Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '15

 
Kategori
Güncel
 

Devlet Cizre'de yaşananlara seyirci kalıyor

Güney doğuda devlet iyice hâkimiyetini yitirdi. “Çözüm süreci” kapsamında yapılan çalışmalarda baş muhatap konumuna çıkan Bölücübaşı ve Kandil’in komutasındaki terör örgütü PKK siyasal statüye oturarak legal(!) konuma erişti. PKK’nın siyasallaşarak legalleşmesi(!) vesilesi ile boşluğu PKK’nın şehir yapılanması olan gençlik yapılanması YDG-H aldı.

IŞİD’in Kobani’de PYD’nin yanıda savaşmaya giden çok sayıda PKK’lıyı öldürmesinin müsebbibi olarak HÜDA-PAR’lıların IŞİD’e destek vermesini gösteren YDG-H’lilerin HÜDA-PAR’a ait ev ve işyerlerine yaptıkları saldırılarla başlayan karşılıklı çatışmalar aylardır sürüyor.

27 Aralık’tan buyana çatışmaların şiddetinin artması ve ölümlerle sonuçlanması Cizre’de yaşananların artık basit bir gruplar çatışması olmadığını gözler önüne seriyor.

Cizre’de neler oluyor?

Cizre’deki çatışmaların görünen iki aktörü var:

Bunlardan birincisi, PKK’nın gençlik yapılanması olan ve kısaca YDG-H diye adlandırılan Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi. Bu hareketin mensupları akşamdan sabaha kadar “Kaplan Timleri” olarak silahlı bir şekilde kimlik kontrolü, araç kontrolü ve üst araması yaparak YDG-H’nin otoritesini tesis etmeye çalışıyorlar.

İkincisi ise Hizbullah’ın YDG-H’ye karşı devreye soktuğu yine silahlı Şeyh Said Gençliği adlı örgütlenme. Her iki tarafın militanları da yüzlerini maskelerle kapatıyor. Cizre’nin mahallelerinin büyük bir bölümü bugün “kurtarılmış bölgeler” olarak ya YDG-H ya da Hizbullah’ın denetiminde. YDG-H, Cizre’de mutlak bir hâkimiyet kurmak ve Hizbullah’ı buradan söküp atmak istiyor. İki grup arasında Cizre’nin kontrolünü ele almaya yönelik kıyasıya bir üstünlük savaşı sürüyor. Taraflar çatışmalarda pompalı tüfeklerin yanı sıra Kalaşnikof, ağır makineli, nokta vuruş tüfekleri, roketatar ve el bombası da kullanıyorlar.

Çözüm sürecinin taraflarından İktidar ve PKK-HDP ikilisinden HDP olayların “provokasyon” olduğunu söylerken, HDP tarafı bu provokasyonda MİT ve Emniyet birimlerinin parmağı olduğunu iddia ediyor.

İşin tuhaf tarafı çatışmanın tarafları YDG-H, YDG-K ve HÜDA-PAR her iki grupta olayların “provokasyon” olduğunu söyleyerek karşı tarafı suçluyorlar.

Olayların perde arkası senaryoları;

Cizre’de yaşanan olayların bir numaralı nedeni olarak “çözüm süreci”’ ni baltalamak adına yapılan “provokasyon” eylemler olarak gösteriliyor. Peki bu “provokasyon”’u kim yaptırıyor/yapıyor.

- PKK’nın içerirsinde “çözüm süreci” başarıya ulaşırsa terörizmden beslenen bir takım kişilerin hükmünün kalmayacağı ve boşta kalma korkusu KCK ve Kandil’den bağımsız hareket ederek eylemleri sürdürmesi olarak öne sürülüyor.

-  Devletin istihbarat raporlarına yansıyan ve bölgedeki “provokasyon”’larda dış güçlerin etkisi. “Çözüm sürecine karşı olan Avrupa güdümündeki PKK’lılar ve silah baronları PKK içerisindeki kendine yakın militanlarla YDG-H’nin yapılanmasını Türkiye’de oluşturarak eylemlerini organize etmekteler.

