Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '17

 
Kategori
Deneme
 

Devlet, insanlara mı aittir, yoksa bir görüşün, ırkın veya bir dinin temsilcisi olan birine mi?

Devlet, insanlara mı aittir, yoksa bir görüşün, ırkın veya bir dinin temsilcisi olan birine mi?
 

Öncelikle bir kavrama açıklık getirmeliyiz. DEVLET nedir? Sözlüklere baktığımızda devlet,

1.

Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal örgütlü bir ulusun ya da uluslar topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık.

"Türkiye Cumhuriyeti egemen bir devlettir"

2.

TOPLUMBİLİM TERİMİ

Toplumun siyasal örgütlenişi ve örgütlerinin tümü.

Görülüyor ki devlet aslında insanların tamamını temsil eden bir örgüttür. O zaman başlığa yansıttığımız soruyu yeniden sorabiliriz.

-Devlet, (toplum) insanlara mı aittir, yoksa bir görüşün, ırkın veya bir dinin temsilcisi olan birine mi?

-Toplum insanlara aitse, neden insanlar toplum mallarına kendi evlerindekiler gibi davranmazlar, yaptıkları işlere ve ürünlere hile katıp, toplum hayatını cehenneme çevirirler?

-İnsanlar neden toplumsal ilişkilerini kendi aralarında düzenlemezler de, tepedeki birilerince oluşturulan kurallara göre yaşarlar?

Bunlar ve benzeri sorular beni hiç ilgilendirmiyor. Baştakiler ne istiyorsa yapar şu kısa hayatımı geçirir giderim diyorsanız tabii ki mesele yok. Ancak, ben genetik ve bilgisel olarak dünyada en fazla gelişmiş bir türün örneğiyim, sürüdeki bir koyun değilim, türümü ileri götürmek benim de görevim diyorsanız iş değişiyor.

“Günümüzde 
• 1- Cep-telefonları, uçaklar, bilgisayarlar, at-arabaları, mızrak gibi İNSAN BİLGİSİ üretimi olan aletlerimiz var.
• 2- Bunların yanı sıra koyun, fare gibi memeli hayvanlar, kuşlar, bitkiler, balıklar, böcekler, mercanlar, salyangozlar gibi farklı GENETİK BİLGİLERE göre oluşmuş çok hücreli canlılar var.
• 3- Bunların yanı sıra, amipler, terliksi hayvanı gibi çekirdekli tek-hücreli canlılar var. 
• 4- Bunların yanı sıra, bakteriler gibi çekirdeksiz tek-hücreli canlılar var.
• 5- Bunların yanı sıra, kuvars, mika, feldspat gibi inorganik moleküller var;
• 6- Bunların yanı sıra, azot, oksijen, karbon, demir, hidrojen, helyum gibi kimyasal elementler var;
• 7- Bunların yanı sıra, proton, nötron, elektron gibi atom-altı-öğeler var.
Şimdi geçmişe doğru gidelim, bakalım neler değişecek:
• 1- 100 yıl geriye gittiğimizde, “cep-telefonları, uçaklar, bilgisayarlar”; 10 bin yıl geriye gittiğimizde at-arabaları; 50 bin yıl geriye gittiğimizde, “mızrak, ok” yok oluyorlar; bunları oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor.
• 2- 300 milyon yıl geriye gittiğimizde, “koyun, inek, fare, kuş, kertenkele, vs. yok oluyorlar, bunları oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor.
• 3- 600 milyon yıl geriye gittiğimizde, bitkiler, balıklar, böcekler, mercanlar, midyeler, salyangoz gibi hayvanlar yok oluyorlar, bunları oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor.
• 4- 2,5 milyar yıl geriye gittiğimizde, “amip, terliksi hayvanı” gibi çekirdekli tek-hücreliler de yok oluyorlar, bunları oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor.
• 5- 4 milyar yıl geriye gittiğimizde, “bakteri” gibi çekirdeksiz tek-hücreli canlılar da yok oluyorlar, bunları oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor.
• 6- 5 milyar yıl geriye gittiğimizde, “kuvars, mika, feldspat gibi inorganik moleküller” de yok oluyorlar, bunları oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor.
• 7- 10 milyar yıl geriye gittiğimizde, azot, oksijen, karbon, demir gibi temel kimyasal elementler de yok oluyorlar, bunları oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor.
• 14 milyar yıl geriye gittiğimizde, “proton, nötron, elektron gibi madde oluşturucu temel öğeler” de yok oluyorlar, bunları oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor.”

