Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '11

 
Kategori
Eğitim
 

Çocuk eğitimi

Çocuk eğitimi
 

Çocukların eğitimi konusunda konuşmaya başlamadan önce genel bir çerçevenin çizilmesi yararlı olur diye düşünüyorum. Çocuğun eğitimi denilince insanın eğitimi de akla gelmektedir.

İnsan yavrusu çocuk olarak isimlendirilir. İnsan maddi ve manevi yönü olan bir varlıktır. Maddi yönü itibariyle eğitilmesi gereken özellikleri olduğu gibi manevi yönden de eğitilmesi gereken özellikleri vardır. Maddi yönden bir insanın kendi kendine bakmasını öğrenmesi, öz bakım becerilerini geliştirilmesi gerekir. Bu yönüyle çocuklara konuşma, yemek yeme, tuvalet alışkanlığı kazandırma, temizlik gibi becerilerin kazandırılması gerekir. İnsanın tek başına birey olarak varlığını sürdürmesi için yapması gereken görevleri, rolleri olduğu gibi toplumun bir üyesi olarak toplumsal hayatta yerine getireceği görevleri, rolleri vardır. Bu nedenle bireyler, kişisel ve toplumsal yönleri itibariyle geliştirilmeli, eğitilmelidir. Bireysel yönü itibariyle geliştirilen, eğitilen birey kendi başına yaşama, ihtiyaçlarını karşılama konusunda bağımsız hareket edebilir. Kimseye muhtaç olmaz, bağımsız, güçlü bir kişilik olur. Aksi takdirde bireysel ihtiyaçlarını karşılamada bile başkalarına muhtaç olur.

Çocukların iyi bir eğitim almaları toplumsal yaşam için de gereklidir. Çocuklar zihinsel, duygusal, bedensel yönlerden büyük bir potansiyele sahiptirler. Bu potansiyeli iyi kullanırlarsa çevrelerine ve kendilerine yararlı olurlar. İnsanlık çalışkan ve zeki insanların ayakları üzerinde yükselir. Çocuğa verilecek eğitim sayesinde toplumsal görev de yerine getirilmiş olur. Dünyaya gelen her çocuk bu anlamda yaşadığı toplum ve çevre için büyük bir değer olarak görülmelidir. Toplumsal olarak rollerini bilen, görev ve sorumluluklarını yerine getirme alışkanlığını kazanan bir birey toplumda sorumlu, çevresine yararlı, iyilik yolunda mücadele eden bir kişi olur. Sosyalleşmiş kişiler çevrelerine sürekli katkı yapmak için çaba gösterirler. Pısırık olmazlar. Haksızlıklar karşısında mücadele etmeyi her zaman göze alırlar. Toplumsal hayatın getirdiği görev ve sorumlulukları yerine getirmek için çaba gösterirler. Toplumun aktif bir üyesi olarak yaşamlarını sürdürürler.

Her çocuk ayrı bir dünyadır. Çocuk yetiştirmek ise en kutsal, en büyük, en zor ve hayat boyu devam ettirilmesi gereken önemli bir sanattır. Gelecek açısından düşünüldüğünde bu konunun önemi her geçen gün çok daha iyi anlaşılmaktadır. Daha doğacak çocuk anne karnında iken anne babaların kafasında bir çok soru işareti oluşur. Kız mı erkek mi olacak? Sağlıklı doğup büyüyecek mi? Ailemizde ve günlük hayatımızda nasıl bir değişiklik olacak? İleride nasıl bir insan olacak? Okul başarısı iyi olacak mı? Nasıl bir meslek sahibi olacak? Hayatta başarılı olacak mı? Ailelerin büyük çoğunluğu bu ve buna benzer yüzlerce soru ile çocuğu beklemeye koyulurlar.

Çocukların psiko-sosyal gelişimini ve kişilik gelişimini doğru yönlendirmek anne babaların en önemli görevlerinden biridir. Bu görevin tam ve eksiksiz olarak yapılması ise bir çok yönden zor olduğu kadar önemlidir de. Her ne kadar doğuştan ve genetik olarak alınan bir takım özellikler olmasına karşın, her çocuğun ayrı bir fiziksel yapısı, kişilik özelliği, davranış şekli, psiko-sosyal özellikleri, anlayışı, duygusal yapısı, zeka kapasitesi ve ruhsal gelişimi bulunmaktadır. Bütün bu özellikler, aile ortamı ve devamlı değişen çevre şartları ile etkileşince ortaya bir çok yönü ile anne babadan farklı bir biyo-psiko-sosyal yapı ortaya çıkmaktadır.

