- Kategori
- Şiir
Dağlarca - 4
Öğrencilerim, çocuklarım
DAĞLARCA’DA ÇOCUK
“ÇOCUKLAR BİR TEK ULUSTUR”
Dağlarca 1970 sonrası yoğunlukla çocuk şiirleri yazar. 1974 yılında “Yeryüzü Çocukları” adlı yapıtında çocuklar için şöyle diyor.
Öğretmenle Oyun
…………………..
Sordu öğretmen, çocuklar
Gal mı güzeldir İskoçya mı?
Kala kaldık biraz.
Gallılar göz kırptı İskoçyalılara
İskoçyalılar Gallılara.
Biz sorduk öğretmene
Peki dört yönü içinde yeryüzünün
Batı mı büyük kuzey mi?
Karşılık veremedi ki sustu sustu sustu
Deliler gibi öğretmeni alkışladık hepimiz.
Savaştan uzak, barış içinde eşit, mutlu yaşayan bir dünya çiziyor.İşte başka bir şiirinde bu düşüncesini şöyle dile getiriyor:
Andersen Dedeyle Yıldızlar
…………………….
Seslendi Kuzey Yıldızı:
-Dede
Başını sallamandan anlıyorum.
Anlıyorum gülümsemenden de.
Çocuklarla yıldızlar eşittirler diyorsun.
Nasıl eşit olabilir
Milyonlarca yıldızla
Küçük İsveç’in çocukları?
Biraz düşündü Andersen dede
Çiçek gibi sallanırken
Gülümsedi daha sıcak
-Evet dedi
Hepinizle eşittirler
Kimi yüz kimi bin kimi on bin kimi yüz bin yıldız.
Ozan yeryüzündeki tüm çocuklara aynı sevgi ve aynı duygularla yaklaşıyor.
Dağlarca yurdunun çocuklarını yeryüzündeki çocuklarla bir düşünür. “Haliç” adlı yapıtında yer alan “Çocuk Yığınları” adlı şiirine bir bakalım:
Çocuk Yığınları
Oynaşırlar eski evlerin düzlüklerinde, alancıklarda,
Binbir ses, yer kuşlarından bir sürü.
Acı mor, acı sarı, acı yeşil giysiler,
Geçmişten geleceğe uzanan büyü.
Biri kuru ekmeğini yer, sevinci katık,
Yaşamak bu, bitmez tükenmez bir türkü.
Kımıldarlar hep, koşarlar hep.
Taşar dört yöne içine sığdığımız görüntü.
Neden mi yeryüzü çocuklarına benzerler,
Çocuklar bir tek ulustur çünkü.
Yeryüzü çocukları derken “çocuklar bir tek ulustur” diyerek tüm çocukları renk, ırk ayırımına girmeden anlatıyor. Bir başka usta ozanımız Ataol Behramoğlu da “Çocukların ulusu yok ki” diyor.
Sonra, Dağlarca kendi toprağındaki insanına döner:
Dur seni ellerim okşasın biraz
Sevme deme
(Kınalı Kuzu Ağıdı)
Ağıtlar da yakar Dağlarca:
Zonguldak Ağıdı
Bir kömür, bir uzak, bir kara, bir derin
Ellerin, yer altında yitmiş kocaman ellerin
Yıllarca çalışırsın, gündeliğin on lira
Açsın, susar kuyular bağıra bağıra
Ko yamyassı ayakların balçık toprağa girsin
Kim yürürse öldürürler bilirsin
Zonguldak ölü iki gecede gecede diri bir
Zonguldak bir Türkiye, birkaç Türkiye değil midir?
Tanrı yeryüzünündür, bir pay düşmez sana
Sen yer altındasın, Tanrısızsın anlasana
Dağlarca tüm ezilen, horlanan insanları konu edinirken ayakları hep kendi toprağı üzerindedir. Diğer insanlardan ayırmadan yeryüzü ozanı olduğunu kanıtlar.Bu, evrensel boyuta ulaştığının kanıtıdır.
Dağlarca’nın yapıtlarının sayısı yüz, ödülleri iki yüz. Otuz bine yakın şiirini imzalamış.
Atatürk gerçeğini yüreğinde çoğalttığı sevgiyle ne güzel anlatır:
Mustafa Kemal
O su ateş rüzgar
Parıl parıl yeryüzünce
O hak
Dalgalanır Hindistan’dan Roma’dan
Konfüçyüs’ten beri Aristo’dan beri
O bayrak
Güzelliğin kişiliğin sevginin
Sınırlarında
O inanmak
Öyle ulu ki öyle kahraman ki
Vardığınızı sanırsınız
O uzak
Dağlarca, ozanlık yeteneğini şiirle eğitmiş, onurlu işine ömür bağlamış seçkin kişilerin başında yer alır.O, yaşamı sorgularken yaşama olan bağlılığını da dile getirir:
Söyle Sevda İçinde Türkümüzü
Söyle sevda içinde türkümüzü
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken
İnsan, dallarla, bulutlarla bir
Ayrı maviliklerden geçmiştir
İnsan nasıl ölebilir
Yaşamak bu kadar güzelken
Yaşama bu denli bağlı, yaşama sevincini hiç yitirmeyen usta ozanı ne yazık ki 15 Ekim 2008’de yitirdik. 20 Ekim 2008’de Karacaahmet gömütlüğünde toprağa verdik. O’nu özlemle, sevgiyle anıyoruz.