Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '09

 
Kategori
Deneme
 

Delinin hatıra defterinden notlar 2

Delinin hatıra defterinden notlar 2
 

...


...
Ahmet Arif’in bu mısralarını öyle bir içten okudu ki içimde hissettim umudu. Sonra yüzünde umutlu bir tebessümle yine uzaklar daldı. Gözlerinin iç gülüyordu.


Kimdir bu adam, nasıl bir yolculuktan geliyordu. 34 yaşında olduğunu söylemişti ama konuşunca nedense bana 10 bin yaşındaymış gibi geliyordu. Üstünden bilgelik akıyordu ve sanki bu kadar şey bilmesi bazen ona acı veriyordu. Belliydi yüreğinin bir yerleri acıyordu. Acaba insan ne kadar az şey bilirse o kadar az mı düşünür ve daha az mı acı çeker. Şimdi ne doğru idi düşünüyordum ve o an anladım ki benimde içimde de bir yeler acı ile mücadele ediyor. Belki de öldürmediyse acılar beni güçlendirmiştir.


Ona dost diye sesleniyordum. Çok sordum adın nedir diye, yüzüme bakıp hep ne önemi var ki boş ver, Toplum bana deli diyor, istersen sende onu kullan derdi. Ölmeden bir gün önce adını bana söyledi ama söylemeden önce söz ver güzel dost adımı kimseye söylemeyeceksin dedi. Ben de onun hikayesini yazıya dökmek istediğimi ve bu hikayenin sonunda adını da yazmak istediğimi söyledim. Tamam sonunda ve sadece bir kez yazacaksın dedi. O andan itibaren daha düzenli ve daha ayrıntılı not tutmaya başladım. Bu yüzden bende ona şimdilik Dost diyeceğim. Deli diyemem çünkü ben de ona deli dersem, bu toplumun bakış açısıyla ya da değerleri ile ona bakmış olurum. Ki bu toplum sanırım birkaç yüzyıl geriden geliyor ve Dostu anlaması mümkün değil. Zaten satırlar ilerledikçe kimin ne olduğunu hep birlikte göreceğiz. İşte o zaman herkes kararını verir, Dost mu? deli yoksa ona deli diyen toplum mu?


- Dost nasıl oluyor da bu kadar umutlu olabiliyorsun kalabiliyorsun. Acaba umudu bir kimsenin kişisel yaşamındaki olay ve durumlarla ilgili olumlu sonuçlar çıkabileceği ihtimaline dair güçlü duygusal inancı olarak tanımlayabilir miyiz?


- Bilmem belki de bu hayatımın içinde gizli ya da yaşadıklarım beni hep umut yoluna soktu. Belki de umutlu olmak benim yaşama tutunma şeklim. Yaşamım boyunca hep pozitif oldum, yaşama iyi tarafından bakmaya çalıştım. Evet çok üzüldüğüm ve canımın çok yandığı zamanlar da oldu ama üzüntüleri ve acıları hep geride bırakmasını bildim. Hiç geriye bakmadım ve geri dönmedim. Benden düşenleri hep geride bıraktım ve onlara yolunuz açık şansınız bol olsun dedim. Sonra kendi yoluma yürüdüm. Bazen anılara yakışan bir çift göz yaşıdır. Aslımda ben bazen umudu, kurulu her şeye, kapkara töreler, geleneklere, feodal toplum yapısına, erkek egemen toplum yapısına, sömürüye, haksızlığa, savaşa ve bütün kalıplara karşı bir isyan olarak tanımlarım. Belki de umut yaşamın büyük sırıdır. Onu çözen yaşamı da çözer.


Bunları söyledikten sonra gözlerini uzaklara dikerek sazını eline aldı ve Cevdet Bağca’nın Göç türküsünü söylemeye başladı

- “kalktı göç eyledi bizim oralar / önce uzun uzak yollar kayıp oldu / sıtmadan gömdüğüm kızımın kalbi / sonra nazlı nazlı yollar kayboldu
yollara düşmüşüz yolumuz gurbet /artık adım sürgün her yerde hasret
bekle bizi ülkem bekle memleket / göçmen kuşlar eve dönecek elbet
yağmurlar başladı gök bize ağlar / umutla ördüğüm damlar kayıp oldu
yarım kaldı aşklar yarım sevdalar / sonra boylu poslu dağlar kayıp oldu
yollara düşmüşüz yolumuz gurbet / artık adım sürgün her yerde hasret
bekle bizi ülkem bekle memleket / göçmen kuşlar eve dönecek elbet”


Umut gerçekten neydi. Acaba vücudumuzun içinde bir yerde vücudun salgıladığı tespit edilebilir kimyasal bir madde miydi?. Dost neden bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji ile umudun peşine düşmüştü. Kafamın içinde sorular birbiri ardınca uçuşuyordu. Bu sırada gözüm raftaki sözlüklere ilişti. Dil Derneği’nin Türkçe Sözlüğünü elime aldım, sözlük umut, sözcüğünü ummaktan doğan güven duygusu veya bu duyguyu veren kimse veya şey olarak tanımlamakta. O zaman buna göre umut genellikle pozitif düşünmekten doğan güven veya iyi şeylerin olacağına inanan pozitif düşünme şekli duygusu olarak tanımlanabilir. Umut genellikle belirli bir oranda sabrı da içerir yani ne olursa olsun bir şeyin muhtemel olduğuna inanmayı içerebilir.

…Devam edecek…

 
Toplam blog
: 137
: 1141
Kayıt tarihi
: 14.12.07
 
 

Aklımda sevdiğim şairlerden mısralarla yürüyorum. Yürümeyi unutmuş ve yeniden öğrenen bir çocuk gibi..