Çocuğun nasıl bir kişi olmasına karar verecek olanlar anne-baba yani ailedir. Ailenin çocuk yetiştirme konusunda bir düşüncesi, bir modeli, bir örneği olmalıdır. Eğer aile bu şekilde bir düşünceyle, bilinçle hareket etmezse çocukta pek çok alanda eksiklikler ortaya çıkar. Bir kural vardır. Tabiatta hiçbir şey boş kalmaz, tabiat boşluk kabul etmez. Boş bırakılan bir yer mutlaka bir başkası tarafından doldurulur. Bu nedenle yetişenleri, çocukları her yönüyle eğitmek, yetiştirmek, bilgilendirmek, onların zihinlerini, gönüllerini, kalplerini, duygularını işlemek, doldurmak gerekir. Çocukların okulda, çevrede, başkalarının yanında neler öğrendiğini, nasıl öğrendiğini takip etmek gerekir. Ailenin atacağı ilk temellerin çok sağlam olması gerekir. Bu temel üstüne yapılacak, kurulacak bina daha sağlam olur. Toplumda ortaya çıkan problemlerin, sorunların temelinde, yetişen nesillerin aileler tarafından boş bir şekilde yetiştirilmesi yatmaktadır. Anne babalar çocuklarının maddi ihtiyaçlarını, giyimlerini, beslenmelerini sağlamakla görevlerini yerine getirmiş sayılmazlar. Topluma yararlı, çevresine duyarlı, sorumluluk sahibi bir insan olarak yetişmeleri için çaba göstermelidirler. Çocuğun maddi ve manevi tüm yönlerinin eğitilmesi şarttır. Bu yetiştirme işini sadece anne veya sadece baba ya da sadece öğretmen yapmayacaktır. Çocukla ilgilenen herkes, çocuğun içinde bulunduğu çevrede bulunan herkesin bu yetişme ve eğitim işinde görevi vardır. Sorumluluğu vardır.

Çocuğun eğitimi ile ilgili olarak yapılacak şeylere ne zaman başlanacak diye bir soru sorulursa buna kişinin evlenmeye karar vermesi ile başlatabiliriz. Kişi evliliği düşündüğü andan itibaren çocuklarına vereceği eğitimin temellerini de atmaya başlar. Çocuk bireyin bir parçasıdır. Bu nedenle kendisinin bir parçası olarak dünyaya gelecek çocuğun oluşumuna kendisinden de katkılar yapacaktır. Çocuklar anne ve babanın ürünü olarak dünyaya gelirler. Anne ve babanın her ikisinde var olan her türlü özellikler çocuğa geçer. Baba kendi kişisel özelliklerinin neler olduğunun farkında olursa bunların benzerlerinin çocuğunda da olacağını bilmelidir. Böylece çocuğunun nasıl olmasını istiyorsa kendisi de benzer özelliklere sahip olmalıdır. Çocukların eğitiminde söylenenlerden çok yapılanlar etkilidir. Kişi kendisini çocuğuna göre ayarladıktan sonra seçeceği eşe de buna göre dikkat etmelidir. Aile bir erkekle bir kadının bir araya gelmesi ile oluşur. Çocuğun diğer parçası anneden geleceğine göre annenin seçimi de çocuğun geleceğinde oldukça etkilidir. Annedeki her tür özellik çocuğa doğrudan geçer. Öyleyse çocuğun eğitimi üzerinde endişesi olan kişi için ailenin kuruluşu da çok önemlidir. İyi bir çocuk eğitimi iyi niteliklere sahip anne ve babanın bir araya gelmesine bağlıdır. İyi bir aile ortamı iyi bir çocuk eğitim ortamıdır. Aile ortamında kavgalar, anlaşmazlıklar, olumsuz her türlü davranışlar çocuğun eğitimini doğrudan etkiler. Anne babalar bir bakıma çocuklarının geleceği için ne ekerlerse onu biçerler. Aile içinde çocuğun her yönden sağlıklı olması için gereken ortamın hazırlanması gerekir. Sağlıklı bir beden yapısı, zihin yapısı, ruh yapısı hep aile ortamına bağlıdır.

