Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '17

 
Kategori
TV Programları
 

Dayan Yüreğim’in gidişi acıttı

Dayan Yüreğim’in gidişi acıttı
 

Gidişler çoğu zaman hüzün vericidir. Ama yine de ‘Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir’ deme dayanıklılığını gösterir insanoğlu. Ölenle ölünmüyor, gidenle gidilmiyor ne de olsa. Fakat bu gerçeğe karşın, gidenlerin benliğimizde bir yerlerde iz bıraktığı muhakkak. Nasıl ki, sevdiğimiz dizilerin zamansız vedalarında da içimiz bir tuhaf oluyor. Keşke biraz daha uzasaydı, tadını tam yaşatamadan bitmeseydi serzenişine kapılıveriyoruz. Nitekim bu sezon böylesi duyguları hissettiren yapımlar çok oldu. Umuda Kelepçe Vurulmaz, Ölene Kadar derken şimdi de ‘Dayan Yüreğim’

‘İyiler hep erken gidiyor. Kötüler bir şekilde kalıyor’ sözüyle ekrandaki tabloyu sitemkâr biçimde ortaya koyan ‘Dayan Yüreğim’i 13 bölümle uğurladık. Ece Uslu’nun canlandırdığı Elvan’ı final bölümünün başında öldürüp içindekileri demeye fırsat bulamayan Fuat’ı özlemlere salan… Atıf’tan boşanan Seray’ı karnında bebeği, yüreğinde anne hasretiyle acılara daldırıp sonrasında güldüren… Yıllar sonra ayaklanan Selim’i ‘Anneler ölmemeli’ isyanıyla baş başa bırakan… İnci ile Taner’i Ekrem’in katili yapıp cezalandıran… Ekrem’e giderayak miras golü attıran… Atıf’a da hüzünle mucizeyi bir arada yaşatan diziyi uğurlamasına uğurladık ya… Gidişinin vaktinden erken ve hak edilmemiş bir final olduğu kesindi. Dahası bu gidiş, çokça acıtan türdendi. Niye derseniz… Finalde ortaya konan, gerçekçi ama hüzünlü mantıkla!

ANNE ÖLDÜ KAVGA BİTTİ

‘Dünya büyük bir elvan… Elbet sana döner bu devran’ diyerek ahların yerde kalmayacağını vurgulayarak noktayı koyan ‘Dayan Yüreğim’de baştan itibaren Elvan’ın dört koldan yoğun çabasını izledik durduk. Ece Uslu’nun ölçülü performansıyla gerçekliği yakalayan karakter, bir annenin evlat acısını çıkarcı koca katliyle buluşturup, çocukları için hayata tutunma çabasına bağlıyordu. Kendi halinde yaşayıp giderken bir kazayla hayatı altüst olan Elvan’ı sevdik. Çünkü dünyanın türlü renkleri içinde karşısına çıkan her zorlukla mücadele ederken anneliğin verdiği duygudan güç alan, tam anlamıyla özverili bir kadın modeli olarak karşımızdaydı.

Bir yandan babasını öldürme gerekçesini bilmeden kendisini yargılayan kızı Seray’ın haksız düşmanlığını kazanmanın üzüntüsünü taşıyordu… Diğer yandan pisipisine yatağa mahkûm olan Selim’in acısını. Kızının tavırlarını sineye çekip oğlunu iyileştirme gayretini sürdürürken maddi zorluklarla da baş etmeye mecbur olan Elvan’ın derdi bu kadarla da kalmıyordu. Avantadan yaşamaya alışmış Cengiz’den hırsızlık darbesi yiyen… Kardeşini öldürdüğü için kendisine düşman olan Remzi’nin öfkesiyle başa çıkmaya uğraşan Elvan’ın çileli annelik öyküsünde, oğlunu yatağa mahkûm edenlerin çevirdiği dolapları açığa çıkartma çabası da vardı. Yani köstekleyeni çokken, Fuat dışında destek vereni olmayan Elvan, finale kadar her bölüm yürüttüğü mücadelede, akrabasından yabancısına ağzının payını alarak yalnızlığa terk edilmiş haldeydi. Yine de yılmıyordu ve iyimserliğini koruyordu.

