Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '17

 
Kategori
Psikoloji
 

Çocuğunuzun İmdat Çığlığını Duydunuz mu?

Çocuğunuzun İmdat Çığlığını Duydunuz mu?
 

 
     Bir çok anne babanın ortak sorunudur çocuklardaki davranış bozukluğu. Sorun çocuğa ait bir sorun gibi düşünülsede gerçekte sorunun kaynağının çocuğun kendisi olmaktan çok başka temellere dayandığı görülür.
     Hiçbir çocuk, davranış bozukluğu ile dünyaya gelmez. Çünkü temel olarak baktığımızda davranış bozukluğu diye bir şey yoktur. Buna karşılık duyguları yani duygu dünyası bozulmuş çocuk vardır. Bunun temelinde de yani duygu dünyasının bozulmasına yol açan, nedenler arasındaki en önemli iki unsurdan biri çocuğun ebeveyni yani anne-babası, bir diğeri ise öğretmenidir.

Şöyle ki;

     Çocuklar büyürken ilk hisleri oluşmaya başlar. Bebeklikten yetişkinliğe varan büyüme döneminde edindikleri hisler çocukların duygularını oluşturur, duygularsa davranışlara dönüşür. Duygu dünyası karışık paramparça olan bir çocuktan normal olarak tanımladığımız istendik davrnışlar beklemek aslında a-normal bir beklentidir.
     Çocukların temel ihtiyacı olan, yeteri kadar sevilme hissi, güven duygusu, yeterlilik hissi çocuğa ihtiyacı oranında verilmediğinde, yani çocuğun temel ihtiyaçları karşılanmadığında çocuğun duygu dünyasında ortaya çıkan bozulmalar davranışlarına bozulma olarak yansıyacaktır.
      Bu ihtiyaçları karşılayacak olan kişiler, apartman komşuları, akrabalar yada ahbaplar değil ebeveynin ta kendisidir.
      Bir bebek acıktığı zaman bu açlık hissini ebeveynine ağlayarak bildirir ve ebeveyn bebeğin ağlamasının açlık hissine dayalı olduğunu bilir ve bu ihtiyacını gidermeye çalışır. Ve ihtiyacı karşılanan bebek ağlama eyleminden vazgeçer.  Çünkü yemek yemek biyolojik varlığın devamı için gerekli bir ihtiyaçtır ve bebeğin bu ihtiyacı giderilmiştir. Artık ağlaması için bir sebep yoktur, ta ki başka bir ihtiyacı oluşana kadar.
     Acıktığı için ağlayan bebeğe baktığımızda davranışının anormal olduğunu düşünmeyiz. Fakat bir takım ihtiyaçları giderilmemiş bir çocuğun ihtiyaçlarını giderebilmek için yaptığı bilinçli/biliçsiz(bilinçaltı) bazı eylemlerini anormal olarak değerlendiririz.
     Oysaki bir bireyin varlığını sürdürebilmesi için sadece biyolojik ihtiyaçlarının giderilmesi yeterli değildir. Bir çocuğun sağlıklı bir birey olabilmesinin yolu onun biyolojik ihtiyaçlarının karşılanmasının yanında psikolojik ihtiyaçlarınında karşılanmasından geçer.
     Davranış bozukluğu bir nevi sinyal veya imdat çığlığı gibidir. Tıpkı karnı aç olduğu için çığlık çığlığa ağlayan bebek misali.
     Çocuk yetiştirmek aslında toplumsal bir olaydır. Davranış bozukluğuna yol açan pek çok unsur olsa bile ( Patolojik sorunlardan tutun, yakın aile bireylerinden, yaşanılan sosyo-ekonomik ve kültürel yapıya kadar birçok şeyi sayabiliriz) özellikle de okul çağına gelmiş olan çocuklarda öğretmenin rolünün paha biçilmez olduğu gerçeği göz önünde bulundurmak gerekir. Çünkü anne-babasından ilk defa ayrılacak olan çocuğun güven duyacağı tutunacağı bir daldır sınıftaki öğretmen. Dolayısı ile öğretmenden gelebilecek her türlü olumsuz davranış ( fiziksel ve psikolojik şiddet ) aynı zamanda çocuğun duygusal ihtiyaçlarının karşılanmaması, çocuğun duygu dünyasında yetişkin bir birey olduğunda bile onarılamaz bir yıkıma yol açacaktır.
