Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '18

 
Kategori
Güncel
 

Devletin Tosunu

Devletin Tosunu
 

Çok güçlü, damızlık bir boğa köyündeki tüm ineklerle çiftleşmiş. İnekler yetmeyince diğer hayvanlara ve hatta fıkra bu ya köyün kadınlarına yan gözle bakmaya başlamış. Bu durumdan rahatsız olan köy ahalisi ne yapsak diye düşünmeye başlamış. Köy ihtiyar heyeti toplanmış ve ünü tüm ülkeye yayılan boğayı devlet üretme çiftliğine satmaya karar vermiş. Bakıcıları devlet üretme çiftliğine satılan boğayı ineklerin arasına salmaya karar vermiş, aradan birkaç gün geçmiş ancak boğada hiçbir hareket olmamış.

Ağacın altında geviş getiren boğanın bakıcısı yanına gitmiş ve; “-Boğa kardeş, köydeyken seni kimse tutamazdı, ne oldu hasta mısın?”

Boğa bakıcısına yavaşça dönerek; “-Eee ne yapalım? Artık devlet memuru olduk,” demiş.(1)

Bu trajikomik fıkra elbette pek de hoş değil. Burada bu fıkrayı anlatanlar duruma kendi bakış açılarından bir yorum getirmişler ve hayvanlar âleminde olmasına rağmen yine de kimsenin üzerine alınmamasını dilerim.

“Devletin malı deniz, yemeyen domuz” veya “Bal tutan parmağını yalar” daha bir sürü uydurma atasözü ile rüşveti içselleştiren anlayışın devlete memur olunca yan gelip yatma yeri olacağına dair bir nevi tamamlayıcı ancak devlet mevhumunu ortadan kaldırıcı bir anlayışın toplamıdır.

Devlet hemen her kesimin ancak özellikle de en alt kesimlerin büyük emeğinin olduğu vergilerle hemen herkesin katıldığı bir organizasyondur.

Devlet kuramında herkes farklı şeyler söyleyebilir. Bence savaşçısının ve vergiyi üretmek için çalıştırılanların veya çalışanların halkın en fakirlerinden müteşekkil, yönetim kademesinin ise nispeten eğitimli halkın desteğini alanların olduğu veya bir boya ya da soya dâhil olup da kendi soyu başta olmak üzere soya sahip olan kişinin de elbette boyun veya soyun sözü geçen kişisi veya kişileri olmalıdır. En azından Türklerin devlet geleneği bir şekilde veya buna yakın bir şekilde olmuştur. Bey, diğer beylerin de desteğini alabilirse devlet ortaya çıkar, beylerin desteğini alamadığı zaman ise; mecburi savaşlar ve güç mücadeleleri olmuş, ölenler ölmüş, kalanlar birliği sağlayabildikleri ölçüde var olabilmeyi başarmışlardır. Günümüzde beyler olmadığına göre; parayı elinde tutan beyler, sermaye grupları, sendikalar, şehirlerde malum güçler, elbette dini cemaatler, ırksal farklılıklar varsa bu grupların temsilcileriyle yapılan açık veya kapalı ittifaklar denebilir. Burada esas pastanın büyüğünü daima güçlü olanın alacağını, birbiriyle sıkı ittifakı olan gruplar, kökü dışarıda olup içeriye tehdit transfer etme kapasitesine sahip gruplar ki bu sorun küçük devletler ve devletçikler aleyhine büyük devletler tarafından kullanılan uzaktan kumandalı sömürge valilerinin günümüze yansımasıdır. Bu durumda; ittifakı güçlü olan, birbirine sıkı sıkıya bağlı gruplar, birbirleriyle herhangi bir bağı olmayan ve bir şekilde birbirlerine rakip olmak zorunda kalanların ortaklığından güçlü bağlara sahiptir. Patronlar ve işçiler, ağalar ve topraksız köylüler gibi grupları göz önünde bulundurarak en basitidir gerçekte ilişkiler çok daha karmaşık ve komplikedir.

Para sermaye genellikle fizik kuralına göre çalışır. Şöyle ki; yağmur damlaları doğanın yasaları gereği yere düştüklerinde, derleri doldurur, dereler kendilerinden büyük nehirlerin kollarını onlar da Tuna nehri misali denizlere, denizler de okyanusları besler. Sermaye ve kapitalizm düzeni de aşağı yukarı günümüzde aynı şekilde çalıştığı düşünülebilir. En azından ben böyle düşünüyorum. Burada yağmur damlaları sıradan insanları hem üretici hem de tüketici olarak temsil ederken, tek başlarına anlamsızdırlar.

Devlet aslında biz yağmur damlaları olan insanların ihtiyaç duyduğu güvendiği güvenebileceği tek kurumdur. Bu kurumunu kaybeden toplumlar diğer toplumların her türlü hizmetini yapmak üzere derhal konum değiştirir ve statüsü bir anda tüm demokrasi, insan hakları safsatalarına rağmen bu durum değişmez.

Yine yağmur damlalarının çoğunun asla okumayacağı bir yazı yazıldı. Yağmur damlası elbette küçük ve önemsizdir ancak gerçek yağmur damlası olmadan okyanusların asla olamayacağıdır. Bunu ise yağmur damlaları asla öğrenemeyecek, öğrendikleri ve ittifak edebildikleri zaman bir başka çağ gerçekleşecek ancak bu belki de ölüm halinde gerçekleşecek bir hülyadır.

Yazıyı tamamlamıyorum ancak devlet denilen kurum öncelikle güçlü bir devlet yağmur damlaları için gereklidir. Sıradan insanların devleti güçlü olduğu takdirde, karınları tok sırtları pek, güvenlik içinde huzur dolu olabilirler. Belki de son söz olarak şu söylenebilir; “günü geldiğinde ki bu gün tosunun inisiyatifinde değildir; tosunları keser, yerler”

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..