Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '20

 
Kategori
Dünya
 

CORONA VE KOLLEKTİF BİLİNÇ

CORONA VİRÜS VE KOLLEKTİF BİLİNÇ

2020 yılına girerken, Dünyayı alarma geçiren Corona virüsü, Çin’in Hubei eyaletinde yer alan Wuhan şehrinde ortaya çıktı. “Huanan” isimli bir deniz ve et ürünleri pazarından kaynaklandığı düşünülen yeni virüsün, daha önceki yıllarda salgına neden olan Sars ve Mers virüsler ile aynı aileden geldiği bilinmektedir. Sars ve Mers’e göre daha hızlı yayılmaktadır. Mevcut korona virüsünün öldürücülüğü ise önceki virüs salgınlarına göre daha düşüktür. Bu gerçek dünya üzerindeki insanlar tarafından bilinmesine rağmen, ciddi bir panik havasına yenik düşülmüş durumu vardır. Bu salgın, sosyal medya ve iletişim araçları tarafından, kollektif bilinç kullanılarak korku imparatorluğuna dönüştürülmektedir. Kollektif bilincin etkisiyle tansiyon yükseltilerek tüm dünya korkuya esir bırakılmaktadır.

İlk kez sosyolog Emilie Durkheim tarafından kul­lanılan kollektif bilinç terimi, grubun ortak düşünce, istek ve heyecanlarını temsil eden ortak bir bilinci ifade etmektedir. Durkheim’a göre kollektif bilinç, kişilerin nasıl düşünüp nasıl davranacaklarına, toplumsal düzenin ve toplumsal olgunun belirlemesidir. Emilie Durkheim kollektif bilinci şöyle açıklar:Aynı toplumun ortalama yurttaşlarının ortak inançlar ve duygular bütünü, kendine ait bir hayata sahip özel bir sistem oluşturur; bu sistem kolektif veya ortak bilinç olarak adlandırılabilir… Nitekim o, sadece özel bilinçler sayesinde algılansa bile, ondan tamamen farklı bir şeydir.”

Durkheim’dan sonra, Carl Gustav Jung kollektif bilinçaltı kavramını geliştirmiştir. Jung, insanların ortak bir bilinçaltının olduğunu ve bazı korkuların ya da becerilerin, insanların atalarının yaşadığı deneyimlerden geldiğini ileri sürmektedir. Carl Gustav Jung, evrimin yalnızca bedende değil, ruhun üzerinde de etki bıraktığını savunur. İnsan, sadece kendi geçmişine ve tecrübelerine değil, tüm insanlık tarihinin deneyimlerine sahiptir. Kolektif bilinçaltı kavramının temelinde, toplumlara ait ortak anılar yatar. Atalardan aktarılan tüm bu bellek bizim bazı korkularımızı harekete geçirebileceği gibi olumlu yönde de katkıda bulunabilir. Bu bilgilerin ışığında korkuların da atalardan mirasolduğu kabul edilmektedir. İnsanoğlu atalarının deneyimlerini, ortak bilinçaltıyla gelecek kuşaklara aktarmaktadırlar. İnsanın doğuştan getirdiği, sonradan öğrenilmeyen beslenme, korunma, barınma gibi temel ihtiyaçların ve herhangi bir deneyim olmaksızın bunları nasıl karşılayacağını biliyor olması kolektif bilinçaltının eseridir. Bazı davranışlar yaratılıştan bu yana ortaklık arz eder. Bu noktadan bakılırsa, insanların yaşadığı travmaların nesilden nesile aktarıldığını söyleyebiliriz. Korku, panik, kaygı, kıtlık bilinci vb. duygular kollektif bilinçte var olan kavramlardır. Her birey kollektif bilincin bir parçasıdır. Bireyin ruhsal olarak evrimleşmesi, kollektif bilinci de evrimleştirdiğini söyleyebiliriz. Dünyanın neresinde olursa olsun bir bireyin merhamet ve şefkat ile ilgili duygularını arttırması dünyanın titreşimini ve frekansını değiştireceği anlamına gelir. Bu gücü fark etmek ve dünya evrimine katkıda bulunmak çok da zor değildir. Bir toplumun olumlu düşünmesi, yaşama olumlu mesajlar vermesi diğer insanları da etkiler. Korkunun hakim olduğu ve beslendiği bir yerde bu enerji morfik alanda kendine yer bulup, yayılabilir. Küresel bir salgının olduğu bu dönemde, medyanın ve sosyal medyanın görevi bu bilinci negatifte çalıştırmak yerine, pozitifte tutmaktır. Bireyleri bilgilendirmeden önce konuya tam olarak hakim olmak, haberi işlerken toplumda meydana getireceği etkiyi dikkate almanın öneminin farkında olmak gereklidir. Haberlerde abartma ve saptırma olmadan, bilgi olduğu gibi aktarılmalıdır.  Yayın yapılacak konu hakkında yeterli ve doğru bilgi edinilerek bu bilgiler sunulmalıdır. Salgın hastalıklar söz konusu olduğunda, bireylerin hızlı hareket edebilmesi ve tedbir alabilmesi için medyanın hızlı bir bilgi akışı sağlaması gereklidir.  Medyanın görevi toplumu salgın hastalık ile ilgili habersiz bırakmayarak, bilginin hızlıca iletilmesi dahilindedir. Toplumsal infial yaratmak yerine koruyucu, gözetici ve insanlığın yararına bilgiyi paylaşmak tüm bireylerin sorumluluk alanındadır. 

