Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '07

 
Kategori
Blog
 

Cümle teşekkürlerimi takdimimdir

Cümle teşekkürlerimi takdimimdir
 

“Son Yazım”a gelen onlarca yoruma, gönderilen mesajlara, bana atfedilen blog yazılarına, aldığım maillere ve sözlü tepkilere; bir tek yazı ile olsun teşekkür etmemeyi, bu güzellikleri yok varsaymayı kendime yakıştıramadım, yakıştıramazdım. Bunca zamandır sizlerin gönüllerinde edinmiş olduğum yeri daha iyi anlayabildiğim bu son ve malum gelişmeler karşısında, kendimle çelişmiş olmayı içime sindiremedim.

Çok iyi biliyorum ki bazılarımız bu durumu, kendi içlerinde ya da alenen “şov” olarak nitelendirdiler ya da böyle değerlendirip, yorumlayacaklar. Sevgili Mine Hanımefendi, daha yazımı yayınladığım gün yaptığı yorumunda “...bakalım aranacak mıyım, sevenlerim, severek okuyanlarımın, reaksiyonu nasıl olacaktır, sayıları ne kadardır ve kimlerdir diye küçük bir istatistik yapma ihtimali de akıllara gelebiliyor” şeklindeki yaklaşımı ile, konuyu en nazik ve yumuşak şekli ile, kendi bakış ve çerçevesinden değerlendirmişlerdi.

Bana inanmak isteyenler için açık yüreklilikle söylemeliyim ki (inanmak istemeyecekler için ne desem boş, bunu çok iyi biliyorum) böylesine bir tepki yumağı ile karşılaşacağımı inanın aklımın ucundan geçirmiyordum. Bu nedenle de, daha önce yayınladığım 344 adet yazıda yapmadığım gibi bu yazımda da yorum/soru kutucuğunu kapatmayı hiç düşünmedim. Hatta bu okuduğunuz yazım için “kapatsam mı?” diye muhakeme etmedim de değil, Değerli Hanımefendi’den feyiz alarak ama son geldiğim nokta itibarıyla, bu eylemin çok da “matah” bir duruş olduğunu düşünmemekteyim.

Her birimiz için, her birisinin çok ama çok değerli olduğuna yürekten inandığım blog yazılarımızın bir tanelerini bana ayırma lütfunu gösteren Kıymetli Blog Yazarları ve “Engin Yürekli Dostlar”; Metin Özkaya Beyefendi’ye, Sabiha Rana Hanımefendi’ye ve Solohan Kardeşim’e kucak dolusu teşekkürlerimi ve selamlarımı iletiyorum.

Göndermiş oldukları mesajlarında Sevgili Özge Dinç, ayrılık sebebimi esirgemememi isterken; Serap İnce Hanımefendi bundan böyle beni kitapçı raflarında bulacağını bildiğini söylüyor; Kerem Oğuz Bey ise ilgiye ihtiyacım olduğunu, bu işi çok sevdiğimi ve kesinlikle döneceğimi oraya yazıyordu. Her üç Milliyet Blog dostuna da sonsuz sevgi, saygı ve teşekkürlerimi iletiyorum.

Ve yazımın yayına girdiği dakikalarda, ardı ardına yağmaya başlayan yorum yağmurunun çok sevgili su damlacıkları...

Sevim Özkan Hanımefendi; bir yazıma konu ettiğim satranç kulübünün telefonlarından bana ulaşmaya çalışmışlar, mesajınızı sözlü olarak da aldım efendim. Çok ince ve lütufkarsınız...

Yasemin Güner Hanımefendi; “bu, ışığı söndürmek gibi bir şey...Sizce sizin yazılarınızı beğenenler bunu hak etti mi?...Birazcık okuyucu önemi ve değeri veriyorsanız kalın ve keyifle okumaya devam edelim olmaz mı?” diyerek cidden beni zor duruma düşürmektesiniz ama inanın ben bu kadar teveccühü hak ettiğimi sanmıyorum. Bunlar sizin ve sizin gibi düşünenlerin geniş yüreklilikleridir olsa olsa.

