Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '09

 
Kategori
Güncel
 

Cumhuriyet, ulusal birlik, milli beraberlik ve demokrasi bilinci...

Cumhuriyet, ulusal birlik, milli beraberlik ve demokrasi bilinci...
 

Cumhuriyeti biz böyle kurduk...!



Cumhuriyet, başta devlet başkanı olmak üzere, devletin başlıca temel organlarının belli aralıklarla yinelenen seçimlerle göreve getirildiği bir “yönetim biçimi”dir. Cumhuriyet yönetiminde halk, yönetimini beğenmediği yöneticileri, belli aralıklarla yinelenen seçimlerde değiştirebilmek olanağına sahiptir. Bu nedenle yöneticiler, toplumu keyfi biçimde yönetemezler; halkın isteklerini ve beğenilerini gözönünde tutmak zorunda kalırlar. Bir başka deyişle, yöneticilerin iradesi mutlak değil, halk iradesi ile sınırlıdır. Burdaki halk idaresini güçlü kılmak içinse eğitim ve bilinç bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

Özetle Cumhuriyet; demokratik yönetim biçiminin yönetime egemen kılınmasını; devlet iktidarının ve yönetiminin kişilerin, ailelerin, grupların tekeline bırakılmamasını; vatandaşların yönetime etkin bir biçimde katılmasının sağlanmasını amaçlamaktadır.

Ayrıca Cumhuriyet yönetimi bu özellikleri ile, yönetenleri siyasal bakımdan halka karşı “sorumlu” duruma getirir ve yönetilenleri tebaa, kul olmaktan çıkarıp vatandaşlık konumuna yüceltir. Burda “tebaa” kavramına karşı duruş Cumhuriyet yönetiminin temel ilkelerini oluşturmaktadır. Kavram olarak “Tebaa” veya “kul” olmak, hükümdarın iktidarına ve tüm buyruklarına baş eğmekle yükümlü olmak demektir. “Tebaa” veya “kul”, hiçbir zaman hükümdarın iktidarını sınırlayıcı veya denetleyici bir rol oynamaz ve hükümdarı seçimle değiştirmek olanağına sahip olmadığı içinde hükümdarın “tebaa”ya karşı hiçbir siyasal sorumluluğu da yoktur. Cumhuriyet bu yaklaşımların tamamen karşısındadır.

Fiili olarak Türkiye'de Cumhuriyet yönetimine, 29 Ekim 1923 tarihinde geçilmiş ancak 23 Nisan 1920'de “egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa ait olduğu” ilân edilmiş; ulusun seçtiği TBMM'nin denetimindeki hükümet, ulusun kaderini belirlemek üzere çalışmaya başlamıştır. Bu gelişmelere karşın, Padişahlık ve Saltanatın hukuken kaldırılması için 1922 yılına kadar beklemek gerekmiştir.

Cumhuriyet rejiminin ülkemize kattığı en büyük değerlerden ikisi ise “Hukuk devleti” ilkesinin ve “hukukun üstünlüğü” kavramının olduğu söylenebilir.

Dil, Din, Irk, Mezhep, Kimlik farkı gözetmeksizin, ulusal birlik ve milli egemenlik kavramlarının ekseninde oluşan bütünlüğün hakim olduğu, iç ve dış oyunlara karşı kuva-i milliye ruhunun yansıdığı bir ülke için cumhuriyet rejimi bir zorunluluktur. Ancak bu zorunluluk bilgi, görgü, bilim, sanat, ... ve kültürle harmanlanan bir toplumun elinde demokrasiye emanet edilirse güzellikten yana anlam kazanacaktır.

Yıllar yılı Türkiye Cumhuriyeti üzerinde oynanan ülke dışı oyunlara ve onların ülkemizdeki kuklalarına karşı toplum olarak öncelikle bilgi ve kültürel gelişimimizi sağlayarak; demokrasi aracılığı ile her türlü renk cümbüşünün zenginliğinin farkına vararak; bölerek değil, ötekileştirerek değil, farklılıkların zenginliğinin bilincinde, ulusal birlik kavramı etrafında birleşerek, demokrasinin gücü ve bilginin aydınlığı ile yarınlarımıza sarılmamız gerekmektedir.

Tüm bu bilgiler ışığında toplumsal olarak sahip olduğumuz en büyük değerin Cumhuriyet olduğunu vurgulayarak, tüm insanlarmızdan bu olguya sahip çıkmaları ve ülkemiz üzerinde her dönem farklı ayrımcılıklar, farklı ötekileştirmeler ile oynanan oyunlara izin vermemelerini istiyorum...

Daha güzel yarınlar daha bilgili kuşakların ellerinde şekillenecek, birlik gücü, güç güzelliği oluşturacaktır... Tektip insan mantalitesinin yerine farklılıkların bütünlüğünün oluşturcağı bir mozaigin daima bir zenginlik göstergesi olduğunu unutmayalım... Ulusal birlik ve ulusal aydınlık; farklılıklarımıza saygı duyarak; ortak değerlerimiz yani ortak geçmişimiz ve oluşacak ortak geleceğimiz etrafında bütünleşme ile oluşacaktır... Aydınlanma bilinci ; cumhuriyet rejimini demokrasi ile harmanlayarak güzel yarınların temellerini atacaktır...

Atatürk, cumhuriyetçiliği, yalnız hükümdarlık ve veraset yöntemlerinin reddi olarak anlamamış; aynı zamanda demokrasi kavramı ile birlikte düşünmüş; demokratik bir cumhuriyetçilik anlayışını benimsemiştir.

Bu hususta Mustafa Kemal ATATÜRK’ün şekli duruşuna değil fikri yapılanmasına önem vererek, görüş, bilgi, paylaşım ve uyarılarını dikkate alarak; onun tüm farklılıkları biraraya getirerek oluşturduğu ulusal bütünlüğün gücü ile kurduğu cumhuriyeti daha güzel ve daha bağımsız yarınlara taşımak için çalışmak, üretmek, ögrenmek, ögretmek, paylaşmak, ... ve anlamak zorundayız

"Gelecek kuşakların, Türkiye'de cumhuriyetin ilanı gününde ona hiç acımandan saldıranların başında, cumhuriyetçiyim diyenlerin yer aldığını gördükleri zaman şaşacaklarını hiç sanmayınız!! Tersine Türkiye'nin aydın ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların gerçek inanışlarını irdeleyip saptamakta hiç de güçlük çekmeyecektir.''

Mustafa Kemal ATATÜRK (1927-TBMM)

 
Toplam blog
: 64
: 5712
Kayıt tarihi
: 27.06.07
 
 

İnsanım herkes kadar; zengin kadar fakir kadar, kadın kadar erkek kadar, Müslüman kadar Hristiyan ka..