Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '08

 
Kategori
Blog
 

Dikkat bloglarınıza yorum var (5)

Dikkat bloglarınıza yorum var (5)
 

“Dikkat Bloglarınıza Yorum Var”ın bu bölümüyle beşincisi tamamlanıyor.

ilk dört bölümde;

İzmir-mavilim, Sevda Işıklı, Alesta, Yağmur Zamanı, Yprkck, Akdenizli, Meral Yağcıoğlu, Rosemoon, Hemera, Ahmet Çeliksüngü, Mehmet Eren, Nilgün Çakıcı, Çiğdem Altınöz, Ali Gülcü, Beenmaya, Başak Altın, Saklantı, Karga, Alev Meisel, Muzaffer Cellek, Ayna, Şükriye Kayhan, Arif Öğütçü, Ayrıntıda Gezinmek, Carolina Isolabella Özgün, Nerissa, Tijhal, Nezom, Sema Çürük, Esma Kahraman, Homeros, Sabiha Rana, Mustafa Mumcu, Oğuzkan Bölükbaşı yer aldı.

Bu bölümde ise;

1.Süleyman Ekim,

2.Reha Ülkü,

3.Rıza Üsküdar,

4.Celal Çelik,

5.Ahmet Balcı,

6.Shalima,

7.Yeşilsoğan,

8.Pirmete,

yer alıyor.

18 Nisan 2008 tarihli “Beni genişliğine sev” adlı şiirinde Celal Çelik, “Yolumu şaşırsam./ Kaybolsam kalabalıkta./ Geciksem./ Uyuyakalsam bir köşede./ İrkilip uyansam, yola düşsem karanlıkta. / Labirentlere düşsem./ Çıkmaz sokaklara dalsam./ Rastgele bir kapıyı çalsam./ Sen aç o kapıyı. Beni şaşırtarak sev.” Dizelerinin başına “Hangi yoldan gitsem sana varayım.” mısrasını koymuş. “Derinliğine sev beni” diyor Çelik, “Ama aklımı alma”, “Beni bilinmeyen boyutlarda da sev”. İlk okunduğunda, birkaç kez daha okumaya çağıran bu şiir “Aşk ve evlilik “ bölümünde yer almış. Bu sonuna kadar şairane kokular alınan “şiiri” neden bu türe koyduğunu Çelik’e sormalı. 27 Ağustos 2007 tarihinde şiir bölümünde yazdığı “Kim çoğaltacak kanatlarımı” başlığıyla yazılan şairane metnin ise mutlaka okunması gerekiyor. Kendi vatanında vatan arayanları tanıştırıyor bizlerle. “Nilgün için şiirden bozma üç paragraf” 1 Kasım 2007 tarihini taşıyor. “Eleştirmek vatan hainliği midir?”, “Bana ellerini anlat”, “Kendimle röportaj” ve “Bana bir yorum makinesi lazım!” benim en sevdiğim yazıları. Onun yazılarını okumak için mutlaka zaman ayırmalısınız. “Feci şekilde aşkım geldi! Buluşalım mı?” En yeni bloğu. Yorumlara verdiği cevaplarda ironi yüklü. Duygusalın ironisi bol olur. Okuyun. Okuyun.

Reha Ülkü’nün 12 Mayıs 2008 tarihli Futbol bölümüne yazdığı “Çıldırın çıldırın” başlıklı metnini mutlaka okuyun diyerek söze girelim. “Gelecek bilimci Sait Faik” yazısında, Faik’in, ölmeden önce birisinin rakısına meze olmaya karar veren ancak hayatı boyunca hiç hata yapmadığı, dolayısıyla hatanın ne olduğundan haberdar olmadığı için hayatının yanlışını yapan “Sinağrit baba”sına atıfta bulunup, hatalarından bahsederek bugüne gelişini özetliyor. 11 Eylül 2001’in 5. Yıldönümü sebebiyle yazdığı “Demokrasi nedir?” güncesi, “dinlerden uygarlıklara kadar her kültürel öge, varlığını diğerlerini yok etmek üzerine kurmuş durumda” cümlesiyle bitiyor. Okunmalı. Ama ben onu, 7 Mart 2008 tarihinde yazdığı, sanırım bloklarında gördüğüm tek şiir olan “Baş aşağı bir aşk” adını verdiği şiirle tanıdım. “Ölümden/ aşağıya yaşama/ gelecekten şimdiye/ Olağanüstüden sıradana/ bir aşk benimkisi/ sana/ baş aşağı”. Şöyle bitiriyor; “baş aşağı bir aşk/ Ama hepsinden/ de önde bir şeylerde/… Yalnızlık aşkındır”. Eğer okumadıysanız neler kaçırdığınızı anlayacaksınız. Okuduysanız, bir kez daha okuyun. Kaçırdığınız bir şey olabilir. “Hıristiyanlar da hatim sever”, “Blog hukuku”, “Paradigma yanılsaması”, “Matematikteki duvarlar” ve “Tarihe içeriden ve dışarıdan artı öznel ve nesnel bakmak” benim çok sevdiğim yazıları. Siz daha da fazlasını bulabilirsiniz.