OynamıYorum rumuzlu dostumuz; “pes etmek size yakışmadı” demiş. Ne diyebilirim ki? Pes etmemek ile ses etmemek farklı farklı şeyler olsa gerek.

Yusuf Aysan Beyefendi; “...açık yüreklilikle söylemeliyim ki gidişiniz canımı yaktı” derken, ifadesini okuduğumda benim de içime bir şeyler oturdu.

Emre Tekin Kardeşim; hiç de hak ettiğimi düşünmediğim “bir yaşam ustası ve bir blog dehası..” sıfatları ile beni onore ederek başladığı yorumunda, öyle içten ve kendi adıma mutlu olduğum tespitlerde bulunuyordu ki Milliyet Blog buluşmasında gördüğüm o ışıltılı gözleri, gözlerimin önünden bir an olsun gitmedi Emre’nin, yorumunu okurken ve içime sindirmeye çalışırken.

Hakkani Dost; “biz senin gibi yazarlar için on tane adama laf anlatalım, sen sıkıldım gidiyorum diyorsun” şeklindeki yorum yazısı ile sever gibi dövmekteydi beni adeta. Sen de çok sıkı adamsın vesselam.

Sema Çürük Hanımefendi; “sanki ailemden biri uzaklara gitti” sözleriyle başlayan ve her bir kelimesi çok şey anlatan yorumunda, bir süre önce birkaç yazıyla yaşadığımız seviyeli polemiğin üzerine inşa olan blog dostluğunun altını kalın uçlu ve sabit mürekkepli kalemlerle çizmekteydi.

Akdenizli Beyefendi; “kaostan düzen doğacaksa, dengelerin canı cehenneme” diye haykırmaktaydı. Canı cehenneme Doktor’um, canı cehenneme...

Ahmet Yılmaz Beyefendi; “...Milliyet Blog denince akla gelen üç-beş isimden biri sizsiniz” diyerek iltifat buyurmaktaydı. Böyle bir şey yok efendim. Bu sizin inceliğiniz ve gönül zenginliğiniz.

Ve çok çok güzel ve hoş duygularını, yine yorumları aracılığı ile benimle paylaşan Değerli Hanımefendi ve Beyefendiler; Eylül, Ü.Zerrin İzci, Aydın Tiryaki, Feyhan, Su Karakuş, Nilgün, Beyza, Ümmühan Büyükyılmaz, Muzaffer Cellek, Bibliyofil, Doğa, Deniz, Vakayinüvis, Nazan Köseoğlu, Serhatt, Harun Deniz, Gül’ün İçinden, Üzeyir K, Itır Arayıcı, Özlem Akaydın ve Ece Doru.

Beraberliğimiz süresince ilk defa “evliliğimiz boyunca ilk kez yanında yer almıyor ve yorum yazan dostlarınla beraber blog yazılarına devam et diyorum” şeklinde bir tavrına şahit oldum Eşim.

Her birinizin yorumlarına ve bana yaşattığınız bu duygu sağanağına binlerce kez teşekkürler ediyorum. Sırılsıklam oldum. Yağmurları çok severim ama hiçbiri beni bu kadar güzel ve iliklerime kadar ıslatamamıştı. İnanın.

Ve son teşekkürüm de, beni mailleriyle, tekrar tekrar düşünmeye ve kararımı gözden geçirmeye davet eden Milliyet Blog Ekibinin değerli ve naif üyelerine.

Bunca zamandır, “Son Yazım”ı yayınladığım ana dek yazılarıma aldığım hiçbir yorumu cevapsız bırakmadım, bunları da bırakamazdım. Kabul ederseniz, bu sefer de böyle oldu.

Gönül dolusu muhabbetlerim, sevgi ve saygılarımla efendim.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..