Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '15

 
Kategori
Güncel
 

Çocuklarımızı gerçek hayatla buluşturalım

Çocuklarımızı gerçek hayatla buluşturalım
 

Küçüklüğünü, yaşadığı mahalleyi, ikamet ettiği evi, büyüdüğü mahalleyi hatırlayan var mı?

Çocukluğunda oynadığı oyunları hatırlayan var mı?

Sorum, elbette yaşı 40,50 ve üstü olanlar içindir elbet.

Her şehrin, köyün, mahallenin hatta sokağın bile kendine özgü, oynadığı/oynandığı oyunlar/oyunları vardır şüphesiz.

Ancak hemen herkesin oynadığı bazı oyunlar illa ki vardır.

Biz de o oyunlardan birçoğunu oynadık ve halen de aynı oyunları oynamanın, çocuklarımızın oynamamasının özlemini, hasretini ve ezikliğini yaşıyoruz.

Televizyon yoktu ya da çok nadir evlerde bulunurdu. Diziler ve filmler hafta bir olurdu. Bazen topluca bir yerde toplanır, film veya diziler izlenirdi.

Vaktimizin çoğu sokakta, yani dışarıda geçerdi.

Kızlı-erkekli oyunlar oynardık. Aklımıza herhangi bir şey gelmezdi. İstediğimiz eve girer, yemek ister, su içerdik. Birimize verilen bir yiyecek hemen o an ki herkes tarafından paylaşılırdı. Anlayacağınız ayrımız gayrımız yoktu.

Dışarıda, ebeleme-sobeleme, köşe kapmaca, birdirbir, yoğurtta para bulma, yağ satarım bal satarım, uzun eşek, 1,2,3, adım atlama, taş atma… gibi daha bir çok oyunlar oynardık.

İçeride, şehir, isim, eşya bulma oyunları, çizgi devam ettirme, çarpma, bölme… gibi çeşitli meşguliyetlerle geçerdi zamanımız.

Şimdiki çocuklara, gençler bakıyorum. Şaşkınlığımla beraber, hayretim de arttıkça artmaktadır.

Sokaktaki oyunlardan eser yok şimdi. Herkes çocuğunu sokağa bırakmamakta ısrar ediyor, Bıraksalar bile bir korku, bir endişe, bir merak, “ne oldu, ne yaptı, kiminle konuştu…”

Aslında haksızda değiller hani!

Çünkü sokaklar korkulur hale gelmiş. Ne olduğu, kim olduğu, neler yaptıkları belirsiz çocuklar ve gençlerle dolmuş.

Her an başlarına bir şey gelme ihtimali var. Kaçırılma, kavga, vurma, yaralama, öldürme gibi… Televizyonlar be yazılı ve görsel basından gördüklerimiz bizi böyle tedbirler almak zorunda bırakıyor. Hem çocuklara sokakta oynama şansı kalmadığı gibi, yapabilecekleri bir meşgale de kalmamış görünüyor.

Mecburen çocukları içeriye hapsediyoruz. Bununla iş bitiyor mu?

Hayır, tam tersine sıkıntılar daha da artmaya devam ediyor.

İçeriye kapatılan çocuk bu defa teknoloji araç ve geçleriyle zaman geçirmek zorunda kalıyor.

Başta televizyonlarda ki filmler, çocukları her türlü rezalete ve çirkefe alıştıran dizilerle baş başa bırakıldı.

Sahiplenme duygusu üst seviyelere, yüksek boyutlara çıkaran bu diziler ve filmler karşısında özendirme ve yönlendirmeyle büyümekte ve her şeyi gördükleriyle ilişkilendirerek hayatını devam ettirmektedir.

Yine bilgisayarlar karşısında sanal oyunlarla devem ediyor, tablet, cep telefonlarla vakit geçirerek, dışarıdaki dünyadan bihaber kalmaktadır. Kimse kimsenin yüzüne bakmıyor, başını kaldırmadan cevap veriyorlar. Ebeveynler buna sessiz belki de çaresiz kalmakta, hatta bunlara sahip olmayan çocukların ailelerine cimri gözüyle bakılmaktadır.

Malum hiçbir dizi ve ya film asla masum/masumane değil, devalı surette, kan, gözyaşı, ölüm, şiddet, vurma kırma, dram, hapis, silah, polis temalı olduğundan, iğrençliklerin biri bin para.

Artık evlatlarımızı ve geleceğimizi düşünmemiz gerekiyor. Aksi takdirde filmlerde ve sanal dünyada gördüklerini gerçek hayatta uygulamaya çalıştıklarında onarılması ve telafisi güç zararlarla karşı karşıya kalırız/kalıyoruz.

Unutmayın, çocuklar aile de büyür. Dış etkenlerle birlikte kendini geliştirir, değiştirir. Hayatın içinde olmasıyla, karşı karşıya kalarak yaşamaya devam eder ve karakteri oturur. Belli bir süreden sonra isteseniz de artık onu değiştiremezsiniz ve alacağını almıştır artık. Çocuğunuz gerçek hayatta gördüklerini kıyaslayarak ne olması gerektiğine karar vermelidir. Sanal âlemde gördüklerini özümseyerek, benimseyerek, hayatına tatbik edere karar vermemelidir. Artık çocuklarımızı gerçek hayatla baş başa bırakma zamanı gelmedi mi acaba?

Resim netten alıntıdır 

Kerim BAYDAK

kbaydak61-artan@hotmail.com



 

 
Toplam blog
: 1022
: 214
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

Kerim BAYDAK 01.01.1961  ADIYAMAN  doğumlu.. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi  İşletme Fakultesi..