Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '09

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Daha çok işimiz var

Daha çok işimiz var

Türkçede bir deyim vardır: ''Ununu eledi eleğini astı, '' diye.

Bir bakıma ''yapacağınız iş kalmadı, '' anlamına gelir.

Ya da kök toprağa daldırılmış, filizlenip çiçek vermeye başlamış da...

İçerisinde bulunduğunuz yaş çemberine kadar ömrünüz un elemekle ya da kök salmakla geçmiş olabilir.

Şimdi emekli olunmuş, çocuklar büyümüş, elleri iş tutmuş, evlenen gitmiş, evlenmeyen gitmek üzere.

İşte tam burada geriye kalan işinizin daha çok olduğunu düşünebilir misiniz?

Üstelik çeşitli ağrılar bedeninizi yoklamaya başlayıp: '' Bu dünyada benim işim bitti'' ışığının kafanızda yandığı anlarda...

O zaman bilmelisiniz ki; doğa sizi yavaş yavaş bir yerler için hazırlıyor.

Bunların hepsi doğru olmasa da ; esas doğru olmayan sizdeki yanlışları doğru sanmanızdır.

Şöyle bir düşünün

Yatağa girerken yarın uyanıp yaşamaya devam edeceğinize dair garantiniz yoktur. Ama yine de hiçbir işiniz olmadığını bildiğiniz halde ertesi güne dair planlar yaparız.

Ölümün soğuk yüzünün karşınıza çıkmasını beklemeden, ya da Ölmenin hayatın bir parçası ve ip uçlarının devamlı yanı başımızda olduğunu, bunun için hayatın ertelenemezliğini ve bütün düşlerinizi belirli bir tarihe, ya da çocuklar evden ayrılana dek ertelenmenin yanlış bir anlayış olduğu aklınızın bir köşesinde yanık vaziyette duruyor mu?

Damarlarınız tıkanmadan, kanser bedeninizi delik deşik etmeden, kolunuz uyuşup sırtınıza vuran bir ağrıyı beklemeden, nefesiniz yeterliliğini yitirmeden yapılması mümkün ve yapamadığınız her şey için yeniden başlayıp ve Hiçbir zaman geç değildir ilkesinden yola çıkarak bu güne kadar ertelediğiniz düşlerinizin peşine düştüğünüz oldu mu?

Çeşitli hengamelerden fırsat bulamadığınız ve var olmak için kendinizi bir uğraşa kaptırıp, adınızdan en son ne zaman söz edileceğini düşünüp bunu mümkün mümkün olduğu kadar ileri tarihlere erteleyebileceğinizi...

Ya da görebilmek için yıllardır gitmek istediğiniz ve

hiç gitmediğiniz aklınızda kalan bir yeri...

Bir ülke, bir şehir, dağ, bayır, çayır vs...

Sadece gitmek.

Amaçsız, araçsız,

Neresi olursa olsun, burnunuzun ucundaki bir yer de olsa düşlediniz mi?

Ya da küllenmeye yüz tutmuş, ama tütsülenmeye açık bir ateşi imkanlar dahilinde en sevdiğinizle birlikte üflemek için uğraş verdiniz mi hiç?

Bunun sonucu sadece özel bir dosta anlatılan veya delikanlı olmuş oğlunuza, ya da anne olmuş kızınıza ''Çocuklar ben seviyorum fakat sakın kimselere söylemeyin, anneniz dahil, '' demeseniz de, böyle bir konuyu paylaşabilecek kadar sır ortağı olabilecek bir durumda çocuklarınızla dostluk kurabildiniz mi?

Bütün bunları kendinizde tazelenmiş bir güç olarak en son ne zaman hissettiniz?

Ya da siz geldik gidiyoruz boşluğun kıskacında mısınız?

Biliniz ki yaşam takvimde geçen süre değildir...

Hayata anlam katmak, yaşınız ne olursa olsun bir şeylerle sarmaş dolaş olmaktan geçer.

Bir şeylerle sarmaş dolaş olun ki, içerinizdeki coşkuyu çıkarabilesiniz.

Bu güne kadar sayısız kere gördüğünüz karıncaların hiçbir şeyle uğraşmadığını gördünüz mü hiç?

Daha çok işimiz var var,

Anlamsız kalabalıkların üyesi olmamak için...

Sabri Gülal

 
Toplam blog
: 31
: 544
Kayıt tarihi
: 01.05.09
 
 

29.05.1949 Uşak doğumluyum. Lise dahil eğitimimi uşakta tamamladım. Yıldız üniversitesi inşaat bölüm..