2400’den fazla blog, 2066 yorum ve Süleyman Ekim. Bütün yazıları zaten Türkiye’yi insanıyla birlikte kucakladığı için hangisinden bahsedilmeli bilemiyorum. Beni daha çok, “Hizmetli kendisine değer verene değil, eziyet edene ‘iyi müdür” dedi”, “Masamı hizmetliye sildirmedim, kendim sildim”, “Milli Eğitim: ‘Fişlerin arasına karbon koymayacaktın’ dedi”, “Öğrenciler okulun askılarını söktü” ve “Konuşmacı gelmeyince kitabın sayfasını yırtıp okudum” başlıklı ve benzeri anıları etkiledi. Diğer güncelerinin de okunması gerekir. Ben bir okuma yolu keşfettim. Ama onu okumak isteyenler, bunca bloğun nasıl okunabileceğine ilişkin olarak kendisine başvurabilirler.

Başlarken, benim de altında imzam bulunan “Milliyet blogtaki yazım isteğim dışında başka bir sitede yayınlanmış diyen arkadaşların dikkatine” başlıklı bu Rıza Üsküdar klasiği, paylaşımın boyutlarının ve iyi niyetin nereye vardığını görme açısından kesinlikle okunmalı. 12 Aralık 2007 tarihli “1960’ların Davulga’sından bir kesit” isimli günce Anılar bölümünde yer alıyor. Çocukluk anılarını bugün özlemle anan Üsküdar, kendisine bu anıları armağan eden herkese, minnettarlığını bu yazıyla gönderiyor. Okuyunca bu anıların ne olduğu, neden minnettarlık duyulduğu anlaşılacaktır. Arkeolojiyle ilgileniyorsanız yazılarını harmanlamanız gerekiyor. İlgilenmiyorsanız, okuyun, bir yerden başlamak lazım. Tam da o yerdesiniz. “Reçete ile ölüm fermanı arasında kalmak” ve “Çanakkale ve düşündürdükleri”, “Bloglarda mahalle baskısı”, “Düşünce dünyamızı etkileyen metinler” dizileri, “Anlamlı bir şeyin farkında olmak” ve “Öğretmenlik mesleğinin toplumun gelişmesi açısından önemi” başlıklı bloglar benim seçkilerim. Onun yazılarının bulunduğu bu mekanın, arayıp da bulamadığınız bir çok sorunun cevaplandırıldığı “bir alan” olduğunu düşünüyorum.

8 Mayıs 2008 tarihli yazısında Ahmet Balcı, “Beni önermiyorsunuz” metniyle başkaldırı hareketine yeni bir boyut kazandırıyor. Google’da kendi ismiyle başlayan, hepsi de kariyer sahibi en az elli kişinin olduğunu belirterek, “Allah aşkına birini de ben farz edin arkadaşlar” cümlesiyle isyanını temellendiriyor. Kendisini önermenizi diliyorum. Hadi bunu yapmak için şartlar uygun değilse, o zaman okuyun. “Protest şiir” başlıklı metni, 15 Nisan 2008’de yazmış. “Rüyada göremiyorum uyuduğumda/ Kalktım önce!/ Hayal göreyim madem dedim/ Yok, gene yok arkadaş!/ Ne güzel hayallerim olacaktı hâlbuki!” dizelerinden sonra şiiri boşa okuduğumuzu söyleyerek üzüyor bizi. “Hayallerini satan adam” benim naçizane “tamam” dediğim şiiri, “Arızalı demokrasi”, “Muhittin abi”, “Gönül Bağı Katmanı: Laiklik!”, “Saddam’dan telefon var”, “Necip bey yarasın!”, “12 Eylül’den bir anı” ve “Temel’i yanlış tanımayın” en çok sevdiğim yazıları. Nasıl olsa okuyacaksınız. “Diğer” yazılarını da başkalarına önermeyi sakın unutmayın.

Shalimar’ın en hoşlandığım güncesinin başlığı; “Biliyorlardı”. 3 Mayıs 2008 tarihli. “Sustular! Adam kızına tecavüz ediyordu. Karısı biliyordu. Evin altında neler olduğunu orada kimlerin olduğunu biliyordu, sustu. Komşuları biliyordu. Biliyorlardı.” Okunması şiddetle tavsiye edilir. “Olmaz mı?
Olur hem de bal gibi olur. Her şeyin taklidi, günümüz deyişiyle ''çakma'' sı var da kocanın neden olmasın?” 2 Mayıs 2008 tarihli ''Çakma koca'' bu cümleyle başlıyor. Ilık bir Nisan akşamıyla başlayan 19 Nisan 2008 tarihli “Bir aşk gecesi”, “Fısıltılar”, “Mevsimler..haller”, “Bahar geldi. Havalar biraz serin ama olsun, her yer yemyeşil. İnsan da doğa gibi baharda bir başka oluyor”. Böyle başlıyor “Çilekler” güncesi. Nedense, bu metin beni daha çok etkiledi. “Toprak altındaki tohumların çimlenmesi, kuru dallara su yürümesi gibi insanın da damarlarına ''can'' yürüyor sanki.” Çok sade, çok dürüst kelimeler. “Kadın olma yaşı”, “Güzellik sırlarım”, “Af istemiyorum” ve “Aşka dair deneme yazısı –erkek/bayan” benim en sevdiğim günceleri. Siz de seveceksiniz.