İşte bir yüzyıl evveline kadar sahip olduğumuz bilgiler buraya kadar bile değildi. Tabii daha da geri gittiğimizde madde madde diğer bilgileri de bilmiyorduk. Diyorduk ki, tepede biri var ve her şey ona ait. O yapıyor, o yıkıyor, Bizler dâhil her şeyin sahibi o olduğuna göre ona itaat etmeliyiz.

Bu düşünce de doğal olarak önce o Allah diye isimlendirdiğimiz tepedekinin bizden isteklerini bize ulaştıracak birilerinin ortaya çıkmasına (nedense kendisi ulaştıramıyor) neden oluyor. Böylece tepede bir hiyerarşi oluşuyor. Bu hiyerarşi Halifelere, krallara v.s. devam ederek sıradan insana kadar geliyor. Böyle olunca devlet başta Allah'a ait sonra kademe kademe günümüzde başa bir şekilde geçmiş yöneticilere ait oluyor. İnsanlar sadece onların istediği biçimde yaşamak zorundalar. Düşünün bu yöneticiler insanın en doğal sahibi olduğu sağlığına kadar karışabiliyor. (Sigara içmeyin) Veya üreme dürtülerini bile kontrol altına almaya çalışıyorlar. (Şu kadar çocuk yapın). Bu yüzden de insanlar toplumu, onun örgütü olan devleti kendi malları saymıyor ve hiç özen göstermiyorlar. Hatta ona ihanet etmeyi bile bazı durumlarda hoş görüyor ve yetenek sayıyorlar.

Oysa bilimin bize son öğrettikleri ile oluşumumuzdan beri oluşan yeni bilgiler ışığında gelişen bilincimizi tepedekilerin kendi çıkarları için yaptıkları yönlendirmelerden korumamızı gerektirmektedir.

“Yani evrensel sistemimizin başında, tüm maddeler yok oluyorlar, henüz “güçlü etkileşim = strong interaction (force)” oluşturma bilgisi oluşturulmamış ve madde diye bir şey yok. Evren sadece quantum-aleminden, ENERJİDEN ibaret. ENERJİ ise, cansız ölü bir şey değil, tersine cıvıl-cıvıl hareketli ve çevresini algılayarak, en ergonomik yapısallaşmaları tercih edip, kötüleri terk eden, olasılık hesapları yaparak, enerji-akışı-yoğunluğunu artırıcı oluşumların (Chaisson 2010) gelişmesini sağlayan doğal sistemin sahibi ve yönlendiricisidir.

Dünyamızın ve doğal sistemimizin geçmişi jeolojik, astrofiziksel ve diğer doğa-bilimsel verilere göre yukarıda özetlenen şekildedir. Görüldüğü üzere, gittikçe gelişen bir doğada yaşıyoruz ve gelişimler BİLGİ oluşturulabilme yeteneğine bağlı olarak oluşuyor. Bu yeteneğe bağlı olarak, atom dediğimiz temel kimyasal elementler farklı kombinasyonlara sokuluyor, farklı varlıklar ortaya çıkıyor. Böylelikle, kuantsal enerji dediğimiz en temel canlılık öğesi tarafından başlatılıp-sürdürülen, sürekli değişim-dönüşüm içinde olan, yaşayan bir doğa ortaya çıkıyor ve milyarlarca yıllık süreçler içinde sürekli olarak evrimleşip-gelişiyor. Yani DİNAMİK SİSTEMLİ DOĞA söz konusudur ve biz insanlar bu dinamik sistemli doğada yaşamak üzere oluşturulmuş varlıklardan biriyiz”.

İnsanlarımızın duyarsızlığının nedeni mevcut tepeye bağlı sistem (statik sistem) tarafından zombileştirilmiş, yani böyle bir yaşamın normal olduğuna inandırılmışız. Bunu da örnekleyelim. Bir insana kuduz virüsü zerk ederseniz, artık başkalarını ısırmak onun için normal bir davranış olacaktır. Artık o bir zombidir.

Düşündüğümüzde hepimiz az veya çok zombileştik gibime geliyor. Bu yüzden kafamızdaki düşüncelerin tamamını bir gözden geçirmekte yarar var diye düşünüyorum.

 

(Kaynak: İsmet Gedik D.O.M.)

İzmir 12.02.2017

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..