Diğer yandan kan ve barut

Türkiye, Suriye, İsrail, Filistin, Lübnan, Kıbrıs ve Mısır gibi ülkelerin yer aldığı Doğu Akdeniz havzası farklı kültür ve uygarlıkları barındırdığı gibi petrol ve doğalgaz kaynaklarının yer aldığı stratejik bir konumdadır. Okyanusa açılan suyolu üzerinde yer alan ülkelerde diğer önemli bir sorun da sudur. Suyun yetersizliği ve artan nüfusun su ihtiyacının nasıl karşılanacağı ise belirsizliğini korumaktadır.

Bu bağlamda Doğu Akdeniz’in geleceğini su ve petrol belirleyecektir.

Bölgede var olan sorunlar yumağının dünya kamuoyunu meşgul etmesi artarak devam edecektir. Keskin hesaplaşmalar yaşanacaktır.

Irak ve benzeri komşu ülkelerin yer altı kaynaklarının varlığı da iştah açıcıdır. Emperyalist ülkelerin bölgeye olan ilgisini çekmektedir. Nitekim bir oldubittiye getirilip Irak’ın ablukaya alınıp işgal edilmesini ve sonrası gelişen olayları bu açıdan değerlendirmekte fayda vardır.

Irak’ın işgal edilmesi ve yıllardır Irak halkının çektiği sıkıntı ve acıların kaynağında petrole olan açlık yatmaktadır. Bir insanın hayatı bir varil petrolden daha değersiz konuma getirilmiştir. Yoksa bunca insanın savaş makinelerinin kan kusan namlularına kurban edilmesinin başka bir açıklaması olabilir mi?

Bir yandan petrol ve su.

Diğer yandan kan ve barut.

Ve

Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’yu şekillendirmeye çalışanların acımasızlığı.

Gelinen noktada bölge halkının daha da yoksullaşması, susturulmaya çalışılması, karşı koyanların kafalarının koparılması. Feryat ve figanların toza toprağa karışması. Yüzlerce insanın toprağa düşmesi. Sakat kalması. Ortadoğu’nun kızgın çöl sıcaklarına rağmen gözlerde buz tutan gözyaşları.

Filistin halkının bölge ülkelerince kendi çıkarlarına alet edilmeye çalışılması. Arap ülkelerinin gelişen İsrail saldırıları karşısında sessiz kalmaları. Günlerce süren bombalama ve ölümler karşısında ateşkes için yeterli çabayı göstermemeleri. Çocukların, kadınların, yaşlıların ve dahası suçsuz ve savunmasız insanların öldürülmesi. Tüm bunları tarih yazacaktır.

Dün Osmanlıyı arkasından hançerleyenler bugün aynı şeyi Filistin için tekrarlamaktadırlar.

Ortadoğu’daki ülkelerin birçoğunda var olan kanunlar çoğu zaman devlet başkanı, kral, emir, sultan gibi yöneticilerin dudakları arasında çıkacak cümlelerden, sözcüklerden oluşur.

Bu nedenle çoğu kez ‘yazılı olmayan bu kanunlara göre savaş olağan, barış olağandışıdır.’

Ortadoğu ülkelerinin bir kısmının adında ‘ Cumhuriyet’ kelimesi bulunsa da pratikte cumhuriyet rejimine uygun oluşum ve uygulamaları bulmak zordur.

Diğer yandan Ortadoğu’daki keskin ayrışmayı bilmekte fayda vardır.

Bu ayrışmanın nedenleri irdelendiğinde karmaşık ve içinden çıkılması imkânsız bir durum ortaya çıkacaktır. İşte o karmaşıklık nedeni ile kimin kimi desteklediği ya da kimin kime neden karşı çıktığını anlamak Ortadoğu uzmanı olmayı gerektirir.

Şu kadarını yazmakta fayda vardır.

Mısır, Suudi Arabistan, Filistin El fetih grubu, Ürdün ve körfez ülkeleri ABD-Batı yanlısı bir tutum sergilerken; Suriye, Lübnan’daki Hizbullah ve Filistin’deki Hamas ise ABD-Batı-İsrail karşıtı duruş sergilemektedirler.

Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’ya barışın gelmesi için bu kamplaşmanın ve keskin ayrışmanın ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Irak’ta, Filistin’de veya herhangi bir Ortadoğu ülkesinde çocukların savaş makinelerine ve robotlaşmış kafaya sahip savaş yanlılarına kurban verilmemesi buna bağlıdır.

Savaş ama niçin?

Kan ve barut, toz ve toprak içinde kazanma ve sahip olma düşüncesi, diğerini yok etme ve haritadan silme isteği.

Yoksulluğa, açlığa ve susuzluğa itme girişimleri.

Petrol gibi bir gün tükenecek kaynağa sahip olma düşüncesi.

Robotlaşmış beyinlerin ve sabitleşmiş düşüncelerin kazanma hırsı.

Tüm bunlar küçük bir çocuğun gözlerinden yanaklarına süzülen bir damla gözyaşına değer mi?