Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '12

 
Kategori
Güncel
 

Dibimizdeki bela : SURİYE

Dibimizdeki bela : SURİYE
 

Takip ediyor musunuz bilmiyorum. Suriye konusu son günlerin, ekstra bir gelişme olmaz ise hem Türkiye’nin, hem de diğer dünya ülkelerinin baş konusu. Nasıl olmasın ki, Esat yönetimi, dünyanın gözü önünde durmadan kendi halkını katlediyor. Faşizm, Monorşik düzenin önüne geçmiş, ben öldürürüm, kimse de sesini çıkartamaz diyor…

Suriye’de işler çok karışık. Orada yaşanabilir değil. Zira ölüm her sokakta, caddede, parkta, bahçede kol geziyor. Yolda yürürken birileri, birileri bir yere sığınmaya çalışırken, başka birileri “ben bir şey yapmadım, yalnızca evime gidiyorum” diye dert yanarken, başka biri “Allahu Ekber” diye nida atarken ensesine, göğsüne, kafasına ya da vücudunun herhangi bir yerine kurşunu yiyip, yere yıkılıveriyor. Tanklar, Esad rejimine muhalif insanların olduğu yerleri bombalarken, Esad mezalimi Suriye’de kardeş kanından beslenerek terör estirmeye devam ediyor. Bu terörden kaçabilenler yanı başındaki Türkiye topraklarına kendilerini attıklarında “ ya şükür” diyorlar. Bir şekilde bu mezalimden ve ölüm caddelerinden kanlı pusulardan kaçamayanlar da ne yazık ki, hayatlarını kaybediyorlar. Laf değil, bu şekilde ölenlerin sayısının 5.000’i geçtiği ifade ediliyor. Şaka değil! Rakamla da 5.000, yazıyla da beş bin. Bunların hemen hemen hepsi sivil. Kadın, erkek, genç, yaşlı.. Onların hepsi insan.. Ama Esad ve Esadçılara göre muhalif. Yani rejime karşı gelen. Yani terörist !..

Türkiye Suriye’nin bu katliamı durdurması için pek çok kez diplomatik görüşme yaptı. Esad durmadı. Başka ülkelerle de diplomatik temaslar içine girdi. Ama Esad yine durmadı. Ankara en son olarak BM ile görüşüp, devreye girmesini istedi. BM devreye girdi mi, girecek mi belli değil ama Suriye yönetimine açık açık bu katliamı durdur ve ‘ateşkes’ yap dedi ve bu ayın 12’sine kadar süre verdi. Peki, ne oldu? O günden bugüne 8 gün geçti. Esad yine durmadı ve öncekiler kadar olmasa da yine silah sesleri duyulmaya başlandı. Suriye’de silah sesleri durmaz iken, kendi topraklarımızda daha şimdiden sayıları 30 bini geçen küçük bir Suriye inşa edildi. Onlara her gün yemek, sağlık, eğitim vs hizmetleri Türkiye tarafından veriliyor ve bu masrafların 150 milyon doları bulduğu ifade ediliyor. Ve bu sığınmacılara ne kadar süre bakacağımız belli değil. Onlarda gitmeye pek hevesli değil. Hatta öyle benimsemişler ki Hatay’ı, kendi topraklarıymış gibi Hatay caddelerinde gezinmekte ve sokaklarda olay bile çıkartmaktalar. Bir söylentiye göre de, bu insanlar Türkiye hükümetinin yardımı ve isteği ile buraya gelmişlerdir. Peki, şimdi ne olacak?

Kısaca özet geçmeye çalıştığım Suriye meselesi şuan itibari ile bir çıkmazda. Türkiye bir taraftan diplomatik ilişkilerle bu işi çözmeye çalışırken, diğer taraftan sığınmacılara da bakmak zorunda. Onların yeme-içmelerinin haricinde barınma sorunlarını da çok kısa sürede hallediverdi. Onlara konteyner evler yaptı ve gelenlere kurulan kampta, çok konforlu olmasa da yaşamlarını idame ettirecek kadar konfor var. En azından vurulma tehditi yok. Ekmek ve su Türkiye devletinden. Daha ne istesinler? Ama gelin görün ki, Van depreminde açıkta kalanlara bile tam baraka ve konteyner ev sağlayamayan ve oradaki insanların kara kışı, kar altında çadırda kalmasına vesile olan Ankara, sığınmacıların derdini çok kısa sürede çözüverdi.. Bunun haricinde bazı dikkat çeken hususları sizinle paylaşayım..

1-     Suriye’de bir iç çatışma/savaş var. Bu yakın zamanda sınırlarımızda bölgesel bir savaş haline gelebilir.

2-     Avrupa, Suriye’ye adam gibi sesini çıkartmıyor. Ama Türkiye’nin çabalarını destekliyor. Bir taraftan da ‘biz arkanızdayız’ mesajı veriyor. Ve Türkiye bu itelemelerle kendini bir anda Suriye’ye askeri müdahalenin içinde bulabilir.

