Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '12

 
Kategori
Edebiyat
 

Deneme Ustası Salah Birsel

Deneme Ustası Salah Birsel
 

Salah Birsel (ortada), Türkay Korkmaz (sol), Adnan Raşit Günay (sağ) Hatay Lokantası Bostancı/İST


Salah Beyle tanışıklığımız geç başladı erken bitti. İstanbul’un Bostancı semtindeki Hatay Lokantası’nın alt katında her salı toplandığımızda üç şiir isterdi bizden. Şiirleri dinledikten sonra ince dokundurmalar yapardı.”Maydanozları şiir diye yutturuyorsunuz.” derdi.

Yazın türlerinden deneme,günlük ve şiirle boy veren Salah Beyin kendine özgü dilini yapıt verdiği her türde bulmamız olanaklı.

“Tandır başında bağ dikenler, cavalacivoz söylevlerine gıcır takmak, vıdıvıdılara kulak tutmak, söylevlerinin lamba fitili koktuğu, senlik benlik taka tukası, boy satma, şinanaylar, zittirik şairler, şiir yakmak, guluklanma, panimi çipanka vb.” yaratıları kimilerine anlamsız, gereksiz gelebilir. Ancak bu buluşların O’na has olduğu bir gerçek.

Salah Bey, betimlemelerinde de aynı özgünlüğü sürdürmektedir:

“Kahramanlarımızın rengi sütlü kahvedir. Derisi yeni doğmuş bir yavrununki gibi kaygandır. Siyah saçları kıvırcık sayılmazsa da, yine çalı gibidir. Burnu, pat burun dedikleri. Deliklere doğru iyisinden yassılır. Gözler kestane. Alageyik gözleri ışıl ışıl. Çene kemiği betonarme karkas. Eller kürek, parmaklar puf böreği, serçe parmağı işaret parmağı kadar.Buna hokkabaz ya da yankesici eli dense de olur.”

Salah Beyin betimlediği kişiyi gözünüzün önüne getirebilirsiniz.Bu kişinin bedensel özelliklerini doğadaki varlıklardan yararlanarak verirken kendine özgü anlatımı da yine yaratmaktadır.

“ Bir sürü şairin tarih keşkeklediği, aşk vartaları, vergisiz avrat, yüz tane bin yüz selam” gibi buluşları kendi dilini yaratmada örnekler olarak sıralanabilir. Kitaplarını siz dostlarına, “sevgilerle, çok çok ve çok...” diye imzalaması O’nun bu örnekte de o özgün dilini, anlatımını bir kez daha buluyoruz.

Salah Bey, denemelerinde yarattığı dili Amerikalı Tolstoy, Kurutulmuş Felsefe Bahçesi, Bir Zavallı Sarı At, Yapıştırma Bıyık, Kendimle Konuşmalar, Keçi Çobanı Kuzu Çobanı (TRT Sanat ödülü 1970), Şiir ve Cinayet (TDK Deneme Ödülü 1976), Paf Puf (İş Bankası Edebiyat Ödülü) yapıtlarında kendini kanıtlıyor. Böylece Türk yazınındaki yerini de almış bulunuyor. Alıntılarda sizlere sunulan bu gerçeği diğer ürün verdiği türlerde de -şiir,günlük- görmemiz olanaklıdır.

Salah Bey, özgün dil ve anlatımı dışında araştırıcı bir düşün, yazın adamıdır da. Örneğin, şiirlerinden “yeni sis” çağımızın çevresel sorununu, “gizli sevgili” alaysama tutkusunu, “babaçkolar” kendini beğenmiş varsılları,” bir radarcı” duyargalarını çağına ayarlamış yazar ve ozanı, “çakır ayaz” son yaşlılık günlerini, “kuzu” gençliği ve halkı dile getiren önemli imgelerdir.

Salah Beyi okuduğumuzda şiirin insan ve yaşam için olduğunu daha iyi anlarız. Gerçek şiiri ironinin pembe gülüşünde, imgelerin düşünen pırıltılarında bizlere sunuyor. Buluşlarını örneklersek, “keş deniz, babayani bir hotoz, vıvıklamak, gülüzüm, gülüküzüm, lugaz, aleyk, leplep kulak, ince taktuk, ibik gügükler, domur domur ağlamak, gıllıkış, horhopurdak, alifaka, sedrebeki konuşmak, hello cello takımı, mayna sinyor laf değil, alargaya çekmek, mayışık seviler.”

Salah Bey, “Şiirin Kıvamı” adlı yazısında “ Benim şiir yazmam uzun beklemelerin sonucudur.” der. Bunu, “ ozan dili sızma baldır/ tin tin dolaşır uzayı/ yıldızlara ok atar”(Yalelli) dizeleriyle de özetler.

Salah Bey, denemelerinde İstanbul’u coğrafyasıyla bizlere sunar. Sokak sokak, semt semt. Türk yazınına emek verenleri de unutmaz. Divan edebiyatı ozanlarından gününe değin herkesi ince dokundurmalardan geçirir.

Dünya yazınına uzanan Salah Birsel, denemelerinde bizlere araştırılıp  bulunmuş ilginç bilgiler sunar. Stendhal’ın bir aşk eğitimcisi olduğunu , Adsız Köşk’ün yazarı  Alain Fournier de Stendhal gibi kalbin “hançerovaları” olduğunu savunur. Burada sözü bize getirerek Orhan Kemal’in öykülerinde de “yoksul ve gizli aşklar çoktur .” der. Necati Güngör, Cümbüşcü Tahsin’in  yoksul sevdasını “ Sevgi Ekmektir” öyküsünde gönül yarasını ekmeğe benzeterek her insanın ondan bir parça kopardığını  söyler. Bu örnekler O’nun ulusal ve dünya yazınıyla nasıl ortaklıklar yarattığını gözlerimizin önüne seriyor.

Salah Birsel, “tiryakilerini” değişik toplum katmanlarında yaratmış bir yazardır. Yarattığı “holdurhop” biçemi yakası açılmamış deyimlerle, sözcüklerle cirit attırır.

“Ben denemelerimi kronometre ile ölçerim. Hiçbir olayı, hiçbir öyküyü gereğinden çok tutmam ekranda. Bu şu demektir ki, denemelere Kaşıkçı Elmas’ı gözüyle bakarım. Her denememde de rozası altın değer yeni bir Kaşıkçı türetmeye çabalarım.” diyor.

Birsel’in bu söylediklerini anlamak için O’nun denemelerini okumaya çağrı çıkarmaktan başka bir çözüm göremiyoruz.

31 Ekim 2012'ye düşen not:

Türkçeyi yaratıcı bir kullanımla şiir, deneme türlerinde özgün yapıtlar veren, dostluğunu kazandığım Salah Birsel'i özlüyorum.Usta ozanla birlikte olduğumda can dostum Adnan Raşit ağabeyimle de buluşmuş olurduk.Her ikiside şimdi çok uzaklarda ya da bana çok yakınlar!........

 

 

( Ardıçkuşu , Kasım  2003 , s. 29 – 30 )

 

 

  

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..