Medyanın kendisini şişirmek ve ön planda tutmak yerine sorumluluğunun bilincinde olma noktasında durması gerekmektedir. Sistemi ve süreci istediği gibi yönetmek değil, sadece ileten durumunda olmaya özen göstermelidir. Toplumun sürü psikolojisine girmemesi için çalışılmalı ve sistemde negatif yönde tozun dumana katılmaması için gereken yapılmalıdır. Hastalıklı bir iletişim toplumu zor alanlara sürükleyecektir. Sonuç ise koskocaman bir karmaşa ve kaos olarak belirecektir. 

Sosyal medya aracılığıyla size ulaşan bir tanıdığımın tanıdığı diye başlayan cümlelere ve paylaşımlara direkt ‘delete’ tuşuna basarak, toplumsal panik ataktan, uzaklaşmak ve alana daha sakin yaklaşmak sizin tercihiniz. Bu olumsuz iletişim dünyadaki salgın hastalıklardan daha korkunç gözükmektedir. Kurtulmanın kısa yolu gelen bilgi kirliliğini süzgeçten geçirmek ve kendinizden uzaklaştırmaktır. Yaşamın kendisini alt üst eden bu panik psikolojisi, salgın hastalıklardan daha tehlikelidir. Salgın hastalıklar, insanların bedenlerini, yaşamlarını tehdit ederek sağlığını tehdit altına alır. Ancak yanlış bilgi akışı ve panik hali toplumsal panik atak yaratarak toplumun topyekün ruh sağlığını bozacaktır. Kollektif bilinç bu korkuyu ve paniği gelecek nesillere de aktaracaktır. Yaşanan panik tablosunu kendi yaşamınızda pozitife dönüştürmeniz de mümkündür. Tüm duyguların korku ile servis edildiği bu olaylardan, sizi yönlendirmeye çalıştıkları alanlardan etkilenmeyerek, psikolojik olarak yıkılmayarak derin bir bilinç düzeyine gelerek, yönlendirmelerden sıyrılabilecek duruma gelebilirsiniz. En azından bunun için bir çabada olmak… Eğer kendinizi makarna kuyruklarında ve panik halde yakalamıyorsanız ‘şükür’. Atalardan size kollektif bilinç ile aktarılan, korku, kıtlık ve yokluk bilincine yenik düşmediniz. Bu savaşı kazandınız…

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 11
: 438
Kayıt tarihi
: 24.10.19
 
 

AKADEMİSYEN-İLETİŞİMCİ- SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS TAŞIYICISI- İLETİŞİM PSİKOLOJİSİ-RETORİK-GÖR..