Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çöp evler

Çöp evler
 

Sizin de başınızdan geçiyor mu, bilemem ama benim her ev taşırken başımdan geçen bir olay var ki, aklıma gelmişken anlatmazsam çatlarım. Kiracısınız ve mecburen belirli zam aralıklarında taşınacaksınız. Taşınma işini daha kimseye haber vermeden, beni gizli bir telaş alır. Şöyle çaktırmadan benim çıkınları saklı saklı gözden geçirmeye başlarım.

Ne o bir şey mi arıyorsun? Yardım edeyim de uğraşma! Falan derlerse de ‘ne o, beceriksiz herif, şimdi her tarafı karıştırıp berbat edeceksin’ mi demek istiyorsunuz, der çıkarım. Ben bu muameleyi hak edecek ne kusur işledim ya rabbim! Diye yüksekçe bi sesle bağırıp, şöyle hafiften de kırılmış görünürüm ki, yanıma yöreme uğramasınlar.

Oda boşalınca da bulduğumu aldığımı, elime geçeni bi faydası olur, ilerde işimize yarar, ‘çok da yeni canım’ lazım olur, diye bir bir sakladıklarımı, çıkın, bavul, çekmece boşaltıp gözden geçirmeye başlarım.

Neler çıkmaz ki; saat kordonları, üç beş eski saat, bir sürü vida cıvata, somun, gazetelerden kesip sakladığım bir çok yazı, güzel sözler, şiirler, maniler, şöyle saati gösterecek şekilde poz verilen eski fotoğraflar vs vs derken yanı başımda dağlar gibi bir yığın oluşur. Örneğin bu yığınlar arasında elinize bir foto geçer. Şöyle anlatayım. Bizim M.Ö kadar eski zamanlardaki gençlik yıllarımızda uzun saç modası vardı. Şu fakirde lise yıllarında arkadan seyrekleşmeye yüz tutan saçlarını özenip uzatmak istemiş.

Uzatsın, ne var bunda! Diyeceğim ama çıkınlarda ki bi kontrol sırasında, kafasında Çinlilerin kenarları yukarı kıvrık savaş miğferlerine benzer görüntülü bir foto elime geçmişti. Şöyle iyice bir bakınca ense ve kulaklarının üstünde acayip kıvrıkları olan bendenizi zar zor tanıyabildim. Fotonun akıbetini hiiç sormayın, çoluk çocuğun eline geçtiğinde ki düşeceğim hal aklıma gelince derhal gereğini yaptım.

Bazen de anılarını hatırlayıp okşar gibi yapılan bu gözden geçirme işlemi, dakikalar saatleri kovalayarak sürer gider. Sonrada bu görüntü bende bir başka çağrışım yapar ki, işte o an paniğe kapılırım desem doğrudur.

Hani, büyük şehirlerde yalnız yaşayan kimi insanların evlerine komşulardan gelen şikâyetler üzerine zabıta marifetince girilen evler vardır. O dakikada arayınca bulamayacağın kameralar hazırdır. Hatta mahallenin çöpünü almaktan aciz çöp arabası bile saniyesinde kapısında bitivermiştir. Televizyon haberlerine kadar yansıyan ve adına çöp evler dedikleri bir görüntüden bahsediyorum. Spiker dedikleri haspalarda bi kötüler gariplerimi ki görüp duymayın daha iyi.

Eski çıkınlar açılıp koca bir yığın arasında kalınca, işte o haber görüntüleri zınk diye aklıma düşer. Düşer ki bendeki paniği, boşalan teri görmeyin gitsin. Hemence eleme ve elimine etme işlemlerine başlarım. Eski ilaç kupürleri mi dersin, eski piyango biletleri mi dersin, eski aloların omoların çekiliş kuponları mı dersin, kıyabildiklerimi bir tarafa kıyamadıklarımı öbür tarafa yığmaya başlarım.

Bu işlemi yaparken arada baskın yiyip basılmakta var ki, düşman başına desem olur. Neymiş efendim, ‘peki bu gazoz kapağını niye saklıyon’ deyi başlarlar. Anlatamazsın ki, o gazoz kapağının eski tahta sandalyelerin, çekyatların ayaklarına takılan lastik çıkınca ya da eskiyince oraya çakılıp halıyı kilimi yırtmasın deyi saklıyorum desen olmaz. Öyle bir müstehzi ifade ile gülerler ki, o an nevrin dönüp sakladığın eski paslı nacağı kapıp katil olursun billahi.

