar. Anne, kendi belirlediği miktar ve yoğunluktaki besini çocuğa yedirmeye çalışır. Hazırladığı mama bitinceye kadar ısrar eder. Bir lokma daha, hadi hatırı kalır gibi. Oysa çocuk, kendi metabolizmasının gereksinim duyduğu kadarını alacaktır. Fazlası, gerçekten onun için fazladır.

Metabolizmamız dahil, her türlü fizyolojik dengemizi, geçmişimiz belirler. Geçmişin biyolojik uyum mekanizmalarını halâ taşıyoruz. Beslenmede de geçmişe bağlıyız. Otcul beslenme modelinden, etcile geçmeyle, öğün adı verilen sisteme uyarlandık. Avcı, toplayıcı sistemin getirdiği, beslenmenin aralıklarla yapıldığı, belli öğünlerde yemek yeme alışkanlığı kazandık. Ava gitme , av hayvanını yakalama, öldürme, eti sırtlayıp kampa taşıma, yenecek hale getirme, beslenmemize aralık koymayı gerektirdi. Eti marketden alabildiğimiz, günümüzdeki modern yaşam, henüz bu alışkanlığı yok etmedi. Bebeklikte, başlangıçta çok sayıdaki öğün adedi, cocukluğa doğru azalıp günde 3-4 öğüne indi. Çünkü beslenmeye et girdi. Yoğun ve kalorisi (et 'in İçindeki yağa bağlı olarak ) yüksek gıda tüketiminin ardından, uzun bir tokluk dönemi geldi.Tamamen etcil olan hayvanlarda bu tokluk dönemi 1-2 güne bile uzayabiliyor. Etin yanında, otcul da olmamız, karma beslenmemiz, bize insana özel, beslenme aralıkları edindirdi. Anneler şunu bilmelidir. Ne kadar yoğun gıda, o kadar uzun bekleme süresi.Çocuğa verilen gıdalarda bu bekleme süresinden önce, yani cocuk tamamen acıkmadan beslemeye çalışmak bu nedenle sakıncalıdır.

Diyet yapanların, az ve sık yemesi tavsiye edilir. Biyolojik duruma uyma önerilir. Yani az kaloriden sonra az süre gecir, sonra yine az ye. (Bu bana Primat beslenmesini anımsatıyor nedense) Yoğun gıda alınmayarak, yağların depo edilmesi yerine yakılmasını sağlamaktır amaçlanan.

İştahı etkileyen faktör olarak, öğün aralığı kadar, öğünde alınan miktar da önemlidir dedik. Yapılan araştırmalar, bebek ve çocukların aldıkları gıdalardan, kendi ihtiyaçlarına yeteni, kendilerinin belirliyebildiklerini gösteriyor. Çocuklardaki gözlemler, gün içinde aldıkları gıdayı, öğün boyutları farklı olsa bile, kendi kendilerine ayarlama yaparak, dengeledikleri yönünde. Önemli olan, günlük toplam enerji miktarıdır. Çocuk bir öğünde çok yerse, diğer öğünde az yiyerek, ya da tam tersini yaparak, günlük total enerjiyi elde etmektedir. Günlük kalori ve enerji miktarını dengelemek, bütün çocukluk ve erişkin yaşamımızda beslenmenin altın kuralıdır. Prematürelerde bile, bu otomatik ayar mekanizması işler. Ancak çift yönlü dür. Prematüre bebek ne kadar emeceğini, anneden gelen sütün, kalori durumuna göre ayarlar. Anne de, Prematüre bebeğin ihtiyacına göre değişen terkip de, süt salgılar. Konu beslenme olduğunda da, kural değişmiyor. Doğanın uzun zamanda hazırlayıp sunduğu temel Biyolojik kurallar, şartlara göre değişebiliyor. Farklı düzenlemelerle, farklı duruma çare bulmak. Daima söylerim. Doğa bunu hep yapıyor.

Çocuğun iştahsız olmasını önlemek mümkün. Öğün sayısı ve öğün miktarının önemini vurguladıktan sonra, diğer konulara geçebiliriz. İştahlı çocuk istiyorsak yapmamız değil, yapmamamız gerekenleri sayarak başlayalım. Gıda seçiminde, çocuk tercihinin göz ardı edilmesi, yada tercihin, tamamen çocuğa bırakılması. Zorla yemek yedirme. Rütin olarak ödül sistemi kullanma, veya ceza verme. İlgiyi başka yöne çekerek, beslemeyi çocuğun dikkatinden kaçırma. Ara öğünlerde beslenmede, hiç olmaması gereken, lüzumsuz gıdalara yönelme. Kalori içeriği yüksek, sıvı veya katı yiyecekler sunma. Yağlı, kızartılmış, hazır gıdaları kullanma. Aile geleneklerine aykırı olarak, ayak üstü yemek yedirme. Yemek esnasında sorun çıkarma, tartışma ve stresli ortam yaratma. Çocuğu, kendi kendini besleme zevkinden mahrum etme. Bu son çümle, çocuğun kişiliğine, olumsuz damga vurması yönünden de önemlidir. İlerde kişiliğinin şekillenmesine etki eder. Çocuğun kendini, kendisinin beslemesi, kendi başına yeterli olup olmadığının testi olarak, ona katkı sağlayacaktır. Çocuk başarı ve başarısızlığın ne olduğunu, daha ilk yaşlarda bu gibi ufak sınamalarla öğrenecektir. Elindeki kaşıkla, peşinden koşarak çocuğuna yemeğini yedirmeye çalışan anneler, aslında iyi anne olmaya çalışırken, bunu da düşünmeliler.

 
Toplam blog
: 18
: 1153
Kayıt tarihi
: 24.03.10
 
 

Gaziantep 1948 doğumluyum. Çocuk Doktoruyum Evrimsel Biyoloji ile ilgileniyorum. Populer bilim ve tı..