Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Çocukluğunuza bir armağan verin...

Çocukluğunuza bir armağan verin...
 

Oyuncaklar… Bazen olmayan yemekleri pişirip annemize, babamıza ikram ettiğimiz tencereler , tavalar.. Bazen elde dikilmiş bir bez bebek, karne hediyesi gelmiş bir bisiklet yada tahta bir at. Kimimizin tek oyuncağı bir topaçtı belki. Kimimizde o bile yoktu.

Sunay Akın’ın oyuncak müzesini görmek uzun zamandır hayalini kurduğum bir şeydi. Nihayet sevdiğimle birlikte gittim ve gördüm. Şimdi de neden daha önce gitmedim diye üzülüyorum..

Hiç oyuncağınız olmadıysa da gidin ve görün bu müzeyi, mutlaka size de tanıdık gelen ufacık detaylar yakalayacaksınız. Çünkü burada hiçbir detay atlanmamış. Ve oyuncaklar sadece oyuncak olmaktan öteye gitmiş burada.

Dünyada birçok örnekleri bulunan oyuncak müzesiyle maalesef ülkemiz Sn.Sunay Akın sayesinde yeni tanıştı. Oysa ne büyük bir kayıpmış.

Göztepe’de harika bir köşke kurulmuş müzeye girerken kendimizi Sunay beyin evine misafirliğe gelmiş gibi hissettik. Kapıdaki güler yüzlü güvenlik görevlisinin önerisiyle en üst kattan başlayıp aşağıya doğru inerek oyuncakların büyülü dünyasına daldık. Beş katlı baba yadigarı bir köşke sahip olup bunu gözünü kırpmadan bir müzeye dönüştürmek ancak Sunay Akın gibi bir gönül adamının işi olabilirdi, öylede olmuş.

Oyuncak konusunda en iyi örnekleri sunan ülkenin Almanya olduğunu anlıyorsunuz bu müzede. Çünkü onlar hayatın hiçbir detayını atlamamışlar ve her şeyi oyuncaklarda yaşatmışlar. Mutfaklar, banyolar, pastacı dükkanları, nazi askerleri.. Üstelik askerler sadece savaşırken yada silahlı görünmüyor bu oyuncaklarda. Traş olurken, kitap okurken, sırt üstü yatıp hayal kurarken.. Hitler önce çocukların hayallerindeki yerini almış diyor Sunay Akın..

Müzede her oda ayrı bir dünyayı yansıtmış. Örneğin polis arabaları ve diğer polis oyuncaklarının olduğu odanın penceresi demir parmaklıkla kapatılmış ve bu parmaklıklar ortadan kesilmiş ucuna da beyaz bir çarşaf bağlanmış. Denizcilik oyuncaklarının olduğu odanın tavanında beyaz martılar uçuyor, uzay oyuncaklarının olduğu odada ise sizi uzayın sonsuz karanlığı karşılıyor. Öyle bir hayal dünyası ki, insan kendini kaptırıveriyor. Bunlar sadece üç farklı odadan verilmiş örnekler daha onlarca oda var ve yüzünüzü güldüren küçücük detaylar…

Hiç oyuncağınız olmadıysa bile gidin görün bu müzeyi… Alt kattaki mini salonda Nebil Özgentürk’ün ‘’Yeşilçam’ın oyuncağı, oyuncağım Yeşilçam’’ adlı belgeselini izleyin, gerçek bir denizaltının içine girmenin keyfini yaşayın. Bu güzel köşkün bahçesinde oturup serin bir şeyler için, isterseniz hazır oyuncaklardan isterseniz kendi boyadığınız tahta oyuncaklardan satın alın. Ve çıkmadan ziyaretçi defterine bir-iki satırda siz yazın…

Orada mutlaka çocukluğunuza ait bir nefes, bir his bulacaksınız. Evde unutulmuş eski bir dostunuz belki bir plastik top yada kolu-bacağı kopmuş bir bebek… Onu da götürün yanınızda, oda alsın bu hayal alemindeki yerini… Çocukluğunuza tanıklık etmiş o eski dostta hak ediyor bu müzede olmayı. Az mı oyunlar oynadınız birlikte…

Ama hiç oyuncağınız olmadıysa da gidin görün bu müzeyi… Oyuncaksız geçmiş çocukluğunuza bir armağan verin…

Sevgilerimle

 
Toplam blog
: 11
: 900
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

1983 İstanbul doğumluyum. Yazarken kendimi her zaman daha iyi ifade ettiğimi düşünüyorum. Mesleğim f..