Bu arada DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle’nin Cizre’de Öcalan’ın “maske takmayın, hendek kazmayın” diye “herkesi hassas ve sağduyulu olmaya” çağırmasının ardından 12 yaşında bir çocuğun öldürülmesi olayı yaşanması, maske ve hendek kazmaların devam etmesi. YDG-H’nin PKK-Kandil ve HDP kontrolünü dışında olduğu imajı verse de bana pek inandırıcı gelmediğini ifade etmek isterim.

-  HDP tarafından ortaya atılan önemli bir iddiada “Cizre’yi karıştırıp çözüm sürecini baltalamak isteyen karanlık güçlerin polise sızdığı” tezi. Polisin plakasız araçlar ve emniyet kayıtlarında bulunmayan silahlar kullandığı. HDP çevrelerinde bu tez sıkça işleniyor. İktidara yakın yayın organları da zaman zaman HDP’nin bu tezini “Paralel polisler” olarak lanse ederek yazıyorlar. HDP’nin bir diğer iddiası da polisin Hizbullah’ın yanında yer aldığı.

Cizre’de bütün bunlar yaşanırken devlet nerede?

Devlet güçlerinin Cizre’de duruma hâkim olduğundan ve Polisin varlığından söz edebilmek ise neredeyse mümkün değil.

Cizre’de devlet, olayların başından itibaren geri planda görünüyor. YDG-H tarafından kazılan hendekler polisin mahallelere girebilmesine engel olduğu. Bu durum polisin olaylara müdahale etmesini ciddi bir şekilde zorlaştırdığı, gündüzleri ve olaysız saatlerde Cizre’de trafik polisi dâhil polis ve polis aracının görünmediği ise aldığımız haberler arasında en dikkat çekicisi. Polis olaylara karşı adeta göstermelik olarak yaptığı cılız müdahale durumlarda da sıkça biber gazı kullanıyor.

Bütün bunlar yetmez gibi birde Cizre’de çatışma ve gerilimin doruk noktada olduğu bir dönemde Hrant Dink cinayetinde adı geçen 2007 yılındaki Trabzon İstihbarat Şubesi Amiri Ercan Demir, 30 Aralık tarihinde Cizre’ye Emniyet Müdürü olarak atanması dikkat çekicidir.

Askerin ise eli kolu bağlanmış İç işleri bakanının “PKK’ya müdahale etmeyin” talimatı nedeniyle Valiliğin askerin operasyon yapmasına izni vermediği söylentisi var.

Suriye’ye sınır Irak bölgesel Kürt yönetimine 20 km. mesafede bulunan Cizre adeta kaderine terk edilmiş durumda.  

Kobani’de yaşananları ve HÜDA-PAR’ı IŞİD’in destekçisi görerek Cizreyi savaş alanına çeviren YDG-H’li maskeli militanlara silahlı destek veren PKK militanları Kandil ve HDP iradesinin dışında mı? Hareket ediyor yoksa o şekilde mi lanse ediliyor orası bir muamma.

Ancak Devletin güçlerinin olaylar karşısında seyir durumunda olması anlaşılır gibi değil. Oysa İstanbul, Ankara, İzmir, Adana gibi şehirler ve bölgelerde en küçük protesto eylemi, yürüyüş, basın açıklaması gibi etkinliklerde devletin emniyet güçleri acımasızca orantısız güç kullanabildiğine sıkça şahit oluyoruz. Sakın sözlerim yanlış anlaşılmasın devlet gücü şiddet uygulasın demiyorum. Ama gereği neyse onu yapmasının gerektiği yoksa bu olayların çevreye sıçrayacağı ve önü alınmaz bir duruma gelebileceği göz ardı edilmemelidir.

 İbrahim Halil SİPAHİ

27.012015/ADANA

 
Toplam blog
: 100
: 1366
Kayıt tarihi
: 12.08.14
 
 

Adana'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Adana'da Yüksek öğrenimini Konya Selçuk Üniversitesi Eğiti..