Ailenin önemi üzerinde dururken diğer faktörleri de devre dışında bırakmamak gerekiyor. Özellikle de günümüz şartlarında. Bugün dünya büyük bir köy durumuna gelmiştir. Nasıl bir köyde yaşananlar, olaylar, herkes tarafından çok çabuk bir şekilde duyulursa dünyanın herhangi bir yerinde olan bir olay anında bize de ulaşmaktadır. Çevre dediğimiz faktör çocuk eğitiminde oldukça önemli bir diğer unsurdur. Çocuk belli bir yaşa kadar aile içinde yaşamakla birlikte bir süre sonra aile dışındaki yakın çevreyle de etkileşime girmektedir. Bu nedenle çocuğun eğitimi üzerinde aile yanında çevrenin de büyük etkisi vardır. Komşular, akrabalar, mahallelinin yani diğer ailelerin yaşayışı, alışkanlıkları, onların çocukları, bir başka deyişle çocuğun akranları, arkadaşları yine onun eğitimi üzerinde büyük etkiye sahiptir. Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim sözü bu yönüyle oldukça önemlidir. Bu nedenle çocuğunun eğitimiyle ilgilenmeyi düşünen bir kişi çocuğunun arkadaşlarının kimler olduğunu çok iyi takip etmesi gerekir. Belli bir yaştan sonra okul ortamı da çocuğun eğitimi üzerinde etki eden bir diğer faktör olarak ortaya çıkar. Bu aşamada çocuğun öğretmenlerinin kimler ve ne tür kişiler olduğunun iyi takip edilmesi gerekir.

Ailenin oluşumu, çocuğun dünyaya gelişi, büyütülmesi, arkadaş çevresi, okul yaşamı aslında her biri üzerinde ayrıntılı bir şekilde durulması gerekir. İnsanın gelişimi dolayısıyla toplumun şekillenmesi üzerinde tüm bu sayılanların büyük etkisi vardır.

Çocuğun eğitiminde toplumsal çevrenin en önemli faktör olduğu yönünde bir kanaate sahip olanlar var. Bu düşüncede olanlara göre çocukları aileleri ne kadar iyi yetiştirirse yetiştirsin sonuçta aileleri ne kadar iyi yetiştirirse yetiştirsin sonuçta çevrenin onları değiştireceğine inanıyorlar. Bu düşüncede olanlara göre insan küçük yaşlarda iyi, güzel, saf, temiz bir durumdayken zamanla kötüleşiyor, menfaatçilik, kıskançlık, bencillik gibi bazı kötü huyları kazanıyor. İnsanın küçük yaşlarda göstermediği olumsuz davranışları büyüyünce gösterir hale gelmesi toplumun bir suçu olarak görülüyor. Buradan hareketle de bireylerin, çocukların eğitiminde çevrenin en önemli faktör olduğu sonucuna ulaşıyorlar. Aslında insanın şekillendirilmesinde aile mi, toplum mu tartışmaları çok eskilere dayanıyor. Bu tartışmalarda en mantıklı, tutarlı düşüncenin aile ile çevrenin uzlaştırılması olduğu görülür. Bireyin en iyi şekilde geliştirilmesi ne sadece aileye, ne de sadece topluma bağlıdır. Tek kanatlı kışın uçamadığı gibi insanın yetişmesinde de tek bir unsur söz konusu olmaz.

İnsan toplumsal bir varlık olduğu için toplu halde yaşamaktadır. Ancak toplu halde yaşamak insan için olmazsa olmaz bir nitelik değildir. İnsan havasız, susuz yaşayamaz. Ancak yalnız başına yaşayabilir. Fakat toplu halde yaşamak insanın yaşam kalitesini yükseltir, yaşamını kolaylaştırır. Bu durum insanları toplu halde yaşamaya zorlar. Buradan hareketle toplum aslolanın insan olduğu sonucuna ulaşılabilir.

