Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '15

 
Kategori
Dünya
 

Doğu'nun yeraltı kaynaklarını sömüren Batı, şimdi de "göç" yoluyla, "insan kaynağını" mı sömürüyor?

Doğu'nun yeraltı kaynaklarını sömüren Batı, şimdi de "göç" yoluyla, "insan kaynağını" mı sömürüyor?
 

internetten alınmıştır


Batı'lılar bugünki zenginliklerini, İslam ülkeleri başta olmak üzere, tüm Doğu ve Afrika memleketlerini sömürerek eldi ettiler. Petrol başta olmak üzere, bu ülkelerin tüm yeraltı zenginlikleri Batı'nın sanayi ve endüstrisine malzeme yetiştiriyor.

18.Asrın sonlarında başlayan bu "transfer" halen devam ediyor...Bugüne kadar gerçekleşmiş tüm savaşların altında da bu "kaynak transferi" yatıyor.

20.Asrın başlarında ortaya çıkan "bağımsızlaşma" da Batı'nın bu "kaynak transferi"ni engellemedi...Çünkü, bu "bağımsızlaşma"lar genel olarak Batı'nın kontrolündeydi ve kurulan "bağımsız devletler" aslında ta göbeklerinden Batı'ya bağımlıydı.

Böyle olunca, İngiltere başta olmak üzere tüm Avrupa devletleri klasik "sömürge" düzeninden çıkarak, güya bağımsızlaşmış ülkeleri ekonomik anlamda sömürmeyi yeğlediler...Böylece, ekonomik çıkarları zedelenmeden bir çok sorunu başlarından atmış oldular.

Ne demek istediğimi anlamak için, bizim "Bağımsızlık Savaşı"mızın neden Misak-ı Milli sınırları içinde olduğu halde, Musul ve Kerkük gibi Petrol alanlarını dışarda bırakarak gerçekleştiğini düşünmeniz yeterlidir.

Son yüz yıl, Batı'nın ekonomik sömürüyle iyice semirdiği, sömürülen İslam memleketlerinin de bir deri bir kemik kaldığı bir yüz yıl oldu...

Ancak, sömürü ile semizleşen Batı'yı yeni bir sorun yakaladı...O da, bütün amacı dünyevileşen toplumları çocuk yapmaktan uzak durduğu için, nüfus kaybına uğramaları oldu...Yani, Batı "insan kaynağı" yetersizliği ile başbaşa kaldı.

Eğer insanlarınız çocuk yapmıyorsa, nüfusunuz giderek azalıyorsa ne yapacaksınız?...

Elbette, insan kaynağı tüm diğer kaynaklardan daha önemlidir...Ne kadar zengin olursa olsun, sonuçta "insanı" kalmayan bir ülke veya ülkeler topluluğu çüremeye mahkum olur.

Batı'nın efendileri bunu gördüler elbette...Buna çare olarak da, bugüne kadar yeraltı kaynaklarını sömürdükleri toplumların "insan kaynaklarını" sömürmenin yollarını aradılar.

Bunun iki yolu vardı: Birincisi, legal yollardan insan transfer etmek...İkincisi, illegal yollardan insan transfer etmek!!

Bunlardan birincisi, uluslararası hukuk gereği pahalıya mal olacaktır...Resmi yollardan Batı'ya intisap edenler elbette tüm haklardan yararlanacak ve o ülkeler için pahalıya gelecektir.

Oysa, kaçak göç yoluyla gelenler, bir topan ekmeğe muhtaç olduğu için, her anlamda ucuz insan gücü oluşturacaktır.

Bu yazdıklarım fazla fantastik bulunabilir...Ancak, basına yansıyan son haberlere göre Avrupa ülkeleri "nitelikli göçmen" avına çıkmışlar bile...Bunlar, daha kalifiye insanları bulup transfer etmek için medya dahil her yolu kullanarak araştırmalar içine girmişler.

Kalifiye göçmen ne demek?...Gerek fiziki anlamda gerek, bilgi ve beceri donanımı anlamında Avrupa endüstrisine hizmet edebilecek yeterliliği olan insan demektir...Şimdi Avrupalılar bunların peşinde!

Demek ki, gittikçe yaşlanan Avrupa, Doğu'nun insanlarından "kan tazeleme" ihtiyacı içindedir ve bu ihtiyacını her zamanki gibi en ucuz, en maliyetsiz yollardan yapma peşine düşmüştür.

Bugün, "kaçak göçmen" sıfatıyla Avrupa'nın sınırlarına dayanan insanları, yaşadıkları ülkelerini kan revan içinde bırakarak göçmeye zorlayan kim?

El-Cevap: Onlarca terör örgütü icat ederek, bunları her türlü silahla donatarak, güzelim İslam yurtlarını terörize eden ABD ve AB ülkeleri...

Peki, bu "kaçak göçleri" durdurmanın asıl yolu olan ve Türkiyenin de ısrarla üzerinde durduğu, göçmenlerin kendi yurtlarında huzur ve sükunu sağlama önerilerine yanaşmayan kimler? Yine Batılı ülkeler!...

Demek ki, Emperyalizm göç yoluyla insan sömürüsü çarkını işletiyor...Anlaşılan o ki, içinden kalifiye olanlarını seçip aldıktan sonra, geri kalanını Türkiye'nin bakımına bırakmak politikası dayatılmaya çalışılıyor.

İki gün sonra Antalya'da gerçekleşecek G20 zirvesinde, Türkiye, Avrupalı zenginlerin bu "ucuzcu" politikaları masaya getirmelidir...Son yüz yılın en büyük insanlık dramının Batı emperyalizminin sömürgeci bakışının dışında çözülmesi için kararlı tutum izlemelidir.

Esasen, Osmanlı'yı parçaladıktan sonra, bu coğrafyaya üşüşen bu leş kargalarını kovalamak için, yeni Osmanlı vizyonunun masaya yumruğunu vurma zamanı gelmiştir.

 

 

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..