Sabırlı ve mücadeleci anneliğin bütün vasıflarını layıkıyla yansıtan Elvan cephesinde durum böyleyken, durduk yere bir yığın eziyete katlanan bir kadının-annenin çocuklarıyla birlikte mutluluğu yakalamasını beklemekten daha doğal ne olabilirdi izleyici için? Nitekim seviyeli içerik üslubu olan… Aşkı, ihaneti ve dramı abartmadan işleyen ‘Dayan Yüreğim’de Atıf’ın sayesinde Seray’la yeniden yakınlaşan, Selim’in ilerleme kaydetmesiyle bir parça rahatlayan ve Fuat’ın ilgisiyle mutluluk kıpırtısı yaşayan Elvan’ın da güzel bir sonu hak ettiği kesindi. Dolayısıyla dizinin final haberiyle birlikte bu beklentimiz de depreşti. Bu bakışla da veda bölümüne bir kala, çocuklarıyla birlikte yakılmak istenen ve tetiği kimin çektiği belli olmayan kurşunla yere yığılan Elvan’ın yaralandığını gördüğümüzde pek kaygılanmadık. Nasılsa suçluları yakalatıp ayaklanır ve ailesiyle mutlu mesut bir tablo yansıtır diye düşündük.

Gel gör ki, tıpkı yaşamın içinde olduğu gibi burada da evdeki hesap çarşıya uymadı. İyi olan, bir kez daha kötülerin düzenine kurban gitti. Elvan’ın final bölümünün başında, Seray’ın kollarında son nefesini vermesi bu açıdan çok üzdü beni. Ama asıl içimi acıtan, devamındaki ‘Anne öldü, kavga bitti’ durumu oldu! Elvan’ın cenazesinden sonra birdenbire küslükler bitti, gerçekler kafalara dank etti, kötüler cezasını buldu ve ‘Vay gidene’ dedirtircesine geride kalanlar mutlulukla yaşamaya başladı ya... Benim de içimde isyan kabardı.

Yani karısının yıllar boyu Şanal Ailesi’nden kan parası aldığını bilen Ramiz, onu kapının önüne koymak için Elvan’ın ölmesini beklemek zorunda mıydı? Elvan yaşarken haklıyı haksızdan ayırıp aileye kol kanat gerse olmaz mıydı? Olurdu da… Bahanesi kızı mıydı sanki? İlaveten Selim’in ayaklanıp normale dönmesi için annesinin yok olma şoku mu gerekiyordu? Onca didinen kadıncağız oğlunun iyileştiğini görmeyi hak etmemiş miydi? Tabii ki etmişti. Keza, Seray’a gerçeği göstermek için uzun uzun çırpınmışken torununu kucaklamaktan mahrum kalması adalet miydi? Kesinlikle değildi. Ya da Cengiz’in adam olmasının, Senem’in psikolojik dengesizliğinin düzelmesinin önündeki engel Elvan mıydı da onun ölümünden sonra sihirli değnek dokunmuşçasına Meral ve ailesi mutlu bir düzene kavuştu? Gülsüm ve Rıfat cephesindeki olumlu gelişmeler de cabası… Velhasıl Elvan yaşarken olması gerekenlerin hepsi onun ölümünden sonra birdenbire gerçekleşti. Bundan büyük haksızlık olur mu?

DİYECEĞİM O Kİ; ‘Dayan Yüreğim’, Elvan’ın ölümüyle sadece başrollerin ölme modasına katılmış olmadı, bir annenin bütün gayretlerini ve özverisini ödülsüz bırakan bir son yaşattı izleyiciye. Elvan hiç kimsenin engeli olmadığı gibi mutluluğu da gani gani hak ediyordu zira. Lakin bu sona ne kadar isyan edersek edelim, haksızlıklarla yüklü olmakla birlikte gerçek yaşamla da bir o kadar denkti! Onca acıya dayanan yüreğiyle bir gecede göçüp giden Elvan ‘Anne öldü, kavga bitti’ dedirtirken aynı zamanda hayatın aynası da oldu bize.

Anlayacağınız ömrü boyunca çocukları-ailesi için didinen annelerin-kadınların sonunda haksızlıkla karşılaşması, dertlerle yok olup gitmesi ve ardında kalanların yaşamın keyfini sürmesiyle gelişen adaletsizlik yaşamda da dizilerde de mevcut. Gerçekteki gibi Elvan da bu kuralı bozamayarak ‘Dayan Yüreğim’in yaşarken mutluluğa erişen annesi olamadı… Onun payına da, emeklerinin karşılığını görmek yerine, öteki dünyadan mutluluğa ortak olmak düştü… Sanki bütün musibetlerin başı annelermişçesine! Tüm özverili ve mutsuz annelere selam olsun…

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..