İnsan tek başına da yaşayabilirse de toplu halde yaşamanın getirdiği avantajlar insanı toplumsal yaşamın içine dahil olmaya zorlar. Bu zorunluluktan dolayı insanları toplumun zorla değiştirdiğini söylemek doğru olmaz. Zira insan toplum olmadan da yaşayabiliyorsa aslolan toplum değil insan, bireydir sonucuna ulaşabiliriz. İnsan hayatını kolaylaştırmak için topluma girer. Dolayısıyla topluma uymak ya da uymamak insanın elinde olan bir durumdur. İnsan yaptıklarını başkasının zorlamasıyla yapmaz. Bireysel amaçlarına ulaşmak için başkalarının desteğine, yardımına ihtiyaç duyar. Bireyin kendisi için koyduğu amaçların niteliği başkalarıyla bir araya gelmesindeki amaçlarını da belirler. Bireyler kendilerine iyi, güzel, doğru, yararlı amaçlar koyarsa bu ortak amaçlar çerçevesinde kişilerle bir araya gelir. Tersine kötü niyetlerle oluşturulmuş, belirlenmiş bir takım amaçlar bireyleri bir araya getirirse o zaman ortaya çıkacak insan grubunun davranış biçimi olumsuz olacaktır.

Bireylerin yaşamlarında karşılaştıkları olaylara alacakları tavırların niteliğini belirleyen de yine o insanın sahip olduğu geçmiş yaşam tecrübesi, olaylara bakış açısı yorumlayış şekli, olaylara yaklaşımı, değerlendiriliş şekli gibi hususlardır. Bunlar ise çok küçük yaşlardan itibaren insanın edindiği bilgi, beceri, alışkanlık, davranış, tutum ve değerlere bağlıdır. Bireylere tüm bu sayılanlar önce aile ortamında, daha sonra eğitim kurumlarında ve bireyin yakın çevresinde etkileşimde bulunduğu kişilerden edindiklerinin toplamından oluşur. Ancak burada bireyin iradesi hiçbir zaman toplumsal iradenin katı yönlendirmesi altında değildir. Hiçbir birey ben şu davranışı yapmak istemiyorum ancak çevrenin zoruyla bunu yapmak zorunda kalıyorum diyemez. İçinde bulunduğu çevreyi değiştirme, içinde bulunduğu çevredeki gurupları değiştirme, arkadaş çevresini değiştirme, alışkanlıklarını değiştirme şansı ve gücü bireylerde her zaman vardır.

Bireyi yetiştiren ailenin birey üzerindeki etkisi gelecekte bireyin içinde bulunacağı ortamların niteliğinde de büyük etkiye sahiptir. Aile yetişen bireyin edineceği alışkanlıkları, olaylara bakışında kullanacağı değer ölçülerini kazandırmada çok büyük etkiye sahiptir. Aile kendi çocuğunu bilinçli bir şekilde yetiştirirse, yetiştirme sırasında olumlu bir örnek oluşturursa, söylediklerini aile ortamındaki her birey bizzat kendi yaşantısında uygularsa, bu şekilde ortak değerlere sahip bir çevreyle etkileşimde bulunursa böylesi bir aile ortamında yetişen çocukların yüzde yüz tersi bir ortama girmesi, aile ortamında kötü, olumsuz diye gösterilen değerleri tamamen benimser, destekler hale gelebilmesi mümkün değildir. Bu etkilenme aile ortamında verilen eğitimin bilinç düzeyiyle, örnek olma durumuyla, aile ortamında verilen değerlerin, alışkanlıkların gücüyle, toplumun sahip olduğu tarihsel, kültürel, sosyal değerlerle uyumlu olup olmamasına göre değişir. Bireylerin niteliği toplumun niteliğini etkiler. Toplum da bireyi etkiler ama bu etki yine büyük oranda bireye bağlıdır.

Çocuğun yetiştirilmesi yani eğitilmesi ailede, okulda ve çevrede olarak üç farklı ortamda yapılabilir. Okulda yapılan yetiştirme, eğitim devletin belirlediği kurallar çerçevesinde bu alanda yetişmiş uzman kişiler aracılığıyla verilir. Buna formal eğitim denir. Ailede yapılan yetiştirme, eğitim çocuğun ilk karşılaştığı ortamdır. Eğitim faaliyetleri de bu nedenle ilk defa ailede başlar. Birisinin yetiştirilmesi, eğitilmesi ciddi bir şekilde ele alınmalıdır. Eğitim faaliyetinde öğreten ve öğrenen olarak iki taraf vardır. Öğretilmek istenen bilgi, beceri, alışkanlık ve davranışlar öğretecek kişi tarafından iyi bilinmesi gerekir. Halk arasında yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder şeklinde bir söz vardır. Bu nedenle öğretilecek konunun, öğretilecek bilginin bilinmesi şarttır. En etkili öğretim yöntemi kişinin kendi öğretmeye çalıştığı hususları kendisinin de yapması gerekir. Bir şeyi başkasına öğretmeye çalışırken öğretilmek istenen davranışı öğretenin yapmaması hiçbir etki yapmaz. Bu nedenle iyi, güzel, doğru diye söylenen davranışların kişiler tarafından bizzat yapılması gerekir. Yalan söylememek, içki, sigara içmemek, kötülük yapmamak gibi iyi davranışların yapılmasını isteyen birisi bu davranışları yapmaması gerekir. Çocuklar taklide çok meyillidirler. Bir büyüğünün, sevdiği bir kişinin yaptıklarını aynen taklit etmeyi sever.

