Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '15

 
Kategori
Güncel
 

Demirin Tuncu, İnsanın Puştu..

Demirin Tuncu, İnsanın Puştu..
 

O güzel atlar, bir bir o güzel insanları alıp götürüyorlar... Peki geride kalanlar ?


Bu ülke üzerinde hüzün bulutları dağılmıyor bir türlü. Nice diğer ‘cesur yürekler’ gibi Yaşar Kemal’i de kaybettik. Aslında bu yazıyı, vefat haberini öğrendiğim gün tasarlamıştım,  ancak bekledim. Çünkü, biz de bir gelenektir. Bir usta öldüğü günün ertesi, güzel laflar edilir, yazılar yazılır, söylenceler yapılır. Hatta göreceksiniz; bir yerlere heykelini dikecekler. Bir caddeye belki de bir kültür evine ismini verecekler. Neden? Akılları sıra, saygı ifadesi, unutmamak için, falan filan.. Adam sağken yapsana kardeşim. Hem onu onore et,  hem de kör gözüne sokar gibi yedi cihana duyur nasıl bu ülkenin değerlerine sahip çıktığını. Yok, illaki öldükten sonra yapacak. Bu Yaşar Kemal için değil, diğer tüm değerler için de geçerlidir. Ben de o yüzden ilk gün yayınlamadım bu yazıyı, sular durulsun diye bekledim. Kısmet bugüneymiş.

Kendisiyle, daha doğrusu kitapları ile ne zaman tanıştım, hatırlayamadım..  Yağmurcuk Kuşu’nu, Yılanı Öldürseler’i,  Deniz Küstü’yü,  Yer Demir, Gök Bakır’ı, Sarı Sıcak’ı, Demirciler Çarşısı Cinayeti’ni, Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana’yı,  Üç Anadolu Efsanesi’ni,  Ağrı Dağı Efsanesi’ni Binboğalar Efsanesi ve tabiki  İnce Memed’i  ve Teneke’yi,.  ne zaman okudum bilmiyorum. Sanırım bedenimiz gibi, belleğimiz de zamanın ve fizik’in hükmüne yenik düşüyor.  Ancak, zamanını hatırlamasam da, okuduklarımın dimağımda bıraktığı tadı bugün hala duyumsuyorum. Hele o Sarı Sıcak’ı okurken aldığım hazzı, satırlar arasında dolaşırken, sanki o dönemin coğrafyasında dolaştığımı, Çukurova’nın sarı sıcağında nasıl kavrulduğumu bugünkü gibi hatırlarım. Bugün bu kitapları tekrar elime alsam, aynı hazzı alacağımı biliyorum. Çünkü bu kitaplarda anlatılanlar bir kurgudan ibaret gibi gözükse de, aslında bu toprakların hikayeleri.. Öyle bir dinamizm vardır ki bu kitaplarda, okurken; kah güneşin kavurduğu pamuk tarlasında pamuk toplayan  ırgat olursunuz, kah yüzünde bok sineklerinin gezindiği,  teni güneş yanığı, donu sidik kokan bir çocuk, kah sevdiği uğruna çekinmeden bıçağını kınından çıkartmış yağız bir delikanlı, kah zamanın feodal efendilerine baş kaldırmış ve dağlara çıkmış eşkıya olursunuz, kah ahırdaki atların sağrısında bulursunuz kendinizi. Kısacası yaşarsınız !..

Ölüm herkes için erkendir. Yaşar Kemal usta için de böyleydi. Ancak, yaşı ve rahatsızlığını bilsek de, usta romancılığından bir eser daha yazıp bırakmasını bekledik. Ama olmadı, olamadı. Lakin bence, bugüne kadar çıkmış tüm kitaplarını edinip, tekrar okumanızı öneririm. Kitapların ilk tasarlanış, yazım ve basım tarihi eski olsa da, yeni basımları yapılmış olsa da ‘zamanın ruhunu’ yakalayacağınıza eminim. Bu da Yaşar Kemal farkı olsa gerek…

