Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Şubat '17

 
Kategori
Futbol
 

Doğruluk mu cesaret mi?

Fenerbahçe için hep aynı şeyleri söylüyoruz. Takımın çok bariz bir hücum edememe sorunu var. Mütevazı Rus ekibine karşı dahi, 180 dakikada bir gol atabilmek için akla kara seçilmesi bunun kanıtı. Durum buyken bir de yakaladığınız pozisyonları cömertçe harcarsanız rakip kim olursa olsun şansınız kalmıyor.

Takımlarda bazen bir veya birkaç oyuncu formsuz olabilir; bazen de bu formsuzluk tüm takıma sirayet eder. Böyle zamanlarda teknik direktör devreye girer ve takımı toparlar. O da yapamazsa kulüp yönetimi, takım ve teknik kadro ile görüşür, yemek yer, onlara moral verir, bir çıkış yolu aranır. Peki, futbolcular, teknik direktör ve yönetim aynı anda formsuz olursa? O zaman ortaya bugünkü Fenerbahçe çıkar.   

Dik Advokaat

Advokaat’ın Fenerbahçe ile bağlarının koptuğu, Kasımpaşa maçından sonraki basın toplantısının ardından belli olmuştu. O andan itibaren Hollandalı teknik adamın Fenerbahçe’ye verecek bir şeyinin kalmadığı ortadaydı ve kendisiyle yollar ayrılmalıydı. O gün yapılmadıysa bu, bugün yapılmalıdır.

Sezon ortasında, hele hele son düzlükte teknik adam değişikliği hiç de akıl kârı bir iş değil fakat Advokaat’ın durumu çok istisnai; o takımına inanmıyor, daha doğrusu bir süredir inanmıyor.

Bazı şeyleri birbirine karıştırabiliyoruz, mesela dürüstlük ve boşvermişlik. Kaldı ki söylediğiniz cümleler, oturduğunuz koltuğa göre değerlendirilir. Advokaat, takımın yetersiz olduğu konusunda haklı fakat bunu bir şikâyet boyutunda dile getirmek bir teknik direktörün değil yorumcunun cümleleri olmalı. Advokaat’ın söyledikleri doktorun hastasına “hastasın ve yapacak bir şey yok” demesine benziyor, çünkü Advokaat doktor koltuğunda ve o Fenerbahçe’nin başına şikâyet etmesi değil çare bulması için getirildi.

Fenerbahçe, Krasnadar’a iki maçta da rakibinden kötü oynayarak eleniyorsa bu durum sadece takımın yetersizliği ile açıklanamaz. Ortada mutlaka yapılabilecek ama yapılmamış bir dolu iş vardır ve bunların en az yarısı teknik direktör ile ilgilidir. Mesela, ilk maçta Emenike’yi oynatmak, Topal-Souza ikilisinden katiyen vazgeçmemek ve en önemlisi futbolcuları motive edememek gibi.

Tabi futbolcuları motive edebilmek için önce teknik direktörün motive olması gerek…

Bir oyun vardır “doğruluk mu cesaret mi” diye. Advokaat sıra kendisine geldiğinde hep doğruluk diyor, peki ya cesaret?

Alper Di Maria

Fenerbahçe’nin yetersiz kadrosunda iş yapmaya, takımı ileri taşımaya ve atakları yönlendirmeye aday tek bir oyuncu var o da Alper Topuk. Fakat Alper, Alper Di Maria olmadı, olamadı. On numara forması ona büyük geldi. O ne gol atabildi, ne gol pası verebildi ne de istasyon olabildi. Hâlbuki onun oyunu o kadar hayatiydi ki, onun performansı takımın performansıydı. O iyi olsa Fenerbahçe iyi, kötü olsa kötü olacaktı; kötü oldu. En kritik görev ona verildi, başaramadı ve en büyük hayal kırıklığı o oldu.  

can.nizamoğlu@gmail.com

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..