Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '09

 
Kategori
Siyaset
 

Dayı… Sen bu işi bırak…

Dayı… Sen bu işi bırak…
 

Millet olarak bir şeyi atladık…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, yolda giderken birden bire durup simit aldığı <ı>“Simitçinin” başbakana <ı>“Dayı” diye hitap etmesi sonunda, kişinin gözaltına alınıp <ı>“Sen nasıl başbakana ‘dayı’ dersin” diye suçlanarak hakkında dava açılmaması…

Hoş, adam <ı>“Dayı” demenin, başbakana simit satmanın ve 100 TL bahşiş almanın ceremesini, işini kaybederek çekti, mahkemeye verilmesi belki <ı>“Orantısız ceza” olurdu…

Ama bunu atladık… Daha doğrusu başbakan adına dava açanlar atladı…

Ben de <ı>“Dayı” kelimesinin dava konusu yapılmayacağına bu olaya dayanarak inanıyor ve başbakanın AKP gurup toplantısında İsrail hakkında yaptığı konuşmadan sonra kendisine şöyle sesleniyorum…

<ı>Dayı… Sen bu işi bırak, beceremiyorsun…

Uzun konuşmasının ele alınır bir tarafı yok. <ı>“Ölçüsüz” ve <ı>“Orantısız” tepkisini de anlamak olası değil. Ama konuşmasının içinde öyle bir laf var ki, işte o laftan sonra <ı>“Dayı… Sen bu işi bırak…” demekten kendimi alamıyorum…

Ne diyor başbakan?

<ı>“Biz, dedeleriniz, ecdadınız kovulduğu zaman, sizi kalkıp da bu topraklarda ağırlayan, bu topraklarda misafir eden Osmanlı'nın torunları olarak konuşuyoruz.”

<ı>

Arkasından da bakın ekliyor…

<ı>“Her zaman mazlumun yanında olduk, bugün de yanındayız, yarın da yanında olacağız. İnsan hayatının, özellikle çocukların, kadınların, yaşlıların hayatının ne kadar değerli, ne kadar kutsal olduğunu, hakkın, hukukun, birlikte yaşama kültürünün ne kadar mühim olduğunu en çok da tarihte acı günler yaşamış olan bu milletin bilmesi gerektiğine inanıyoruz.”

<ı>

Önceki cümleyi kurduktan sonra, sonraki kurulan cümlenin bir etkisi kalmaz. Üsteki cümleyi kurmak, <ı>“Türk kimliğine” sığmaz.

Neden <ı>“Türk Kimliğine” sığmaz, neden <ı>“Etkisi” kalmaz, lütfen düşünün…

Ayrıca, İsrail devleti ile tüm <ı>“Yahudi” kimliğini aynı kefeye nasıl koyuyorsunuz, özellikle <ı>“Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı” olanları? Bu sözünüzün onları incitebileceğini nasıl düşünmediniz?

Elbette başbakanı bu derece kızdıran, bu sözleri söyleten şey, işin siyasi tarafındaki<ı> “Başarısızlıktan” kaynaklanıyor.

Sen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başbakanı olarak İsrail ile Filistin arasında kendini <ı>“Arabulucu” rolüne soyunduracaksın, ama sen tam bu işlerle uğraşırken İsrail, Filistin halkının tepesine binecek…

Esas <ı>“Asabiyet” buradan geliyor ve başbakanın bilinen kontrolsüz tavrını da bir kez daha depreştiriyor ve başlıyor sallamaya…

Uluslar arası diyaloglarda kullanmak zorunda olduğunuz dilin adına <ı>“Diplomatik dil” denilir. Özellikle ülkeyi yönetenler, bir şey söyleyeceklerse bu dile özen gösterirler.

Başbakan, eğer bilebilseydi, anlatmaya çalıştığı şeyleri, pekâlâ da <ı>“Diplomatik dil” ile anlatabilirdi, sokak ağzı ile değil.

Tabi bu arada başbakanın derdi başka…

İsrail’e <ı>“Sen önündeki seçimi bir tarafsa bırak” diye seslenirken, kendisi <ı>“Önümüzdeki seçimi” dikkate almayı ihmal etmiyor bu söylemleri ile…

Oysa…

Başından beri söylüyoruz. Başbakanın <ı>“Diplomasi” deneyimi yok. Oysa O, her işi tek başına yapmaya çalıştığı gibi, uluslar arası ilişkileri de tek başına götürmeye kararlı. İşte bu kararlılığı ve deneyimsizliği ile de çoğu zaman olduğu gibi <ı>“Çam devirmeye” devam ediyor.

Dünya üzerindeki emperyalist baskıları yok sayarak veya görmezden gelerek, gerçekleri saklayarak bir yere varmak olası mı?

Elbette dünya üzerindeki bu tür olaylara <ı>“Haklı tepkiyi” göstereceğiz, elbette her zaman <ı>“Mazlumun, ezilenin” yanında olacağız, ama ölçüyü kaçırmadan, lafın nereye gideceğini düşünerek ve <ı>“Asabiyetimizi” de kontrol altında tutmayı gözden kaçırmadan.

Doğru…

Dün İsrail, yani <ı>“Yahudiler” zulüm ile karşı karşıyaydılar ve onların yanındaydık, onlara kol kanat gerdik, kurtardık. Ancak iyilik yaptığının bir kişiye, yapılan iyiliğin de başlarına kakmak, hatırlatmak böyle olmamalı. Hele uluslar arası alanda…

O iş, dediğim gibi <ı>“Diplomatik dil” ile yapılır, eğer yapılacaksa…

Başbakan, dün İsraillilere yaptığımız iyiliği, başlarına kakmak suretiyle yerle bir etti…

Hani bir hikâye vardır; adamın biri, yoksul bir çocuğa ayakkabı almış da, çocuğa ikide bir “<ı>Oraya basma, ayakkabıyı ben adım, yaşa basma ayakkabıyı ben aldım, taşa çarpma ayakkabıyı ben aldım” demiş.

Çocuk da bir gün bunalmış <ı>“Al ayakkabını başına çal, ben yalınayak da yürürüm” demiş…

<ı>XXX

<ı>

Ne İsrail’in geçmişini unutması, ne de başbakanın iyiliği başlarına kakması, Filistin’deki <ı>“Vahşeti” durdurmaya yetmiyor, yetmeyecek de.

Kaldı ki İsrailoğulları, geçmişte de birçok şeyi unuttular da lanetlendilerdi…

<ı>XXX

<ı>

Son bir soru…

Madem bu kadar kafa tutuyorsun da Başbakan, neden iktidarınızın egemen olduğu TBMM’de <ı>“İsrail’i Kınama kararı” reddedildi?

Evet dayı…

Sen bu işi bırak, beceremiyorsun…

<ı>07 OCAK 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..