Biz onu Yaşar Kemal olarak tanımış ve sevmiş olsak da, asıl adı Kemal Sadık Göğceli’dir ve  Kürt kökenli olmasına rağmen asla ırkçılık yapmamış bir Türkiye’li romancıydı. Okul tahsili yapmadı. Daha küçük yaşlarda usta ozanlarla laf dalaşına (atışmalara) girermiş. Daha o zamanlardan belliymiş, kelimelerin, cümlelerin efendisi olacağı. Küçük yaşlarda bağlama çalmaya başlamış ama ustanın aktardığına göre annesi ‘aşık olur da kendisini bırakır gider, diyar diyar dolaşır’ diye karşı çıkmış. O yüzden tam öğrenememiş çalmayı.  Van’dan göçüp, Adana’nın Osmaniye’sinde bir Türkmen köyüne yerleştiklerinde, köyün tek Kürt ailesi olurlar. Usta burada dünyaya gelir. Ve anlatımına göre Türkmen köyünde tek Kürt olarak evde Kürtçe, köyde Türkçe konuşur. Ve bütün kitaplarını Türkçe olarak yazar. İlk ihaneti 5 yaşındayken babasının öldürülmesi ile yaşar. Gençliğinde ırgatlık da yapmıştır, bekçilik de, traktör şöförlüğü de, ırgat katipliği de. Hepsi aslında geçim kaygısındandır. Daha ilkokul çağlarında yazmaya başlar. Bu tutku haline gelir ve öldüğü güne kadar yazmaktan vazgeçmez. Anadolu hikayeleri ve efsaneleri çıkış noktası olur. Gerçek yaşamdan hep kesitler sunmuştur. Tüm kitaplarında bu gerçekliği bulur ve adeta yaşarsınız.

Usta yazar, ufak tefek birçok ödül alsa da, asıl ‘nobel edebiyat ödülü’ alması gerekirdi. Aday da gösterildi. Ancak bu ödülü alamadı. Bugün okuduğum bir haberde, Yaşar Kemal’in Nobel ödülü alması bir Kürt gazeteci tarafından engellenmiş. Bunu bugün birkaç Kürt gazeteci ve isim de bunu doğruluyor. Anlatılanlara göre İsveç’te yaşayan bazı sözde Kürt aydınları, Nobel Komitesi’nden etkili bir üyeye gidip “ Yaşar Kemal’e ödül vermeyin. Kendisi beşinci sınıf bir yazardır. Türk devletinin adamıdır. Devletle anlaşma yapmıştır” diye lobi yapmışlar. Bu sözlerin üzerine de de Komite ödül verilmesi garanti olan Yaşar Kemal’e ödülü vermekten vazgeçmiş. Sonraki yıllarda da Kürt kökenli Mahmut Baksi adındaki kişi pek çok yerde “Yaşar Kemal’ Nobel ödülü verilmesini ben engelledim” diye övüne övüne konuşmuş ama daha sonra bundan pişman olmuş olsa gerek ki, pek çok kez, araya aracılar sokarak Yaşar Kemal ile barışmak istemiş. Tabiki usta onu ve diğerlerini hiç affetmemiş..

Yaşar Kemal Kürt olduğu için değil, Türk olduğu için de değil, o çok iyi bir romancı olduğu için, her edebiyatçının hayalini süsleyen o ödülü almalıydı. O hep bu toprakların hikayelerini yazdı. Romanlarında Kürt figürleri fazladır. Yaşar Kemal, ömrü boyunca Kürt olduğunu saklamamış bir insandı. Ama Sosyalistliğini de saklamadı. Irkçılığa, Kürt faşizmine ve törere karşı olduğunu her seferinde dile getirdi. Kürt siyasi hareketini desteklediğini belirtirken, anlatılanlara göre “Ahmet Arif, Yılmaz Güney ve Yaşar kemal çok önemsenecek sanatçılar değildir” diyen Pkk lideri Abdullah Öcalan’a (telefonda) küfür ettiği söylenir. Küfür isabetli olmuş mu bilinmez ama ona söylenenlere karşı, onun duruşu daha önemlidir. Şöyle demiş yazar;

« Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. [...] Ben etle kemik nasıl bir birinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum. »

Yaşar Kemal, kendi öz vatanında Kürt olmasına rağmen Türkler tarafından çok sevilen, sayılan bir yazardı, romancıydı. Ama ihanet Kürtlerden geldi. O hainlerin adları bile bilinmiyordu bugüne kadar, anılmayacak da. Ama ustanın adı ve eserleri ilelebet ilgiyi ve saygıyı görecek.. İşte bu yüzden onun da dediği gibi ;

“ O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık “

 

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..