Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '11

 
Kategori
Siyaset
 

Demokrasi üçlemesi: Menderes dönemi

Demokrasi üçlemesi: Menderes dönemi
 

Maşallah...


Bir kaç gün önce 27 Mayıs 1960 ihtilalinin 51. yıl dönümüydü. Sayın başbakan, Sn Menderesle kendisinin benzer fikirlerin ve benzer bir demokrasi anlayışının muhatapları olarak gördüğünden bahsetmekte, Sn Menderesin idam edilişine vurgular yaparak kendisinin de siyaset yolculuğunda her riski göze aldığını siyaset meydanlarında anlatmaktadır. 

Tam on yıl boyunca aralıksız başbakanlık yapan Sn. Menderes’i hepimiz acılarla anarız. Askeri bir darbe sonucunda dahi olsa bir başbakanı ipe götürmek çok kolay olmasa gerek. Günümüzde dünyanın en aktif terör örgütlerinden birinin liderini dahi ipe götüremeyen hukuk nasıl olmuştu da Adnan Menderesi ipe götürmüştü? 

Yaşım itibarıyla 1960 ihtilalinin canlı tanığı olamadığım için Adnan Menderes'in hangi suçlarla idama götürüldüğünü hep merak etmişimdir. Elimden geldiğince objektif olarak bu dönemi irdeleme ve sizlerle paylaşma gereğini hissettim. 

27 Mayıs 1960 ihtilalinin ardından Cumhur başkanı Celal Bayar ve Menderes hükümetinin bakanları tutuklanmıştı. Bu süreç, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun, Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın ve Başbakan Adnan Menderes’in idamlarıyla sonuçlanmıştı. 

Menderes Hükümeti nelerle suçlanmıştı? 

Menderes hükümetine karşı 13 ayrı suç iddiasıyla dava açıldı ve bu iddiaların 12 sinden suçlu bulundu. Başlıklar şunlardı: 

Örtülü ödenek paralarını zimmete geçirmek.  

6-7 Eylül Olayları'na önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek. (Bu olaylar sırasında özellikle İstanbul’da yaşayan azınlıklara karşı saldırılar yapılarak Türkiye’yi terk etmelerine zorlanmışlardır. Azınlıklara karşı cinayetler işlenmiş, Türkiye’nin utanç sayfası olarak tarihe geçmiştir.) 

Kanuna aykırı olarak üniversiteleri basmak. 

Halka ateş açtırtmak. (Bu gün orta doğuda devrilen liderler de halklarına ateş açmakla suçlanmıyorlar mı?) 

Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderlerinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak. 

Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak.  

Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek.  

Kırşehir'i haksız olarak ilçe yapmak. (Oysa geçtiğimiz günlerde arşivlerden görüntüleri çıkarılan Menderes’in Kırşehir mitinginin çok kalabalık olduğunu görüyoruz. Fakat seçimlerde DP partinin Kırşehir’den milletvekili çıkaramaması nedeniyle vilayetliği düşürülmüştü. Demek ki kalabalık Kırşehir mitinginin nedeni bindirilmiş kıtalardı. Yani etraf illerden toplanıp getirilen DP’liler.) 

Yargı bağımsızlığını ihlal etmek. (Günümüzde de aynı iddialar yok mu?) 

Tahkikat Komisyonları kurup olağanüstü yetkilerle donatmak. (Ayrıntılarını aşağıda anlatacağım.) 

CHP'nin mallarına "haksız" yere el koydurmak. 

İsnat edilen bu suçları dikkatle algılamaya çalıştığımızda, demokrasi kahramanı olarak bize sunulan Sn Menderes’in aslında pek de demokrat olmadığını görüyoruz. 

Sn Erdoğan’ın bir türlü ‘Gladyo’ vurgusu yapamayarak ‘Ergenekon’olarak adlandırdığı ve halk arasında ‘derin devlet’ dediğimiz soğuk savaş dönemi oluşumların da Menderes döneminde köklerini salmaya başladığını görüyoruz. 

Derin devleti kim kurdu? 

