Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '20

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Coronavirüs Kabusu

Coronavirüs Kabusu…

(Covid-19)

 

Yaşadığımız çağı, teknoloji ve iletişim çağı diyorlar… Belki bu tanım asrımıza tam uymasa da, bilinen ve kabul edilen bir gerçek var. Bu gerçekliğe Dünyamızın o kadar büyük olmadığını akılımız kabul ediyor. Dünyanın küresel köye dönüştüğünü artık çok rahat gözlemliyoruz…   

 

Eskiden bir ülkedeki salgın hastalıklar, kıtlıklar, yangınlar, savaşlar, katliamlar aylar yıllar sonra duyulurdu. Bazen de belki de hiç bilinemiyordu. 60’lı, 70’li yıllarda Radyodan verilen haberler genellikle siyasi ve günlük döviz kurları haberleri olur en uzun haber 10-15 dakikada biterdi. Bırakın dünya haberlerini Türkiye’nin şurasında şu olmuş, burasında bu olmuş tarzında hiç bir haber verilmezdi.  

 

Bizim çocukluğumuzda ve bizden önce yaşayanlara göre dünya çok büyüktü…

Büyükler “ah koca dünya” derlerdi o zamanlarda...

Ulaşım ve iletişimin gelişmesiyle beraber dünyanın küresel köye dönüştüğünü artık çok rahat idrak ediyoruz…

 

Zaman zaman dünyayı kırıp geçiren virüs salgınlarını ve çok sayıda ölümleri,  ya okumuşuzdur yada duymuşsunuzdur. Salgın hastalıklar tarih boyunca insanlığın en büyük korkularından biri olmuş. Şimdi, küresel bir köy olan Dünyamız, Çin’den başlayan ve tüm Dünyaya yayılmaya başlayan korona virüs salgınıyla uğraşıyor… Salgınla birlikte tüm gelişmeler anında Dünyanın her köşesine ulaşıyor…

 

İnsanoğlu geçmişten günümüze kadar dünya pek çok salgın hastalıklarla boğuşmuş. Bu salgınlara neden olan ölümcül virüsler arasında bazıları milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuş. Benim kendi araştırmalarıma göre tarihte; M.Ö. 430-427 yaşanmış “Atina Veba Salgınında” bin kadar insanın öldüğü kayıtlarına buldum.

 

Yaşadığımız çağda bu salgınlar belli bölgeleri tehdit ettiği için bizler çok dikkate almadık hatta umursamadık bile. Yakın tarihte ise SARS, domuz ve kuş gribi gibi hastalıklarla boğuştuk. Bu millet AIDS denen illet hastalığa bile pes ettirmişti. Türk erkeği hastalıklı kadınlarla yatıp AIDS'a nasıl da kafa tutmuştu? Ancak bu sefer iş ciddi. Din, dil, ırk, memleketi fark etmiyor. Bırakın kafa tutmayı başımızı pencereden dışarıya çıkarmayı korkuyoruz. Kendi elini, kendi yüzüne süremiyorsun. Eşe dosta sarılamaz, elimizi uzatamaz olduk.

 

Gezegenimizin her köşesini diğer canlılarla paylaşıyoruz. Bunların arasında mikroskobik ölçekte olan bakteriler, mikroplar ve virüsler de var. Aralarında yediklerimizin oluşmasını sağlayanlar ve bize yardımcı olanlar da bulunuyor ancak sonumuzu getirebilecek olanlar da var. Mevla dünyayı böyle düzenlemiş. Onun hikmetinden sual olunmaz…

 

Tıp ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin insanı tehdit eden karşımıza çıkan virüsler teknoloji ve tıbbın her zaman bir adım önüne olduklarını gösteriyorlar. İnsanlığı etkileyen ve şaşırtan virüsler dünyanın farklı bir yerinde bir anda ortaya çıkıyor. Aslında virüsler akıllı değiller. Bilim adamları “KORONAVİRÜSÜN” SARS ve MERS gibi virüsün genetik materyalinde RNA adı verilen yapı ile aynı özelliği taşıdığını söylüyorlar. Kovid ile SARS aynı virüs ailesinden geliyormuş.

