Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '06

 
Kategori
Fotoğraf
 

Dağları, suları aşıp balık yemeye geldik

Dağları, suları aşıp balık yemeye geldik
 

İstanbul’ da en güzel havalar Eylül ayında olur. Biz de güzel bir Eylül gününü değerlendirip piknik yapmak için Çatalca’ nın Ormanlı tarafına gittik. Bir yıl önce gidip çok beğendiğimiz yeri o kadar çok anlatmışız ki, bu sefer kalabalıktık. Geçen yıl geldiğimizde deneyim kazanmıştık, balıkçıyı ıslık çalarak çağırmamıza gerek yoktu, telefonla arayıp, " bizi alın " dedik.

Suyun kıyısına geldiğimizde bizi önce mandalar karşıladı. Yalnızca kafaları dışarıda, suyun içinde yavaş adımlarla yürüyorlardı, çok mutlu görünüyorlardı. O zaman aklıma gelmemişti ama şimdi düşünüyorum: "Acaba mandalar nilüferleri yerler mi?"

Küçük kayık bizi bir seferde taşıyamadığı için ikinci seferi de yaptı. Sazlıklar arasından nilüferleri hayran hayran seyrederek karşıya geçtik. Uzun gagalı mavi bir kuş bizi uzun süre seyretti, fotoğrafının çekilmesi için pozlar verdi ve sonra uçup gitti. Suyun içinde irili ufaklı yılanlar dolaşıyorlardı. Su yılanı zehirsiz derler ama çok soğuk yaratıklar.

Sazlıklarda kendilerine güzel yerler bulmuş balıkçıları gördük, ellerinde oltalar bekliyorlardı. Uzaktan bağırdık “rasgele” diye. Suların kıyısında gözlerini patlatacak gibi açmış kurbağalar küçük bir hareketimizde bile korkup kendilerini suya atıyorlardı.

Suyun seviyesi bir önceki yıla göre daha düşüktü, ahşap iskeleye bakınca belli oluyordu. Ismarladığımızda balıkları nasıl çabuk yakalayıp getirdiklerini bu sefer anladım. Yakaladıkları balıkları suyun içinde bir tuzakta bekletiyorlar. Böylece balıklar canlı kalıyor, biz de taze balık yiyoruz. Balık yemek için dağları, suları aşıp gelmiştik, taze balık yemek hakkımızdı elbette.

Küçük bir kayık suyun içindeydi. İki tarafında kürekleri ile durgun suyun içinde hafif rüzgarın etkisiyle yavaş yavaş sallanıyordu. Tek kişilik, minik kayıkları eskiden beri çok severim, kendime benzetirim.

Sarmaşıkların tünel gibi yaptığı dar yollardan çıkarak tepeye tırmandık. Orada gördüğüm araba yolu biraz hayal kırıklığı yarattı. Yalnızca kayıkla ulaşıldığını sandığım yere çok dolaşarak da olsa arabayla erişme şansı olduğunu görmek neden canımı sıktı, bunu açıklayamadım kendime. Tepeden uzaklarda köyler görünüyordu. İstanbul’da yalnızca suyun, ormanın ve köylerin göründüğü bir yer bulunduğunu herkes bilmeli. Hala betonlaşmamış yöreleri korumamız gerektiğini de unutmamalıyız.

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..