Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '14

 
Kategori
Güncel
 

Dersim'den Uludere'ye,Tarihle Hesaplaşmak...

Dersim'den Uludere'ye,Tarihle Hesaplaşmak...
 


Türkiye bu günün emperyalistlerinin tarihteki temsilcileri tarafından işgal edildi. Misak-ı Milli sınırları içinde uzun savaşlardan sonra yoktan var edildi.

Cumhuriyet, kendi hukukunu, devrimlerini yerleştirmek için "din elden gidiyor" diye başkaldıranlarla  olduğu gibi otoritesini kabul etmeyenlerle devlet olmaktan kaynaklı tarihte örnekleri çokça olduğu gibi mücadele etti.

Dersimde egemen olan aşiret ve ağalık düzeni cumhuriyetin getirdiği hukuku kabullenmedi; vergi vermedi, asker göndermedi.

Osmanlıdan bu yana neredeyse kendi kurallarını yaratan ve uygulayan hatta kendisi asker alan ve 1947 yılına kadar direnen asıl sorunun kaynağı olan aşiret düzenine karşı cumhuriyetin müdahale etmemesini beklemek olası değildi. Ancak"eşkıyalarla mücadele edeceğim" diye devlet erkini elinde bulunduranlar ne yazık ki işi katliam boyutuna taşıdılar.Kabul edilemez olan bu.

Dersimde yaşanalar ile ülkenin yüzleşmesi gerektiği konusunda hiç kuşku taşımıyorum.

Tetiklerin arkasındaki parmakların kim olduğundan çok asıl değişmesi gereken, onları yetiştiren zihniyete egemen olan kültürel kodların, evrensel değerleri içselleştirmeyen devlet aklının, siyasi ikliminin değiştirilmesi. Bugün de geçmişten farklı değil ne yazık ki.

Gezi direnişi sürecinde en temel haklarını kullanmak isteyen göstericilere uygulanan devlet şiddetini savunanların Dersim'de yaşanan katliamlara dair eleştirel söz etmeleri en yalın ifade ile iki yüzlülüktür.

Devlet/iktidar/egemen dünde korkuyordu halkından bugünde. Korkulardan kurtulmak, evrensel değerleri içselleştirmek gerek.

Tarihteki kanlı/kara sayfaların oluşmasının altında yatan en önemli etken kanımca on yıllarca savaşarak Anadolu'ya sıkışarak yoktan bir devlet var eden kurucu iradeye egemen olan korkulardır. Dersimde yaşanan da bu korkunun dışa vurumudur.

Kurtuluş savaşını başarmış genç cumhuriyetin ordusunun dersim dağlarında o günün deyimiyle "eşkıyalara" yenilmesi Ankara'da şok yaratmıştır. Kendi yurttaşının üzerine havadan bomba yağdırılmasının başkaca anlamı, izahı yoktur.

Sonuç olarak bu gün yaşanan egemenin şiddetine karşı çık(a)mayanların günümüzün değer yargıları ve ölçüleri ile o tarihteki devlet erkini elinde bulunduranları ve devlet eliyle katliam yapanları yargılamaları kolaycılık.

Uludere'nin hesabını ver(e)meyen,  sor(a)mayan ittifakın/ortak siyasi dilin; Dersim üzerine ahkam kesmesini, yaşanan katliamı yargılamasını samimi bulmadığımı ifade etmeliyim.

***

Sözü Ahmet Taner Kışlalı'ya bırakalım. Kışlalı, Dersim üzerine yazdığı yazısında olayın dış bağlantılarına da dikkat çektikten sonra Sosyalist enternasyonal'in değerlendirmelerine de yer veriyor;


"Gezilerimde zaman, zaman karşıma çıkan bir soru var:

Dersim isyanının arkasındaki gerçek nedir? Özellikle gençlerden gelen bir soru bu.

Gençler, inançlarını savunuyorlar. Bilgileri dışındaki sorularla karşılaştıklarında da, yanıtlarını gazete köşelerinde verilmesini istiyorlar. Hem kendileri, hem de kendileri gibi bilmeyenler öğrensin diye.

Doğu ve güneydoğu'daki başkaldırmalar içinde iki tanesi önemli: Şeyh Sait ayaklanması ile Dersim ayaklanması. Şeyh Sait ayaklanmasının arkasında İngiltere vardı.

İngiltere'nin amacı, bu ayaklanma sayesinde, Musul üzerindeki isteklerini Türkiye'ye kabul ettirmekti. Kuzey Irak petrollerini kendi denetimi altına almaktı.