 

Virüsler aynen bizim gibi üzerinde konuşlandıkları alan sayesinde yaşayan canlılar. Zaten genelde hayvanlardan bize geçiyorlar ve evet, hayvanları genelde öldürmüyorlar. Çünkü kendileri de yaşamak için üzerinde yaşadıkları canlılara muhtaçlar. Yüzyıllardır hayvanlarla beraber yaşamaya alışmışlar.

 

Coronavirüs, Hayvandan insana sıçrama özelliği (bu tip virüslere zoonoz adı verilir) bulunduğundan, insanlara geçtiği zaman mutasyona uğrarmış. Bu mutasyon, hastalığın seyrini değiştiren bazı özelliklerin ortaya çıkmasına neden olduklarını bilim adamları söylüyor.

 

E peki biz neden ölüyoruz? Çünkü birbirimizi tanımıyoruz. Virüs kendini hala hayvan vücudunda zannediyor. Yeni yerleştiği konağın şartlarını henüz bilmiyor. Belli bir süre geçtikten sonra hem bizler onlara bağışıklık kazanacağız hem de onlar kendi sonsuz yaşamları için mutasyona uğrayacaklar.

 

Bağışıklık sistemimiz ve günümüz tıbbının imkanları çoğu zaman bizi korumaya yeterli oluyor ancak bu mikro organizmalar bizden çok daha uzun süredir dünyada yaşıyor ve dayanıklı olup soylarını devam ettirmek konusunda bizden daha kararlı ve istikrarlı görünüyorlar.

 

Virüs canlılığını devam ettirebilmesi için bulunduğu konağı öldürmemesi ve başka konaklara geçebilmesi gerekiyor. Bunun için de mecburen mutasyona uğramak zorunda. Mutasyon dediğimiz şey ise nesille alakalı ve virüsler çok hızlı üreyip öldükleri için bizlerde yıllar alan nesil değişimi onlarda saatler alabiliyor. Bu sayede çok hızlı mutasyon geçirecekler. Ve büyük bir olasılık süre geçtikçe virüs bulaştığı kişiyi öldürmeyecek şekilde mutasyon geçirecek.

 

Çin’de korona virüsünün etkisi bir anda durdu dikkat ederseniz. Yani bu virüsü ne kadar geç kaparsanız tehlikesi o kadar az olacak. Böylece beraber yaşamaya alışacağız diye düşünüyorum...

 

Şu anda bile vücudunuzun üzerinde, ellerinizde ve ağzınızın içerisinde kötü huylu bakteriler ve mikroplar var. Örneğin ölümcül stafilokok bakterisi taşıyor olma ihtimaliniz yüzde 25. Bu bakteri size zarar vermeyebilir fakat bir başkasından alırsanız hayatınızı kaybedebilme riski oluşuyor.

 

Bu hastalık kanser gibi, diyabet gibi, organ yetmezliği gibi bir hastalık değil. Tüm dünyanın mücadele ettiği bu şey virüs kaynaklı bir salgın hastalık. Bu nedenle hiçbir şeyi tek kişilik düşünemeyiz. Kendimizi düşündüğümüz kadar toplum sağlığını da düşünmek zorundayız. Hasta veya taşıyıcı olarak, virüsü diğer insanlara bulaştırabilme riskimiz var. Bu riski en aza indirmek lütfen evde kalın...

 

Hoşça kalın, Sağlıklı kalın…

Recep ASLAN

 
Toplam blog
: 30
: 411
Kayıt tarihi
: 18.01.18
 
 

Denizli Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünden emekli. Denizli'de Merkezde Yaşıyor. ..