1952 yılında, NATO'nun isteği üzerine komünizme karşı gayri-nizami harp yapacak Seferberlik Tetkik Kurulu, daha sonraki adıyla Özel Harp Dairesi kuruldu. Burada çalışan personelin maaşları dahi bizzat ABD tarafından ödendi. DP iktidarı, içeride sola ve ilericilere karşı terör estirmeye başladı. Bu kurum daha sonraki yıllarda eli kanlı bir terör örgütü olarak iş gördü. Öyleyse AKP hükümeti nasıl oluyor da Menderes dönemini demokrasi dönemi olarak adlandırıyor? Kendi döneminin o dönemle özdeşleştiğini nasıl söyleyebiliyor? 

Tahkikat Komisyonu: Yerli malı faşizm. 

Aslında Demokrat Parti, Türkiye tarihinin en anti demokratik tedbirlerini alan parti olarak tarihe geçmeyi hakediyor. Demokrat Parti tarafından 18 Nisan 1960'ta kurulan "Tahkikat Komisyonu" muhalefet ve basının faaliyetlerinin tahkik edilmesi için kurulmuştu. Komisyon sadece Demokrat Partili milletvekillerinden oluşurken, komisyon hem suçlama hem de yargılama hakkına sahipti. Komisyon 5 kişiden fazla yan yana yürümeyi bile yasaklamıştı. 

NATO ve Kore 

ABD’nin yanında yer almak ve NATO’ya girmek için iç hukuk kurallarını da hiçe sayarak Kore’ye asker gönderen DP hükümeti bu kararının eleştirilmesine kesinlikle izin vermedi. Menderes hükümeti, 1950 yılında, Türkiye'nin Kore Savaşı'nda Birleşmiş Milletler kuvvetlerine Türk Tugayı ile katılmasına karar vererek çok tartışılan bir karara imza attı. Bu kararı eleştiren Nazım Hikmet Türk vatandaşlığından çıkartıldı. Günümüze baktığımızda AKP hükümeti tarafından Nazım Hikmet’in vatandaşlıktan çıkartılması “statüko”nun marifeti gibi gösterilmeye çalışılarak DP’nin sorumluluğunun unutturulmaya çalıştırıldığını görüyoruz. 

Nazım Hikmet’i vatandaşlıktan çıkartarak halkı bastırmayı başaramayan DP daha da ileri gitti. 21 Mayıs 1950'de Behice Boran, Adnan Cemgil, Nevzad Özmeriç, Vahdeddin Barut, Osman Faruk Toprakoğlu, Turgut Pura, Affan Kırımlı, Reşad Seviçsoy, Muvakkar Güran tarafından kurulan Türk Barışseverler Cemiyeti, DP hükmetinin Kore'ye asker gönderilmesi kararını protesto ettiği için kapatıldı, tutuklanan yöneticileri hakkında 15 ay hapis kararı alındı. ABD, daha sonra Vietnam’a gitmeyi red eden Muhammet Ali’ye ve tüm savaş karşıtı derneklere, özel ve tüzel kişilere Adnana Menderes döneminde Türkiye’de yapılanları yaptı. 

İşte Menderes demokrasisi: 51 Tevkifatı 

1951'de başladığı için "'51 Tevkifatı" olarak bilinen, dönemin TKP'sine yönelik büyük tutuklama dalgası 1952 yılında da sürdü. Zeki Baştımar, Şefik Hüsnü Değmer, Mihri Belli, Sevim Belli, Enver Gökçe, Mübeccel Kıray, Arif Damar, Ruhi Su, Orhan Suda, İlhan Başgöz, Ulvi Uraz, Yılmaz Çolpan, Nejat Özon, Şükran Kurdakul, Behice Boran ve Aclan Sayılgan gibi isimlerin de yer aldığı toplam 187 kişinin tutuklandığı dava, Ankara Askeri Mahkemesi'nde görüldü. Türk Ceza Kanunu'nun ünlü 141 ve 142'nci maddelerinde yapılan ağırlaştırıcı değişiklikler de DP iktidarının eseriydi. 