Çocuğa sevgiyle yaklaşmak önemlidir. Çocuktur, bir şeyden anlamaz diye düşünmemek gerekir. Çocuğu yetişkin bir insan gibi ciddiye alıp, ona değer verip konuşmak, sorular sormak, düşüncelerini irdelemek çocuğun olgunlaşmasını, gelişmesini çabuklaştırır. Sevgi ve şefkat dolu yaklaşım, bebeğin, çocuğun zihnî ve ruhî gelişmesi için en kuvvetli vitamindir.

Çocuklara sorumluluk vermek, görevler vermek, bunları tek başına başarabilmesi için cesaretlendirmek, desteklemek gerekir.

Her istediğini yerine getirmek, yapmak istediği, yapması gereken bir işi çocuk yerine yapmak çocuğa iyilik değil kötülük olur. Çocuk hayatın zorluklarıyla karşı karşıya gelirse daha çabuk olgunlaşır, yetenekleri gelişir.

Yetişkinlerin çocuklara davranış stili de önemlidir. Yetişkinler çocukları tamamen serbest bırakıp ne yaparlarsa yapsınlar anlayışı doğru değildir. Tamamen serbest bırakmak yanlış olduğu gibi her yönüyle sürekli kontrol etmek, otoriter bir şekilde baskıcı bir yaklaşım da doğru değildir. Gerektiğinde sert, katı, otoriter, gerektiğinde serbest, özgür olmak, tutarlı olmak gerekir. Davranışın nedenlerini çocuk doğru bir şekilde öğrenmelidir. Çocuğa sürekli ödül verilmesi, cezaya hiç başvurulmaması gibi bir durum da doğru değildir. Çocuk yaptığı yanlışların karşılığında gerekiyorsa cezai müeyyideyle de karşılaşmalıdır. Ancak cezanın neden verildiğinin çocuk tarafından fark edilmesi gerekir.

Çocuklara mutlaka vakit ayırmak gerekir.

-Hoşgörüyle yetiştirirseniz, Sabırlı olmayı öğrenir.

- Destekleyip yüreklendirirseniz, Kendine güven duymayı öğrenir.

- Yaptığı güzel şeyleri över ve beğenirseniz, Takdir etmeyi öğrenir.

- Hakkına saygı gösterirseniz, Adil olmayı öğrenir.

- Güven ortamı içinde yetiştirirseniz, İnançlı olmayı öğrenir.

- Kabul ve onay gösterirseniz, Kendini ve başkalarını sevmeyi öğrenir.

-Aile ortamı içinde dostluk ve arkadaşlık gösterirseniz, Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.
- Sevgi içinde büyütürseniz, Güvenmeyi öğrenir.

- Sürekli eleştirirseniz, Kınama ve ayıplamayı öğrenir.

- Kin ortamında büyütürseniz, Kavga etmeyi öğrenir.

- Alay edip aşağılarsanız, Sıkılıp utanmayı öğrenir.

- Devamlı utanç duygusuyla eğitirseniz, Kendini suçlamayı öğrenir.

- Devamlı gülünç duruma düşürürseniz, Çekingen olmayı öğrenir.

- Kendisine inanmazsanız, Dolandırıcılığı öğrenir.

- Aşırı hoşgörülü olursanız, Bencilliği öğrenir.

- Her zaman tenkit ederseniz, Kendini kabahatli bulmayı öğrenir.

Soru, Görüş ve Önerileriniz için….

Ali Hikmet DEMİR

alihikmetd@gmail.com 

 
Toplam blog
: 8
: 1263
Kayıt tarihi
: 13.07.11
 
 

Eğitim önemli bir kavram. Okuldan alınan diploma ile eğitim arasında çok küçük bir bağlantı vardı..