Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '10

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Doğaya İhtiyaç, Doğa ve İnsan

Doğaya İhtiyaç, Doğa ve İnsan
 

Doğal yaşam = köy yaşamı


Sevgili Emine SUPÇİM'in doğayı yazma önerisini bugün okudum ve hemen yazmak istedim...

Doğa insanın en çok ihtiyacı olan; temiz hava, temiz su, yeterince dengeli doğal beslenme, gereğince giyinme ve barınma, insan anatomisine ve ergonomisine uygun hareketli yaşamken....

Günümüz dünyasında; serinlemek için sera gazları salan klimalar, suların dengesini ve doğallığını bozan kentleşme, abartılı beslenme ve her şeyi her mevsim isteme oburluğunun sonucu hormonlu sebzeler yiyecekler, moda ve değişik giyinme arzusuyla dolan gardıroplar, neredeyse hareketsiz yaşama geçişi sağlayacak ulaşım araçları ve eve servis hizmetleri, teknolojinin gelişimi....

Ve en enteresanı ABD Newyork'ın çevresini ormanlaştırmak için harcadığı milyar $ lık doğa yatırımına karşılık bizde milyar $ lık rantlar için kent çevrelerindeki ormanların yok edilmesi.

Şimdi çok özet sonlandırmak istiyorum; doğayı yok etmek için ne gerekiyorsa yapıyoruz, doğayı korumak içinde Emine hanıma yazdığım yorumu ilginize sunuyorum...

"Çevreye duyarlı olmak; insanın kendisine duyarlı olmasıdır ama yeryüzünde insanın türmesinden itibaren insan çogaldıkça doğa azalmış. Doğayı korumanın temeli; doğum kontrolü, doğal yaşam, minimal tüketim ve teknolojiye karşı çıkmaksa, mümkün mü?" Her bir bireyin kendini sorgulamaya davet ediyorum...

Doğanın eksilmediği bir yaşam dileğiyle.....

DOĞA ve İNSAN 

Darwin teorisi halen ispatlanamadığına göre (çoğunluğun kabullendiği ilahi dinlerin öğrettiği gibi) insanlığın Adem ile Havva'dan türeyişine göre insan yer yüzüne dışarıdan gelmiştir.

İnsan dışarıdan gelişinin ispatı için yer yüzüne geldiği günden beridir, çoğalarak istila ettiği dünyanın doğasına uyum sağlamak yerine; güdüleri, arzuları ve hayalleri doğrultusunda doğayı tahrip etmekte bir sakınca görmediği gibi (hakkı sanmanın sınırsızlığıyla) alabildiğince kurcalayarak kökten tahrip etmektedir.

İnsanın oynama arsızlığı tahrip etmekten öteye doğayı katlederek kendi yaşam alanını tüketme sürecine girmesine rağmen bundan vazgeçmediği gibi giderek hızlandırmaktadır.

Güneş ve rüzgar gibi doğa tahribatı gerektirmeden kullanılanılabilecek sahipsiz enerji kaynaklarını geç fark etmekten ötürü yer kürenin derinliklerindeki kömür ve petrol gibi sahipli, maliyetli kaynakları çıkarmanın işlemenin doğayı tahribatından öteye günlük hayatta kullanmanın sonuçları çok daha ağır sonuçlar oluşturmaktadır.

Yerkürenin derinliklerinden kömürü çıkarmanın tarihsel insani maliyetleri olan; çalışanların sağlıklarını ve zaman zaman hayatlarını kaybetmekle beraber, kömürün atmosferde oluşturduğu tahribatla kullanıldığı ortamlarda sağlıklı solunmayı da zorlaştırmaktadır.

Yine petrolün çıkarılışı bir doğa tahribatı oluştururken, yakıt olarak kullanmanın sonuçlarından öteye endüstriyel ürünler halinde kullanmanın insan bedeninde oluşturduğu tedavisi çok zor, hatta imkansız hastalıklara rağmen (uyuşturucu gibi) petrole bağımlılıktan vazgeçememenin doğurduğu artan taleple değeri daha da artmaktadır.

İnsanın temel ihtiyacı olan suya göre bir hayat düzenleyeceğine, keyfine göre yerleştiği yerlere (ekolojik dengeyi bozarak) doğayı tahribe rağmen suyu taşıma çabasını anlamak mümkün müdür?

Direnme gücü olmayan doğa, keyif ve ihtirasının esiri olarak en ağır yaptırımları yaşarken, bindiği dalı kestiğinin farkında olmayan insanlığın topyekûn kıç üstü oturması sanırım uzun bir tarih gerektirmeyecektir.

Yoksa (insan beyninin ürünü olan) bilim insanlığın aleyhine mi çalışıyor!!

 
Toplam blog
: 617
: 1221
Kayıt tarihi
: 03.12.07
 
 

Her kesimi anlama ve kabullenme bilincimle; her kişinin asgari yaşam şartlarına sahip olabildiği,..