6-7 Eylül olayları, DP iktidarının "tertibi" 

Tarihe "6-7 Eylül olayları" olarak geçen, 1955 yılında İstanbul ve İzmir'de azınlıklara karşı girişilen milliyetçi saldırılar, Türkiye tarihinin en karanlık ve planlı olaylarından biri oldu. Dönemin Kıbrıs tartışmaları üzerinden Rum vatandaşların hedef gösterildiği fakat sonraki gelişmelerin, asıl amacın İstanbul'daki gayrimüslim sermayenin tasfiye edilmesi olduğunun belgelediği 6-7 Eylül olayları DP iktidarının tertibiydi.

Planlama düşmanlığı, Türkiye’nin tarım ülkesi yapılması ve borç batağı. 

Türkiye’deki planlı ekonomi deneyimine karşı çıkan, ülkeyi borç batağına sürükleyen, Türkiye’yi emperyalist kampa ancak bir tarım ülkesi olarak eklemleyebilen Menderes’in ekonomi söz konusu olduğunda da pek halkçı ve demokrat olmadığı görülüyor. Halka karşı sayısız suç işleyen, ancak sadece sistemi rahatsız eden suçları nedeniyle yargılanan Menderes ile arkadaşlarının 'yıldızlaştığı' diğer konular da şöyle özetlenebilir: 

Cezayir kurtuluş savaşı sırasında Fransa desteklendi.  

1954-1958 yılları arasında 238 gazeteci iktidara karşı yazılar yazmak suçundan mahkûm edildi. (Günümüz Türkiye’sine bakıldığında AKP hükümetinin neden Menderes dönemini desteklediğini daha iyi anlayabiliyoruz.) 

Orhan Veli, Melih Cevdet gibi yazarların kitapları yasaklandı.  

Turan Emeksiz, hükümete karşı İstanbul Üniversitesi'nde düzenlenen bir protesto mitinginde polisin açtığı ateş sonucu öldü.  

Hüseyin Onur ise sol bacağı kesilerek kurtarıldı.  

Hukukun üstünlüğünü savunan Yargıtay Başkanı Bedri Köker, Yargıtay Başsavcısı Rifat Alabay, Yargıtay 2. Başkanlarından Haydar Yücekök, Yargıtay Üyeleri Melahat Ruacan, Kamil Çoşkunoğlu, Faik Uras ve İlhan Dizdaroğlu “görülen lüzum” üzerine emekliye sevkedildi. 

Tek parti döneminde kurulan bazı traktör ve basma fabrikaları Menderes döneminde özelleştirildi veya ekonomik olmadıkları için kapatıldı. 

Nuri Demirağ tarafından kurulduktan sonra İsmet İnönü tarafından devletleştirme kapsamına alınan uçak ve uçak motoru fabrikaları, Eskişehir tank fabrikası ve Kırıkkale silah fabrikası Menderes döneminde NATO standartlarına uymadıkları gerekçisiyle kapattı. Neden yerli otomobilimiz olmadığını soran Sn. Başbakanın bu dönemi incelemesini öneririm. Hem Menderes dönemini destekleyip hem de 2023 de yerli uçak vaadi yapmak AKP'ye özgü bir demokrasi anlayışı olsa gerek 

2 Mayıs 1954 Milletvekili Genel Seçimleri'nde Cumhuriyetçi Millet Partisi’ne oy veren Kırşehir, DP tarafından 30 Haziran 1954’de çıkarılan bir kanunla ilçe yapılarak cezalandırıldı. 

Sn. Başbakan, insanların özel yaşamlarının gözler önüne serildiği bu günlerde Sn. Menderes'in çapkınlıklarını ısrarla görmezden gelişi de AKP tipi demokrasiye uygun bir konu. Örnek aldığı Menderes'e gösterdiği anlayışı günümüz siyasetçilerinden esirgemesi de çok ilginç. 

Önümüzdeki günlerde Sn Başbakanın demokrat olarak gündeme getirdiği bir diğer isim olan Sn.Turgut Özal’ döneminden de bahsedeceğim. 

 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..