Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '13

 
Kategori
Kitap
 

Derin Hayatlar

Derin Hayatlar
 

Neden “Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar Derin Hayatlar”? Çocukluk yıllarımda bir arkadaşımın sorduğu  “Kan kırmızı, kar beyaz, kale kapısına sığmaz, fındık kabuğunun içindedir. Bilin bakalım bu nedir?”bilmecesi kadar uzun oldu kitabımın ismi. 

Epey düşünmüştüm; bu ilginç bilmeceyi. Cevabı, meğer cümlenin içindeymiş. Yani;  kan, kırmızıdır. Kar, beyazdır. Kale doğal olarak kapısına sığmaz ve fındık da kabuğunun içindedir. Kitabımın başlığı da içeriği hakkında ipucu veriyor aslında. Sezen Aksu’nun bir şarkısında söylediği gibi : “Yaşamak dediğin üç beş kısa mutlu andan ibaret”. 

Başımızdan geçen uzun bir hikayeyi bile hemencecik anlatıveriyoruz eşimize dostumuza. Ne de olsa anlarda saklı duyguların özü? 

Radyo İstanbul Ajansı, "İstanbul'a Dair" isimli başarılı programına konuk olduğum Gazeteci Yazar arkadaşım Özlem Süyev de "Neden bir roman değil de öykü yazdınız?" diye sormuştu bana. Dünyanın hangi ülkesinde geçmiş olursa olsun, yaşam öykülerini çok seviyorum. Çünkü o kısacık öykülerin içine koca bir ömür sığdırılmış; acısıyla, tatlısıyla.  Kitabımın ismini bu şekilde vermemdeki en büyük etken belki de budur. Bir de keskin sonuca bir an önce ulaşma isteği.

Dikkat ederseniz, okuduğunuz öykülerdeki kahramanlar, yaşadığı topluma ayna tutarlar. Gelenekleriyle, görenekleriyle, olaylara karşı verdikleri tepkiler, duruşları ve tavırlarıyla bize oldukça tanıdıktırlar. Ya kendi hanemizde ya da komşumuzda, bir şekilde vakıf olduğumuz hallerdir yaşananlar. Gelgelelim öykücüler dikkat çekmek istedikleri cümlenin altını çiziverirler. Amaç, vurguyu doğru noktaya uygulamaktır. Farklı bir bakış açısı sunarlar. Bir de öykücünün gözünden bakmaya başlarsınız olaylara.

Hayatımızda; mevsimler, yıllar, aylar, haftalar, günler vardır. Bir de saatler, dakikalar, saniyeler. Elimizde, avucumuzda bu kadar çok şey varken hafızamıza kazınanlar ya en mutlu ya da en mutsuz olduğumuz zamanlardır.

An, deyip küçümseyemeyiz.  O an dediğimiz zaman diliminde ömrümüze ömür eklenir ya da bir ömür kaybolup gider. Kitabımdaki kahramanlarımın isimleri o kadar çok ki bazen hatırlamakta  zorlanıyorum. Çünkü birbirinden bağımsız otuz iki tane öykü var kitabımda. Hepsinin de farklı kurgusu  mevcut. Bunların içinde herkesin kendine daha yakın hissettiği bir veya birkaç öykü var. Hal böyle olunca da o öykümle ilgili konuşuyor okurlarım. Kitabımı henüz okumamış olanlar ise “bütün kitaplarınızı alıp okuyacağım” diyebiliyor. Oysa henüz bir kitabım  var ama isimleri sanırım böyle bir düşünceye sürüklüyor onları.  “Kabus, Park Mağduru Kızlar, Mucize, Bir Çocuk, Pişmanlık Demlendikçe Koyulaşır, Acının Rengi Bazen Koyu Nefrettir, Duvarları Ören Soğuk Yalnızlık, Saatlerin Durduğu An, Güzide Çiçekler, Yaşanmamış Yılların Yürek İzi, Yaşayan Bir Ölü, Yürek Göçü Zordur, Acı Gider Yerine Ahı Kalır, Ansızın Gidenler, Mutsuzluğun Cinsiyeti Olmaz, Seni Seviyorum, Aşk Tortusu, Bir Özgeçmiş Öyküsü, Tepeden Tırnağa Siyahtı, Bir Günün Götürdükleri, Essahtan mı Oğul, Yalnızlığın Gözyaşları, İletişim Kapı Ziliyle Başlar, İnsan Kumaşı Ağır Olur, Yürek Alfabesi, Kirpik Eşiğinden Dışarı Sızanlar, Göz Yummanın Sınırları, Elimde Değil Gözümde Büyüttüklerim Var Boy Boy, Yüzüme Astığım İfadeler, Hayallerim ve Gerçeklerim, Kamber” gibi.

Kime sorsanız; hayatının roman gibi olduğunu, yıllarının ise rüzgar gibi geçtiğini söyler. Öyle ya da böyle; derindir ve çok özeldir bütün hayatlar.  

Arjantin’in en gözde yazarlarından Julio Cortizar : “Düz yazı bir boks maçı gibidir. Romanı puan alarak kazanabilirsiniz ama öyküde nakavt etmeniz gerekir” der. Ben de son söz olarak şöyle bir dilekte bulunmak istiyorum hepinize: “Bir öykü kadar kısa olan hayatınızda, derin izleriniz hep mutluluklarınız olsun”.

Aysel AKSÜMER

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..