- Kategori
- Edebiyat
Damlalar
Güne henüz uyanmış bir varlığın gözlerinde
Acemi bakışlar çoğalır.
Dünyaya yeniden gelmiştir adeta
Ve tanışacaktır
Hayat denilen sonsuzlukla.
İç köşeme çekildiğim yerden uzattım başımı.Dışarıda sicim gibi yağmur yağıyor. Toprağın sabrının sonu davetinin günüdür bu gün. Yeryüzü iyice doysun suya. Etraf hala karanlık ve bulutlar yağmaya meyil verdiği kadar kara. Sokaklarda,caddelerde kaçışanlar, koşuşturanlar ve araçlar içinde trafiğin seyrinde akıp gidenler ne tuhaf.Bilmediğimbir sahanın yabancısı olmaktır belki de tuhaf olan.
Ağaçların çıplak dallarına tutunmuş su damlaları sıralanmış led ışıklara benziyor. Bütün ağaçlarda ve tutunabildiği her çıkıntıda damlalar var. Binlerce led ışık dekoru misalde açılmayı bekleyen düşler aynasında yıkadı bakışları.
Islak kaldırımlarda şemsiyesinin altında ısssızlığı bileyerek geçen huysuz ve tedirgin vakitler, insanların içinde saklanmış zorba gerçeklikti. Bizler insanları görebiliyorduk, içlerinde geçip gidenleri, taşıdıklarını değil.
Yürek sızımsın
Canımı ruhunda damıttığım
Alın yazımsın
Hızla kovalayan değil
Koştuğum yönde karşımda duransın
Bu yüzden belki de
Ağırlaştı adımlarım
Ne bıkkınlık
Ne bezginlik değil
Dönüp dolaşıp geldiğim bahçenin kapısını açansın
Eksiltmiyor kıymetinden
Karşılaştığım olanca güzelliğin hayreti
Tanımadığım bir insanın irkilişinde gördüğüm aşinalıkta
Sen varsın
Silemiyor
Ne yaşanmışlık ne bir düş
Maluma tabi olanı
Herkesin birbirini
Bir şekilde konuşturduğu yerde
Suskunluğum
Yalnızlığa biçilmiş kaftandır
Yazarken sırmaladığım
Bu gidişte bir terslik yok
Tezatlık var
Başlıbaşınadır
Yol almalarda keşfine durduklarım
Gecenin boynuna geçirilen kementleri çözdüğüm
Sabahların her biri
Birbirinden ziyade güzelliğin
Seyrinde
Göz kamaştıran parlaklıktan dökülendir
İçe aydıklarım
Konuşurken eksilenin yerine
Susarak çoğalttığım
Cesaretin cüretinde
Ürkekliğin
Taşıdığı gizdir
Manasından taşırdığım
Hasret şu gönlümde har
Sızlıyor yara hep kanar
Yalnızlık namesidir aşkın
Sığmıyor yürek kabında dar