'Din elden gidiyor' görünümü altındaki ayaklanma bastırıldı. Ama İngiliz emperyalizmi de amacına ulaşmış oldu.

Gerek Moskova, gerekse Türkiye komünistleri, Şeyh Sait ayaklanmasına ( 1925 ) destek vermediler. Komintern ( komünist enternasyonal ) belgelerinde; bu tutumun nedenleri şöyle açıklanıyor.

'Mustafa kemal, genel olarak ulusal kurtuluş hareketini temsil etmekte ve Türkiye'nin demokratlaşması ve feodal kalıntılar ile Müslüman din adamlarının etkisinden kurtarılması için çalışmaktadır. Kemal'e karşı, ilk olarak emperyalizm, ikinci olarak feodal ağalar, üçüncü olarak din adamları ve dördüncü olarak liman şehirlerinin yabancı sermayeye bağlı ticaret burjuvazisi mücadele etmektedir.'

Dersim, bugünkü Tunceli'nin eski adı ve dersim tarihi, ayaklanmalarla dolu.

Padişahlara karşı ayaklanmışlar. Meşrutiyette ayaklanmışlar. Jön Türk hareketinde ayaklanmışlar. Sonuncu olarak da cumhuriyet yönetimine karşı ayaklanmışlar.

Kimler bunlar?

Osmanlının bile tımar sistemine dâhil edemediği şeyhler, ağalar, aşiret reisleri... Yani yargıda kendileri olan, vergiyi de kendileri toplayan gençleri askere yollamayıp kendi muhafızları yapan, haydut çeteleri oluşturan feodal güçler, derebeyleri.

Niçin ayaklanıyorlar?

Bu geri düzen değiştirilmek istendiği için.

Komintern belgelerinde ( 1937 ), son dersim ayaklanmasına neden olan ortam şöyle anlatılıyor.

'Feodal unsurlar, Kemalist parti tarafından gerçekleştirilen reformlara rağmen, bugüne kadar ülkenin bu sapa bölgesinde barınmayı başarmışlardır... Dersim, Türkiye'nin ulusal ekonomisinin dışında kalmaktaydı. Öyle ki başka bir vilayetten hiçbir tüccar, Dersimde iş yapmayı göze alamazdı. Devletin Dersimde askerlik yükümlülüğünü gerçekleştirmesi ve yasal vergileri toplaması, bugüne kadar mümkün olmamıştır.'

Ve ekleniyor:

'İsyanın arifesinde tapu kadastro idaresi, feodal aşiret reislerinin elinde bulunan halka ait malların incelenmesi ve saptanmasına ilişkin hükümet önlemlerini uygulamaya başlamıştı. Bu durumda feodalizm, kendi yasadışı egemenliğinin iktisadi temellerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu hissetti. İşte, özellikle bu önlem, isyana yol açan neden olmuştur.'

Son Dersim ayaklanmasının çok kanlı bir biçimde bastırıldığı doğrudur.

Hareketi yöneten komutanın, bu nedenle görevden alındığı da bilinmektedir. Ama dersim ayaklanması nedeni ile Atatürk'ü ve Kemalizm'i suçlamaya çalışanların öncelikle şu soruyu yanıtlamaları gerekir:

'Suçlamalar doğru ise Tunceli niçin yıllar boyu Atatürk'ün partisine oy vermiştir? Türkiye'de Kemalist partiye - ya da başka bir partiye - verilen oyların yüzde 70'leri aştığı başka bir il var mıdır?'

İşte dersim gerçeği!.. Gerisi laf-ı güzaf."*

Komitern belgelerine dair eleştirilerin olduğunu da yazıya eklemeliyim. O günün uluslar arası siyasi tablosu irdelenmeden sağlıklı değerlendirme yapmak olası değil.

Ortada işgalci emperyalistlere karşı verilmiş bir kurtuluş savaşı ve hukukunu topraklarının her yerinde egemen kılmaya çabalayan bir cumhuriyet. O günün koşullarında oluşturulmaya çalışılan ulus devlet modeli.

Sonuçta her devirde kendini kraldan çok kralcı sayan, elindeki devlet olanaklarını pervasızca kullanan, kendi yurttaşını düşman belleyenlerin yarattığı onlarca olay belleklerimizde tazeliğini koruyor; 1 Mayıs 77, Maraş katliamı, Çorum, Sivas, daha dün gibi Uludere .

 

*A.Taner Kışlalı, Bir Türkün Ölümü, S.22-24, Ümit Yayıncılık, 1997

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..