3-     Amerika İran’a kafa tutarken ve direkt kendisi bu konu ile müdahil olurken, öbür taraftan Suriye’ye hep Türkiye üzerinden mesaj gönderiyor ve kibarca ‘katliamı’ durdur diyor. Gerekirse müdahale ederim diyor.

4-     Suriye’de Türkiye’yi muhalifleri (Özgür Suriye Ordusu) himaye ettiğini, silahlandırarak, kendilerine karşı kışkırttığını ve eğitim verdiğini iddia ediyor ve aba altından sopa gösteriyor..

5-     Suriye’ye katliamı durdur diyen ABD Irak’ta benzerini yapmadı mı? Üstelik orada yalnızca 2003 yılından sonra 120.000’in üzerinde insan hayatını kaybetti.

6-     Suriye’ye kafa tutan Türkiye, bu mesele kendi meselesiymiş gibi müdahil olurken, her seferinde öldürülen o 5.000 sivil için veryansın ederken, Irak’ta öldürülen 120.000 insan için neden sesini çıkartamadı?

7-     Türkiye BM’nin da yardımıyla Suriye’ye ilk etapta bir ‘insani koridor’ açmanın ya da ‘tampon bölge’ oluşturmayı ve gerekirse Suriye ile savaşa girmeyi bile planlarken, Suriye’nin yanında Rusya, İran ve hatta Çin’in olma ihtimalini hiç mi hesaba katmadı.

8-     Suriye ile olası bir savaş halinde ya da ‘fiziksel müdahalede’ bulunma girişimleri olma durumunda yalnız Suriye’yi değil, bu ülkeleri de karşısına alacağını düşünmedi mi? Zira İran ve Rusya Suriye’yi her şekilde destekleyen ve gerek insani, gerek maddi, gerekse silah yardımında bulunan ülkeler. Daha geçenlerde Suriye’ye giden ağzına kadar silah dolu bir gemi durdurulmadı mı? İran ise her şekilde bu işe müdahil olacağından onlarla da savaşmak durumunda kalmaz mıyız? Hatta, Türkiye’nin dostu gibi görünen Taliban, El-Kaide, Müslüman kardeşler vs. bu işe nasıl bakacaklardır..

9-     Her hâlükârda bir savaş durumu söz konusu olur ise, Kuzey, Güneydoğu ve Doğu sınırlarımızı nasıl koruyacağız? Ya da Avrupa ve hamimiz Amerika bizi koruyacak mı ?

10-  Kapalı kapılar ardında, diplomatik olarak konuşulanlar nedir? Yoksa ABD bize yine 1 koyun 3 alın gibi bir masalı mı anlattı?

11-  Libya ve Mısır’da iştahları kabaran Avrupa’nın neden sesi soluğu çıkmamaktadır?

12-  Türkiye’nin Ortadoğu’da söz ve güç sahibi olmak ve burada lider benim deme lüksü var mıdır?

13-   Olası bir savaş tamtamları çalarsa meclis buna olur verecek midir?

Bu sorular uzatıldıkça uzatılabilir. Neresinden bakarsanız bakın. Suriye meselesi çetrefilli bir durumdur ve bu işten en çok nemalanacak olan yine ABD hatta şimdilik sesi çıkmayan Avrupa olacaktır. Bakın görün yarın bir gün Esat rejimi yıkılsa ve yerine geçen yeni yönetim ile ilk temasları sağlayacak olan yine Avrupalı şirketler ve hükümetler olacaktır. Durum böyle olunca da Türkiye 1 koyup 3 almak yerine üçün birini alacaktır. Kayıplarsa cabası olacaktır.

Evet, Suriye’nin hali, içler acısıdır. Orada insanlar ölmektedir. Ancak, bu soruna acilen BM müdahil olmalı ve sorunu kökten çözmelidir. Çözemiyorsa da Suriye’yi kendi haline bırakmak en doğrusu olmalı. Yıllardır, Afrika’da onlarca insan öldürülüyor. Kimsenin sesi çıkmıyor. Ama söz konusu Arap ülkeleri olunca birileri efe kesiliveriyor. Anlaşılan Türkiye’yi hala oyuncak ülke gibi görenler var. Türkiye’nin 70-80 milyonluk nüfusu olması demek, dünyanın her tarafına savaşçı göndermek değildir. Tüm dünya bu olayı görüyor, duyuyor, gözlemliyor. Ama yalnızca ABD ve Avrupa bizi pohpohluyor. Bunda bir iş var demek lazım.

Son Söz   :  ABD’nin ve Avrupa’nın hakkımızda pek hayırlı düşünmediği malum. Yoksa Batı’nın düşüncesi;Suriye bahane olup da, asıl hedef Türkiye midir? Lütfen dikkat. İki husus çok önemli. 1-) Ortadoğu, petrolü bol ama zemini kaygan bir coğrafyadır. 2-) Araplarla bir duygusal bağımız olsa da, Osmanlı zamanında yüzyıllarca buraları yönetmiş olsak ve de bu topraklar eskiden bizimdi gibilerinden böbürlenmeler ve Romantik davranışlar olsa da ‘Arap milletine güvenilmez.’ Ve Türkiye burada dans etmeye çalışıyor. Aklımızı başımıza alalım !..

../..

 

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..