     Şunu unutmamak gerekir ki, burada asıl önemli olan, yani çocuğun duygu dünyasında yıkıma yol açan şey, şiddete maruz kalmaktan çok, çocuğun şiddeti uygulayan kişilerle aynı ortamı uzun süreli paylaşmak zorunda olmasıdır.
     Bu durum yetişkinler içinde söz konusudur. Kocasından fiziksel ve/veya psikolojik şiddet gören bir kadının şiddet gördüğü insanla aynı ortamı paylaşırken normal davranışlar sergilemesi, bunun yanısıra çocuk yetiştirmeye çalışması ne kadar sağlıklı bir durumdur düşünmek gerekir.
     Genelde ebeveynler çocuk yetiştirirken, “Biz annemiz-babamız ve/veya öğretmenizden böyle gördük” cümlesinin altına gizlenerek davranış bozukluğu sergilerler. Zaten kilit cümlede budur. Evet siz öyle gördüğünüz için zaten olması gerektiği gibi değilsiniz..!
     İşte bu düşünceye sahip aile yapısında yetişecek çocuklarda ileride kendi çocukları için aynı cümleleri kuracaklardır.Ve davranış bozukluğu davranış bozukluğunu doğuracaktır. Nitekimde öyle olduğu bir gerçek. Yani kısır bir döngü... 
      Peki bunun bir çözümü yokmu? Elbetteki var. Zaten şu anda bu yazıyı okuyor olmak demek birşeylerin farkına varmış ve bunun için çözüm arayışına girmiş olmak demektir ki bu önemli bir aşamadır.
     Öncelikle bunun bir süreç olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davranış bozukluğuda bir sürecin sonucu oluşmaktadır. Bir davranış ne bir anda bozulur nede bir anda düzeltilebilir. Yani sihirli bir el veya çocuğun bir yerinde düğme aramamanız gerektiğini bilmenizde fayda vardır. Çünkü kimden yardım alırsanız alın bir dokunuşta davranışı düzeltebilecek ne sihirli bir el ne de çocuğun bir yerinde basılınca normale dönecebileceği bir düğme bulamayacaksınız.
      İkinci olarak çocuktaki davranış bozukluğunun patolojik bir zemini olup olmadığını tespit etmek için, bir uzmandan yardım almak gerekir. Şayet uzman tarafından patolojik bir sorun tespit edilmediyse, çocuğun duygu dünyasına inmek orada neler oluyor ona bakmak gerekir.
     Çocuğu olduğu gibi kabul etmek, olumsuz davranışları karşısında şiddetten kaçınmak, çocuğa zaman ayırmak, çocuğu yapabilecekleri konusunda cesaretlendirmek, çocuğun mahremiyetine ve düşünclerine saygı göstermek, olumsuz davranışlar karşısında gösterdiğiniz tepkilerin sadece onun davranışlarına yönelik olduğunu ve kendisini koşulsuz sevdiğinizi çocuğa hissettirmek, ebeveynler açısından atılabilecek önemli adımlardandır.
     Üçüncü olarak yapılması gereken ise çocuğun öğretmeni ile iletişime geçmektir. Okul çağındaki bir çocuğun, zamanının büyük bir bölümünü geçirdiği kişi öğretmenidir. İlgisiz ve çocuğun duygu dünyasını alt üst eden bir öğretmene sahipseniz ki bu olası bir durumdur. Kabul etmek gerekir ki her ne kadar öğretmenlik yapıyor olsada bir çok öğretmen, sorunlu ailelerde yetişmek zorunda kalmış olup, yukarıda bahsettiğimiz  kısır döngüyü farkında olmadan sürdürüyor olabilir. Bu nedenle çocukların öğretmenlerini yakından tanımak ve işbirliği yapmak hayati değer taşır.

Çünkü çocuk sizin çocuğunuz. Bir yanlış varsa bunun tespiti ve düzeltilmesi sizin elinizde.

Yeteri kadar ilgi, yeteri kadar sevgi ve şevkat, yeteri kadar saygı.
 
Temel taşları bunlar.
 
Fakat unutmayın ki yeteri kadar. Ne eksik ne fazla.
 
Sadece ve sadece...
 
Yeteri kadar..!
 
 
     
                 Keriman KESER
 

     Öğrenci Koçu ve Aile Danışmanı

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 26
: 4022
Kayıt tarihi
: 11.05.13
 
 

Aile Danışmanı- Bireysel Danışman- Çift Terapisti- Cinsel Terapist ..