Yeşilsoğan’ın, ”CHP’ye iktidar dersleri” başlıkla yazısı 30 Nisan 2008 tarihini taşıyor. “Türkiye gerçeklerinin içerisinde, CHP’nin, Cumhuriyetin ve Halkın hareketi olmayı tekrar başarması, CHP’nin Mustafa Kemal’e olan borcudur. Kalıcı iktidarları yaratmak, ezber bozmak, bir halkın kara yazgısını değiştirmek, bir ülkenin gerçeği olabilmek kolay bir iş değildir.” Böyle başlıyor yazı. Tespitleri mükemmel , okunulası bir metin. Keşke asıl okuması gerekenler okusa. “Asker mektupları”, “Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa, bir gün gelirsek hangi kent güzelleşmez…’ Kardeşlerim, ben de tıpkı sizler gibi hayattan umutları olan bir yolcuyum. İçinde yeşerdiğim bu ülkede, sizinkilerden çok farklı olmayan ritimlerle soludum hayatı. Vardım, varıldım; Gittim, gidildim.” Sözcükleriyle başlayan “Ret mektupları”, “ABD Silahlı kuvvetlerinin kısa analizi”, “Savrulsun saçların dolansın boynuma.. Ecel terleri dökeyim…”, “Nefesim nefesin gibi kokuyor. Birlikte keyiflendiğimiz sofralar gibi. Senden sonra, birlikte sevdiğimiz balıklar, küskün bir derinlikte kayboldular... Uzak duruyorum kızıl barbunlardan. Sardalyayı sever oldum.” “İç’lik…” böyle başlıyor, “En-el yar”, “Upuzun bir gece gibidir aşk. Makberinde çırılçıplak yattığın. Acının hayatla düğümüdür aşk. İhtiyar sabrıyla çözmeye uğraştığın…” şairaneleriyle “Kaynağım”, “Koptuğum”, “Kalender”, “Gök Tanrımla monologlar” serisi, “Topal tekerleme” ve “Hiç tanımadığım, gencecik insanlar şarkılar söylüyor. Bazen ilgiyle izlemeye çalışıyorum, dikkatle dinliyorum ama haz alamıyorum. Milyonlarca insan bu gencecik insanları coşkuyla dinlediğine göre sanıyorum ki ben onların algıladığı birçok şeyi algılayamıyorum” diyen “Merdivensiz” benim hayranlıkla okuduğum metinler. Lütfen okuyun. Bitirince, avuçlarınızın içindeki cam kırıklarının artık acıtmadığını fark edeceksiniz.

“Geçmiş zaman olur ki, müze lazım gelir. Ve o zamanın adı Belemedik kalır”. Böyle başlıyor Pirmete’nin 9 Mayıs 2008 tarih ve “Alaman kazması” başlıklı yazısı. ”Söyle şimdi hangimiz kötüyüz” başlıklı yazısı “Hatçe izindeyken biraz aydınlatayım Hatçe yazılarımın yorumcularını ve de Hatçe amigolarını. Hatçe’yle diyaloglarımda hem Hatçe takiye yapıyor; ustaca, yani laf ebeliğiyle saklanıyor, hem de tam foyasını ortaya çıkaracağım anlarda hep sözümü kesiyor” cümleleriyle devam ediyor. 10 Nisan 2008 tarihinde yayımlanmış. “Söyle güzelim”, 25 Ocak 2008 tarihli “Yasak soru”, “Varsın olsun. Kulak asmadın dediklerime. Olsun. Ama kanıtlar çorap söküğü gibi geliyor.” “Anlamadın beni ey blogcu halkım”’ın ilk sözcükleri, “Özel mi özel” ve “Sanaldan kargoya” benim en çok sevdiğim günceleri. Ama en çok sevdiğim “Sakat bir konu. Ama her türlü rizikoyu göze alıyor ve yekten iddia ediyorum: Siz kızlar evlilikkoliksiniz!.. Ne varsa evlilikte sanki, alyans takmak hayatınızdaki en büyük takıntı oluyor. Halbuki „bekârlık sultanlıktır“, „evlenenlerin başı göğe mi ermiş“ cümleleriyle başlayan “Hadi gel evlenelim” başlıklı güncesi. Bütün bunların da ötesinde bir dolu okunulası metin okunmak için bekliyor.

Not: Daha önce bu blogda 17 arkadaşımıza yer vereceğimi belirtmiştim. Ancak özel bazı durumlarım sebebiyle 50 rakamına önümüzdeki hafta ulaşabileceğimi tahmin ediyorum. Saygılarımla.

 
Toplam blog
: 340
: 1591
Kayıt tarihi
: 10.03.08
 
 

Basınla ilgili bir kuruluşda çalışmaktayım. Uzun yıllar basınla ilgili konularda danışmanlık yapt..