Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '11

 
Kategori
Anılar
 

Deniz, kumsal, köfte, midye kabuğu, güneş, karpuz

Deniz, kumsal, köfte, midye kabuğu, güneş, karpuz
 

Maymun Deresi


Türk filmlerindeki ve çocukluğumdaki 70’li yılların plaj coşkusunu yaşamak istiyorum, cümbür cemaat gidilen. 

O yılların çocuğu olarak yazları hemen her pazar Türk filmlerindeki aileler gibi toplanıp denize giderdik. İçleri yiyecek dolu sepetler, piknik tüpleri, kilimler, toplar, çaydanlıklar, kavunlar, karpuzlar ve biz Yaşar amcanın meşhur karavanına doluşur, içlerinde 1 gram bile umutsuzluk, mutsuzluk olmayan insanlar olarak neşeyle denizin yolunu tutardık. Hep gittiğimiz “maymun deresi” denilen yere kimsecikler yer kapmasın diye erkenden yollara düşerdik. Niye “maymun deresi” demişler bilmiyorum. Kim bilir kim, neden demiş? Belki de küçük koyun bir ucunun irili ufaklı denizin içinde ve kenarında kayalıklar olmasındandır. En sevdiğim şeylerden biri o kayalıklarda hoplaya zıplaya oynayıp, cup diye denize atlamaktı. 

Kumsalın bittiği yerde hafif meyilli bir yamaçta zeytin ağaçları başlardı. Gelir gelmez ağaçların arasında en düzgün, en müsait yer bulunup konuşlanılırdı. Ağustos böceklerinin cayır cayır sesinin altında kilimler serilir, nevaleler çıkartılır, karpuzlar denizin içinde sote bir yere bırakılırdı, yerken serin serin olsun diye. Karpuzu denizden çıkartıp kestiğinde kütüürrttt diye çıkan ses kulaklarına, kıpkırmızı manzara gözlerine ve sepserin karpuz kokusu burnuna daha damağına gitmeden ziyafet yaşatırdı. Bir bıçak darbesi dört duyu organını nasıl böyle harekete geçirir şaşar kalırdın. Salatalar yapılır, o salatalık, biber, domates, soğan ve zeytinyağının hep birlikte kaynaşarak çıkardıkları koku….aman allahımmm…köftelerin, biberlerin kızarırken çıkardığı buram buram koku, sarımsakla kavrulan domatesin kokusu, çaydanlıkta kaynayan çayın dumanı tüten kokusu….aman allahııımmmm….ve tüm bunlara karışan denizin kokusu, insanın tenine sinen kumlara bulanmış güneş yağı kokusu. Her şeyin kokusu başkaydı, her şey başka güzel kokardı o zamanlar.  

Deniz nasıl böyle güzel yemyeşille masmavi arasında gider gelir hayran hayran bakardın. En sevdiğim şeylerden bir diğeri de deniz kenarında küçük midye kabukları toplamaktı. Açılmamış kabukları bulduğumuzda mutlu olur kim en güzel deniz kabuğu bulacak diye yarış yapardık.  

Denizdeyken zeytin ağaçlarının altındakilerin konuşup gülüşme sesleri, ağaçların altındayken denizdekilerin konuşup gülüşmeleri yaşamın sesiydi.  

Uzaktan yakından deniz motorları geçerdi tor tor tor tor…kimi turistleri diğer kıyılara taşırdı, kimi diskoteklerin reklamını yapardı “Bu gece Disko Golf’de dans yarışması vaaar” gibi mesela. Bazı kayıklarda kıyı kıyı dolaşıp haşlanmış mısır satardı. 

Yaşar amca bazen kayalıkların arasına dalar midye toplardı. Sonra onları ateşin üzerine yerleştirdiği bir tenekenin üzerinde pişirirdi. Ben kokusunu severdim sadece. 

Denize girilir çıkılır, arada bir şeyler atıştırılır, arada tilki uykusu kestirilirdi. Ve güneşi denizden batırıp dönüş saati geldiğinde yorgunlukların en tatlısı üzerinde gelecek hafta tekrar orada olmayı iple çekerek eve dönerdik. 

70’li yıllar her şeyin özünün olduğu gibi olduğu yıllardı. Özlüyorum bazen, arıyorum bazen. 

Biz henüz başkalarına dönüşmemişken.  

Henüz büyük acılar gelip bizi bulmamışken. 

Henüz her şeyin göründüğü gibi olduğunu zannederken. 

Eski güzel anları anmak iyidir, iyi gelir, gülümsetir.  

 

 

 
Toplam blog
: 78
: 874
Kayıt tarihi
: 03.10.08
 
 

Yaş olarak 35 dolaylarında, bir arkeoloğum. Çoğu zaman eksileri artılarından fazla da olsa mesleğ..