Hadi yüreğiniz kıyamadı, paslı nacak elinizde öyle kala kaldınız. Allah razı olsun bize kıyamadı derler sanırsınız ki, yanılgınız da budur. O zaman dahi, artık odun kırmıyoruz doğalgaz kaloriferli evde nacağın ne işi var derler. Üstüne bir de ‘ay ne tuhaf adamsın’ derlerse belanın büyüğü çıktı demektir. Artık, bir kaç hafta küser misiniz, Ulan nasılsa kaldırdım, kaldırmış iken, ‘bre idare, fener bilmez müsrif tutumsuzlar’ deyü boyun köklerine indirip kesiverir misiniz bilemem.

Onca eleme sonrasında kıyabildiklerinizden koca yığınları çuvallara doldurup, bunları okula götüreyim de ihtiyacı olanları dağıtayım sevabına falan deyip gizlice çöpe atma faslına sıra gelir. Caanım eski kitaplarınızı, üç sözlük yeter deyip, çocukluğunuzdan sakladığınız biraz lime lime olmuşsa da dördüncü beşinci sözlüklerinizi atarken hissettiklerimi yazmamayı tercih ederim.

Sözlük deyince aklıma başka bir şey geldi iyi mi? Bilgisayar ve internetin yanı sıra bu arama motoru hikâyesi neden bilmem hep çocukluğumu aklıma getirir ve biraz yüreğimin burkulmasına neden olur. Verilen ev ödevleri için kaynak aramak, akla takılan bir soru için ağabeylere soru sorup, o da günlerinde ise yarım yamalak bir cevap almak gibi şeyler aklıma gelince şimdikileri kıskanmıyorum desem billahi yalan.

Diyeceksin ki âlim mi olacaktın hocam! Tamam, haksızsınız diyemem. Ama olsaydı ve bu olanaklara bizde sahip olsaydık kötü mü olurdu. Anasını sattığımının yokluk ateşi ile pişmek de inadına zordu.

Şimdi bizim ikiz adilerin önüne koyduğunu beğenmeyip yemediklerini, yeni aldığını beğenmedikleri görünce; Şu adilere bi kafa atayım, Üç gün zırnık vermeden aç tutayım da görsünler yemeği gıymatını, Şöyle bi sene boyunca delik ayakkabı ile okula göndereyim de anlasınlar hanyayı konyayı, Yok yok suç bunların değil, analarını keseyim, O zehirliyor, arkamdan hile ve desise çeviriyorlar. Gibisinden içimden kırk türlü hinlik geçiyor, şüphe dolu arayıp soran bakışlarla süzüp duruyorum. Hafif de olsa bir desise izi sezsem garp cephesinden saldıracağım, ama adilerin masum duruşlarına bakınca, renk vermemeyi sanki doğuştan öğrenmişler.

Tek maaşlık gelirimizi kelle sayısına göre böldüğümüzde müftünün fitre verilecekler diye ilan ettiği sınıfa bile gireriz çok şükür. Ve güya fakiriz. Ama nasıl fakirlik ise eksik hiç bir şeyleri yok. Bilgisayar dizleri üstünde hazır ve nazır. Hadi, gecenin bi yarısı dondurma istediler diyelim. Üç dakika sonra yalıyor oluyorlar.

Zıkkımın kökünü yiyin deseem olmaz. Gelde kıskanma adileri. Bunun kadrini gıymatını biliyorlar mı diye bir düşünsen, başın belaya girer. Sonra cinnet geçiren hoca çocuklarına saldırmış diye gazetelere çıkmak var.

Diyeceğim, yoklukta öyle, varlıkta böyle maalesef. İkisinin ortasını bulsak kim bilir belki de ondan da şikâyet eder miyiz bilmem.

Neyse, çöp evler diye başladık, kadir kıymet bilmez zamaneden çıktık.
Sıkmamış olmayı dileyerek kalın sağlıcakla diyeyim.

 
Toplam blog
: 15
: 1788
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1960 yılında doğmuş, kendi tabirimle ''Kayıp Kuşak'' olarak adlandırdığım 1970 kuşağından, Eğitim..